Yukarı Çık




24   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   26 

           
Davetsiz misafirle birlikte ortam garip bir hal almıştı. Levent, Öykü ile burada karşılaşacağını tahmin etmemişti fakat onu gördüğü an durumdan memnun olmuştu. 

İlk defa tanışacağı kişide gözleri takılı kalırken bir tebessüm belirdi dudaklarında.

Anlaşılan Ulaş kendisinden habersiz Barış Arıkan'ı sonunda yakalayabilmişti. Arkadaşına kırılsada çaktırmadı genç adam.

"Hoş geldin Levent." diyen arkadaşına karşılık verip Barış Arıkan'a döndü.

"Sizin ile tanışacağımı beklemiyordum Barış Bey. İşlerinizi yakından takip ediyorum. Levent Çevik, memnun oldum." dedi elini uzatırken.

"Bende memnun oldum Levent Bey." diye gülümsedi Barış.

Öykü karşısındaki manzarayı izlerken gerildiğini hissetti. Barış'ın kim olduğunu Levent bilseydi eğer, ona asla böyle samimi davranmayacağına emindi. Ki birazdan öğrenecekti. Gözleri Levent ile buluştuğunda bakışlarını kaçırdı. Kendisini kötü biriymiş gibi hissetmekten alıkoyamıyordu nedense.

"Karnın aç mı Levent? Yemekler hala sıcaklar." diyen Asya'ya "Hayır." demişti.

"O zaman tatlı faslına geçebiliriz."

"Bak o olur." dedi keyifle.

Asya tatlıları getirene kadar Levent ve Barış iş hakkında konuşmaya başlamışlardı.

Ulaş sessizliğini sürdürüp kuzeninin yada Barış'ın, Levent'e birlikte olduklarını itiraf etmelerini bekliyordu. Fakat ikisi de bunu yapmamışlardı.

Asya tatlıları getirdikten sonra Levent habersizce bir pot kırdı.

"Vay Sakine Ablanın meşhur tatlısı demek. Özlemişim bunu. Yemekleri ona mı yaptırdın yoksa Asya?" dedi kaşları kalkarken.

Kızın cevabını beklemeden de devam etti.

"Aa doğru ya Ulaş demişti yemek yapmayı bilmediğini." dedi tatlısına gömülürken.

Asya, Barış ile göz göze geldiğinde çekingence ona gülümsedi. Adam ifadesizdi.

Ulaş ise o an tamamen sinirlerinin gerildiğini hissediyordu. Hala kimse Levent'e bir açıklama yapmamıştı ve dostu içine düştüğü durumdan habersizce neşesini sürdürüyordu. Arkadaşının daha fazla aptal duruma düşmesine katlanamayarak söze girdi.

"Bu arada Levent, Öykü ve Barış birlikteler."

Aniden oluşan sessizliğe anlam veremeyen iki kişi vardı. Asya ve Barış.

Beyninde ani bir uğultu oluşmuştu genç adamın. Yıllardır sevdiği kadın kendisini kabul etmesede hiçbir adamı da hayatına sokmuyordu fakat şimdi..

"Şaka, değil mi?" dedi dudakları sinirle kıvrılırken.

Öykü'ye döndü öfkeyle.

"Doğru mu bu?"

Barış karşısındaki adamın tepkisini gördüğünde sinirleri gerilmişti. 'Ne biçim tepki bu böyle' diye geçirdi içinden.

"Doğru." 

Kızın çekinerek çıkan sesiyle Barış'ın iyice sinirleri yıpranmıştı. 

"Barış İstanbul'da bile değilken ne ara birbirinizi görüp sevdiniz?"

"Ailelerin kararıydı."

"Sevmiyorsun yani bu adamı?"

Genç kız ne diyeceğini bilemedi o an. 

"Bizim duygularımız seni niye ilgilendiriyor ? Bunları sana mı hesap vereceğiz?" dedi Barış gözlerinden ateş çıkarken.

Levent sinirle Barış'a döndü tekrar.

"Aynen bana hesap vereceksiniz. Öykü'nün tüm duyguları beni ilgilendiriyor."

Barış aniden kalkıp Levent'in yakasından tutarak yüzüne yumruk atmıştı.Neden bu kadar öfkelendiğini o da bilmiyordu.

