Yukarı Çık




6   Önceki Bölüm 
           
×Raymond'un Bakış Açısı×

Birkaç gündür iyi uyuyamıyorum.

Lize'in dış ülkeden çıkıp getirdiği çocuk, Edmund .Ve Ellie.

O gün, parti mekanındaki Ellie'nin şaşkın yüzü ve İmparatoriçe Sarayına kadarki sakin bakışları önümde çınlamaya devam etti.

Özellikle İmparatoriçe'nin Sarayında yaptığı bakışları, sanki bir şeyden vazgeçmiş gibi daha cesaretliydi.

Onu ne zaman görsem, parıldayan gözleri her şeyden vazgeçen bir adam gibi yere düşmüştü.

“Hııııh.”

Raymond boş koltuğa bakarken derin bir nefes aldı.

Bana kızgın mıydı?

Aklıma gelmişken, Ellie'nin bana kızgın olduğunu hiç görmemiştim.

Ellie gözlerinin çizildiği yerde hep gülümsüyordu.


Onu -Ellie'yi- uzun zamandır tanıyordum, küçük bir tartışmam bile olmadı.

Yani şimdi bu rahatsız durumla nasıl başa çıkacağından emin değildi.

Ayrıca Ellie'ye giderse yapabileceği hiçbir şey yoktu.

Edmund çoktan Tapınakta Kraliyet Ailesinin bir üyesi olarak tanımlandı ve insanlar Edmund'un onun -Raymond'ın-çocuğu olduğuna şüphe duymuyorlardı.

Ne düşündüğü önemli değildi. Şuan önemli olan, şimdi Kraliyet Ailesinin bir üyesi olan Edmund ile ne yapılacağıydı.

Raymond, İmparator tarafından tanınmayan herhangi bir çocuktan daha iyi biliyordu ve gayri meşru bir çocuğun etiketini bile eklerse eklesin bir çocuğun hayatının ne kadar sefil olacağını biliyordu.

<'Majesteleri, çok fazla yarası olan bir çocuksunuz.  Lütfen bana babamın attığı acıyı verme.’>

Diz çöktü ve küçük çocuk için yalvardı. Marki'nin yanında olan Lize ve Edmund, onu unutmamamı istedi.

Marki'nin isteğini soğuk bir şekilde reddedemezdim.

Marki'nin dediği gibi, terk edilmiş bir prensken ondan çok yardım aldım.

Ama onun prestijini terk edilmiş aristokrat toplumda kuran kişide bendim.

O zamanlar, Lize toplumun çiçeğiydi ve seçtiği kişi benden başka kimse değildi.

Şöhreti, Lize'e hitap eden soyluların gözlerini değiştirdi ve Veliaht Prens herhangi bir partide bana hakaret ettiğinde beni savundu.

Böylece herkes Lize'nin Veliaht Prens'in gözünden çıktığını biliyordu.

Ailesi için bir seçim olsun ya da olmasın, ondan çok nefret eden Veliaht Prens'in onun üzerinde hiçbir etkisi olmadığını söylemek mümkün değildi.

Ama Lize orada hayatını riske attı ve çocuğunu doğurdu.

Edmund'u kabul etmezse, Edmund gayri meşru olacak ve Lize, babasız bir çocuğa sahip olmanın onursuzluğuna sahip olacaktır.

Bu yüzden böyle halka açık bir ortamda çocuğu benim olarak tanımladınız.

Çok umutsuz bir durumdalardı.

Kafamdaki her şeyi anladım , Lize ve çocuktan sorumlu olduğumu inkar edemezdim.

Geri dönüş yolunda, sonuca çoktan ulaşılmıştı, ancak Marki'ye Edmund'un taçlandırılacağını hemen söyleyemedi.

Edmund'un hikayesinin ortaya çıktığı an, Ellie'nin çocuğunu kaybettiği günü hatırladım.

<"Oh, hayır, hayır! Olamaz. Ray, bir sorun var. İmparatorluk Hekimleri yanlış teşhis koymuş olmalı!”>

İnce karnını tutan Ellie deli gibi çığlık attı.


<"Neden, neden bebeğim ölüyor ... düne kadar iyiydi!….Bana hayır de, lütfen...”>

Lütfen….

Ellie onu kıyafetinin eteğinden yakaladı ve umutsuzca asıldı.

‘….Ellie’


Hayır diyemediğini gören yüzü nihayet umutsuzluğa dönüştü ve ağlayarak pes etti.