Eş zamanlı Öykü çığlık atarak, yere düşüp burnunu tutan Levent'in yanına çöktü.

Yardım etmeye çalıştığı adamın sinirle ona baktığını gördüğünde geri çekilmek zorunda kalmıştı.

Barış, Öykü'nün kolundan sertçe tutup onu kaldırırken genç kızın 'Bırak!' diye bağırmasıyla donup kaldı.

Yaptığı şeyler o an kafasına dank edince kendini nasıl böyle saçma bir durumun içine düşürdüğünü düşünmeden edemedi.

"Sakin ol Barış, böyle davranmaya devam edersen misafir filan dinlemeyeceğim." 

Aniden gelişen olaya Ulaş engel dahi olamamıştı.

Ulaş yerde burnunu tutan genç adamı kolundan tutup lavaboya sürüklerken Asya'da peşlerinden gitti.

Odada tek kalan Barış ve Öykü ayakta dikilmiş donuk gözlerle birbirlerine baktılar.

"Niye vurdun Levent'e?"

"Haddini fazlasıyla aştığı için."

"Haddini aşan sensin, vurmak ne demek ya!" diye celallenen kızı umursamadan koltuğa oturdu.

"Lan beni sevmediği için kabul etmedi ona olan aşkımı! Bu ne demek oluyor şimdi? Sevmediği bir adamla olmasını aklım almıyor!"

Levent'in bağırtıyla söylediklerini duyduklarında Barış kaşlarını çatıp Öykü'ye baktı.

"Gebertirim ben bu herifi."

"Haklı." dedi Öykü omuzları çökerken.

"Levent'i sevmediğim için onu kabul etmedim gel gör ki hem sevmediğim hemde tarafından sevilmeyeceğim bir adamla evleneceğim. Ettiğimi buldum belkide.." 

Kızın yüzündeki hüznü görmesiyle mümkünmüş gibi dahada sinirlenmişti.

"Evleneceğin adamla düzgün konuşsan iyi edersin Öykü. Sabrımın sınırlarını zorluyorsun şuan."

"Yalan mı dediklerim? İkimiz de sevmiyoruz işte birbirimizi!"

"O zaman aptal gibi kabul etmeseydin beni!" diye bağıran adamla ürkerek geri çekildi.

Tartışmayı uzatıp yeni bir kavga çıkartmak istemedi genç kız. 

Levent'in odaya girmesiyle utancı iyice artmıştı. 

"Hepinizden özür dilerim çocuklar. Bu gecenin böyle sonlanmasını istemezdim. Artık gitsem iyi olur. Kusura bakmayın tekrardan."

"Ben bırakırım seni." diyen Levent'in teklifine ilk başta şaşırıp kaşlarını çatmıştı. Yanıtını veremeden Barış söze girdi.

"Böyle bir saçmalığa izin vermem elbet. Ben bırakacağım Öykü'yü."

"İkinizinde beni bırakmanıza ihtiyacım yok, kendi arabamla geldim yine kendim gidebilirim."

Yutkunarak Öykü'ye baktı Barış. Onunla vakit geçirmek istemediği için tek başına gelmesine izin vermişti fakat bu yaptığı o an nedensizce kalbine bir ağırlık yerleşmesine sebep oldu.

.
.
.

"Levent'in Öykü'den hoşlandığını bilmiyordum. Fakat dedikleri çok saçmaydı, ona ne yani. Yok birde Barış'ın yanında Öykü'yü eve bırakmayı teklif ediyor. Ne saçmalık ama." dedi kahvesini yudumlarken.

"Levent iyi hoş çocuktur fakat yaptığı hareketlerin uygunsuzluğunu görmez. Birde sana beyaz gül almış, dengesiz."

"Ulaş hala orada mısın?" diye gülen kıza sert bakışlarını yolladı adam.

"Bu arada bak ne diyeceğim, Barış kesin Öykü'den hoşlanıyor. Bana öyle geldi."

"Hiç sanmıyorum."

"Ben anlarım böyle şeylerden." 

Ulaş'ı bu fikre ikna edemeyeceğini anlayıp üzerinde durmadı.

"Ben yarın Emir ile görüşmek istiyorum."

Bir anda söylediği şeyle adamı afallattığını fark etsede dediğine pişman olmamıştı.

"Niye?"

" Tek nedeni onu görmek istemem. Sonuçta biz kardeş gibi büyümüştük."

"Uyuşturucu olaylarını öğrendikten sonra bile onu kardeş olarak mı görüyorsun?"

"Hayır fakat yinede görüşmek istiyorum. Ona hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam etmek garibime gidiyor, kendimi kötü hissediyorum. "

"Sen bilirsin." dedi isteksizce.

Asya ertesi gün Ulaş ile birlikte erken saatte çıkıp Emir'in kaldığı hapishaneye gitti. Genç kız odada kuzenini beklerken burada hapis yatacak kişinin az daha kendisi olacağını düşünürken göğsüne ağırlık çökmüştü.

Emir'i karşısında gördüğünde ise bu ağırlık daha da çok arttı.

"Niye geldin?" dedi Emir sertçe.

"Seni görmek istediğim için."

"Sayende buradayım Asya, bana yaptığın şeyi görmenle tatmin mi olmak istiyorsun?"

"Ben sana bir şey yapmadım, sen kendine yaptın. Senin yerine hapis yatmam gerektiğini sana düşündüren şey ne?"

"Çünkü senden daha çok özgür olmayı hak ediyorum. En azından ben abimin katilinin oğluyla birlikte değilim. Bence yeterli bir sebep."

"Sen ve saçma düşüncelerin, hep bencildin öyle de kalacaksın. Belki biraz akıllanmışsındır diye seni görmek istemiştim fakat ne yazık ki durum aynı."

Bana bakan sinirli bakışlarına aynı karşılığı vermek için kendimi zorladım ama yapamadım.

"Yine de istemezdim senin için böyle bir sonu. Hatalarının bedelini ödüyorsun ama yinede.."

"Senin de hatalarının bedelini ödeyeceğin günü görmeyi büyük bir iştahla bekliyorum 
kuzenim. Elbet sıra sana da gelir."

"Ben sana ne yaptım Emir?! Niye benden nefret ediyorsun? Benim senden nefret etmem gerekiyor şu durumda, fakat ben bunu beceremezken şu tepkilerine bak."

"Sen benim tek kurtuluş yolumdun."

Genç kızın kalbi acıyla sızlarken o an emin oldu. Emir ona hiçbir değer vermemişti.

"Benden utanmanı, yüzüme bakamamanı beklerdim en azından. Fakat sen öyle duygusuzsun ki bunu gözlerimin içine rahatça bakarak söyleyebiliyorsun."

"Anlayamazsın beni.. Deliriyorum, buraya dayanamıyorum. Nefes bile alamıyorum. Ömrümün sonuna kadar burada kalacağım." dedi elleri ile yüzünü kapatıp bir anda ağlamaya başlayarak.

Emir ilk defa Asya'nın karşısında sarsılarak ağlıyordu ve bu görüntü kızın ruhunda derin yaralara sebep olmuştu.

Buraya gelme nedenlerinden biri uyuşturucu konusunu onunla konuşmak olsada karşısındaki adama bu konuyu açmaya cesaret edemedi.

"Görüyorsun işte, tükendim." dedi Emir kafasını kaldırmayarak.

"Sen dayanırdın, her şeye dayandın. Annenin gözlerinin önünde ölmesine bile dayandın, buna da dayanırdın. Ama ben yapamam."

Genç kız gözleri büyürken korku yerleşmişti ruhuna.

"Sen." dedi yutkunarak.

"Nereden biliyorsun bunu?"

"Bunun ne önemi var? Biliyorum işte! Annen gözlerinin önünde kendini astı ve sen arkasından göz yaşı bile dökmedin! Merhametsiz ve duygusuzsun! Sırf bunun için bile diğer insanlardan ayrılman gerekiyor senin! Annen gibi hastalıklısın sen! Tehlikelisin, benden daha çok tehlikelisin! O kadının hastalığını taşıyorsun!"

Hızla ayağa kalktı genç kız.

"Buraya gelmem baştan sona bir hataydı Emir! İnsan değilsin sen!"

"İnsan olmayan asıl sensin, yerinde başkası olsa benden nefret ederdi! Fakat sen duygusuz bir canavarsın! Korkunç birisin!"

Adamı daha fazla dinlemek istemeyerek orayı terk etti genç kız.