<“Hayır hayır hayır hayır! Neden!Hayır! ”>

Önümede duygularını ilk ve son kez gösterdi.

Ellie sürekli gözyaşı döküyordu ve ilk defa ağlamasının sonsuza dek duracağından korkuyordum.

O kadar acınası bir ağlamaydıki bir keder çığlığı oldu.

Konuşamadım çünkü ağlamasını hala açıkça hatırlıyordum.

Bu yüzden beklemesini söyleyerek Hugh'u geri gönderdim ve Ellie'ye Edmund'dan söz edemedim.

Kendini biliyordu. Zaman kazanmak için bahaneler uyduruyordu.

İki günlük bu tür anlaşılmaz davranışlardan sonra, bugün, Tapınak sonunda ona çocuğun kendi çocuğu olduğuna dair kesin bir cevap verdi.

Bu yüzden artık daha fazla zaman kaybedemez veya çocuğu geri çeviremezdim.

Ama sonra Ellie.

Ellie istediği buysa asla reddetmemişti. Belki bu sefer sorarsa Edmond'u kabul eder. 

Evet, her zamanki gibiydi.

Rahatsız edici konudan uzaklaşan Raymond, masanın üzerindeki zili aldı ve hafifçe salladı.

Zil çalınca kapı açıldı ve zil şefi (?) içeri girdi.

"Majesteleri çağırdınız."

"Hiç iştahım yok. Masayı temizle. Biraz yürümem gerek. "

"Evet Majesteleri."

Raymond oturduğu yerden kalktı ve Ellie'nin genellikle şaşkın gözlerle oturduğu boş yere baktı.

×Raymond'ın Bakış Açısı Son×
***********************

"Majesteleri, beni mi çağırdınız ?”

Helan'ın sesleri kapının dışından geldi. Uyandım ve vücudumu kaldırdım.

“İçeri gel.”

Helan kapıyı açtı ve yatağa yaklaştı.

"Majestelerinin ten rengi pek iyi değil. Si iyi misiniz?”

Dün erken uyumama rağmen vücudum çok ağırdı.

Helan'ın dediği gibi, durumum şu anda iyi değildi.Ama iyi gibi davrandım ve yatağa gittim.

“Sorun değil. Sanırım bugün çok geç oldu. Şu an saat kaç? “

"Akşamüstü .”

"Dün, özel bir mesaj aldın mı ? “”

“.. Evet, Majesteleri.”

Anlıyorum.

Akşam yemeğine hiç gelmemiştim, bu yüzden benim için endişelenmez mi diye merak ettim, ama gerçek her zamanki gibi sanki başka bir gün gibi uyanacakmış gibi aynıydı.

Pencerenin dışındaki güneşli,mavi gökyüzüne baktım ve Helan'a şunları söyledim,

"Peki, Tapınaktan gelen cevap çoktan İmparatorluk Sarayına döndü mü?”

“…. Evet, Majesteleri.”

“O zaman artık bu sorundan kaçınamam.”

Raymond ayrıca sonuç ortaya çıktığında benimle tekrar konuşmamızı söyledi, bu yüzden şimdi çocukla ne yapacağımız hakkında konuşmak zorunda kalacaktık.

Raymond çocuğu asla atmaz.

Onun yerine benden çocuğu evlat edinmemi istedi.

Tekrar uykuya dalmak istedim çünkü başım zonkluyordu, ama bilmek zorundaydım.

Raymond'ın kararı.

Bu ilişkinin gidişatını böyle ayarlayabilirim.

Çok uzak olmayan İmparatorluk Sarayına baktım ve Helan'a döndüm.

"Majestelerini görmeye gitmeliyim.”

İmparatoriçe Sarayı-Ay Sarayı- ve İmparatorun Sarayı-Güneş Sarayı-, uzun yollarla birbirine bağlanan ikiz benzeri yapılardı.
(Ç/N:İmparatoriçe {ay} ve İmparator {Güneş} )

Bir atlı arabaya binebilirdim, ama yürümek istedim, böylece aklımı biraz dağıtabilirim.

Bugün hayatımı değiştirecek bir karar vermek zorunda kaldım.

Yeşil orman yolu sakindi ve de güneş iyiydi.

Raymond ve ben bazen bu yolda birlikte yürüyorduk.

Çocuğumun düşmesinden önce, akşam yemeğinden sonra ve daha kolay sindirim için birlikte bu yolda yürürdük.

Geceleri sokakta yürürken, sık sık hiç görmediğim düzensiz bir taşa takılırdım ve bu ne zaman olursa olsun, Raymond her zaman beni geri tuttu.

"Her zaman aynı yerde düşersin.”>

Kayıtsız bir sesle konuştu, ama ona baktığımda, benim bilmediğim aynı yeri hatırlamasıyla, hayrete düştüm.

Küçük ilgi alanlarının her biri beni ağlattı ve güldürdü.

Neden aniden aklına böyle şeyler geldi?

Garip bir şekilde, bulunduğu yere doğru attığım her adım, onunla olan geçmişimin anılarını tek tek ortaya çıkardı.

Ama şimdi anılar bir gülümseme uyandırmadı.

Sanki sonuna doğru gidiyormuşum gibiydi.

Bir süre yürümeyi bıraktım. Ve kendime sordum.

Raymond'la olan ilişkimi şimdi bitireceğim.

Raymond'ın cevabının ne olacağını tahmin ediyordum.

Yine de, kendi ağzıyla ve sesiyle duymak istiyorum.

Bundan sonra muhtemelen…

Kalbimden geçen duygularla yumruklarımı sıktım. Sonra baş hizmetçinin endişeli sesi geldi,

"Majesteleri, nasılsınız? Ayaklarınız ağrıyor mu?”

Aniden yürümeyi bırakmama neden olan şey hakkında endişeli görünüyordu.

Derin bir nefes aldım.

"Hayır, sadece ... alışılmadık derecede uzun hissettiriyor.”

"Evet?”


Endişeli olan baş hizmetçinin yüzüne bakarken, ona zayıf bir gülümseme verdim.

“ ... Ne kadar uzun olursa olsun, bir son olmalı.”

Yine de, ona -Raymond'a- doğru olan bu yolun gerçekten bitmesini istemedim.

Aramızda bir umut ışığı kalacağını hayal ettim.
(Ç/N:Kalbim çıt,gözyaşım pıt )

Raymond'ın bulunduğu Güneş Sarayı'na doğru adım attım.

***********************

Güneş Sarayı'ndaki ofisinin önünde.

"Majesteleri burada değil derken ne demek istiyorsun? “

“Yani....”

Güneş Sarayı'ın önünde hizmetçiye tekrar sordum. Raymond'ın işlerle meşgul olma zamanı gelmişti. Ama Güneş Sarayı'nda değil.

Umarım saraydan ayrılmamışsındır.

Raymond iş yaparken veya halkla ilişkiler yaparken asla ofis dışında değildi.

Belirsiz bir şekilde cevap veren hizmetçiye soğuk bir bakışla baktım.

“Majesteleri şimdi nerede?”

Hizmetçi huzursuzdu, benim sorumla şaşkın ifadesini gizleyemedi.

İmparatora hizmet eden bir kişiydi İmparatoriçe olduğumdan, kolayca cevaplayamayacağı şey nedir?

Bir şeylerin yanlış olduğunu hissettiğimde, aniden hatırladım.

Lize ve çocuğu.

Güneş Saray'ı hizmetkarlarının dikkat edebileceği tek şey buydu. Şimdiye kadar, Raymond ve ben her zaman iyi bir çift olduk.

Hizmetçiler bana her zaman Raymond'un nerede olduğunu tereddüt etmeden söyledi.

"Majesteleri Lize'le mi?”

Hizmetçinin gözleri, sorumdan korktuğu zaman genişledi.

Cevabı duymamış olsam bile, zaten biliyordum. Ama yine de 'İmparatoriçe' tarafından sorulan soruyu cevaplaması gerekiyordu.

"Majesteleri şu an nerede, bu size sorduğum son soru olacaktır.”

“….Güneş Sarayı'nın sera bahçesindedir. Majesteleri.”

Hizmetçi, uyarımı anlamış gibi titreyen bir sesle cevap verdi.

“Ha.”

Güneş Sarayı'nda bir sera bahçesi.

Sadece Kraliyet ailesinin girebileceği bir yerdi. Ve hepsinden öte Güneş Sarayı'nda, sera benim sorumlu olduğum yerdi.

Ama Lize ve çocuğuyla birlikte oradaydı.

Elimi parmak uçlarımdan gelen gerginlikle sıkıca tutarak, kısa bir süre sonra seraya döndüm.


***********************
Çev.Notu:Raymond madem sen Ellie'nin çocuğunu düşürdüğünde bu kadar acı çektiğinin farkındasın ne diye eski aşkının çocuğunu getiriyorsun hemde kabul ediyorsun aklım almıyor yaaaa almıyor 



Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


6   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.