Ne yazık ki artık kuzeni ile 5 dakika bile konuşamıyorlardı. Aynadaki yansımasını görünce renginin bembeyaz olduğunu gördü.

Yine elleri titreme başlamıştı. Bir umut Emir'den yaptıkları uyuşturucu ticareti hakkında bilgi almak istemişti fakat bunun mümkün olmadığını anladı. Emir ondan nefret ediyordu ve hayatta ona bir şey demezdi.

Akşam olduğunda evde tek başına film izlemeye başlamıştı. Kapısının çalmasıyla saate baktı. Ulaş'ın gelmesine daha vardı.

Tedirgince kapıya doğru yürüdü, gelen kişiyi görünce bir rahatlama sarmıştı bedenini.

Öykü'yü eve davet ederken genç kız ona bir poşet uzatmıştı.

"Bu ne?" dedi poşetin içine bakıp.

"Üzüm, bu mevsimde bulmak zordur diye annem manavdan alıp Ulaş için gönderdi."

"Ulaş üzüm sevmez ki."

"Saçmalama üzüm delisidir."

Asya bu adama daha ne kadar bağlanacağını merak ediyordu, kaçırıldıkları zaman genellikle yedikleri şey ekmek ile üzümdü ve Ulaş üzümlerini hep bu meyveyi sevmediğini söyleyip Asya'ya veriyordu. 

Yüzünde küçük bir gülümsemeyle üzümleri dolaba koyup Öykü'nün yanına geldi.

Havadan sudan konuşurlarken sonunda Asya ağzındaki baklayı çıkartmıştı.

"Ee Öykü anlat bakalım Levent dün niye öyle tepki verdi?"

Kız sıkıntıyla yüzünü ekşitti ve Levent ile mevzusunu anlattı.

"Levent'in bu kadar çapkın olacağını tahmin etmemiştim."

"Neyse ya hadi film izleyelim. Dünden beri içim bayıldı." 

"Tamam sen seç." dedi Öykü'nün bu konudan oldukça sıkıldığını anlayıp.

Siyah beyaz yabancı bir film seçmişti Öykü.

Filmin sonlarına doğru göz yaşlarını tutamayıp ağlamaya başlamış ve bittikten sonra dahi ağlamasına devam etmişti.

"Sadece bir filmdi bu kadar ağlaman anlamsız." dedi şaşkınlıkla Asya.

"Bir film mi? Kadın aşkına kavuşamadan ölüyor be!" dedi peçetesiyle burnunu sesli bir şekilde silerek.

Karşısındaki komik görüntüyle hayretler içinde kalmıştı Asya.

"Gerçek yaşanmış bir şey değil sonuçta. Ağlama daha fazla."

"Olsun yinede böyle bir sonu hak etmedi o kadın." dedi göz yaşlarına hakim olamayarak.

"Senaristini elime geçirirsem bir kaşık suda boğacağım, öldüreceğim onu. Böyle bir son yazmak neymiş görsün."

"Buna gerek yok zaten 1942'de öldü."

"Sen nereden biliyorsun?" dedi kaşları havaya kalkarken.

"Stefan Zweig'in kitabından uyarlanmış. Kitabını okumuştum."

"Baştan söyleseydin ya kötü biteceğini, izlemezdim o zaman." dedi sinirle.

"Ne biliyim senin bu kadar ağlayacağını."

Kapının çalmasıyla arkadaşına daha fazla laf yetiştirmekten vazgeçip kapıya yöneldi.

Ulaş'ın geldiğini tahmin etmişti fakat yanında Barış'ı beklemiyordu. 

Onları içeri davet ederken Ulaş'ı kolundan tuttu ve ilerlemesine engel oldu.

"Barış niye geldi?"

"Öykü'nün burada olduğunu bana mesaj attığında o da yanımdaydı. Bende davet ettim. Biraz kaynaşmaları gerektiğini düşündüm, kötü mü yapmışım?"

"Yokta beklemiyordum. Fakat iyi yapmışsın ,araları buz gibi."

Barış Öykü'yü peçetelerin arasında şiş gözler ve kızarmış bir yüzle karşılamayı beklemiyordu.

Genç kız halinden utanıp ayağa kalktı. 

"Niye buraya geldin?" dedi utana sıkıla.

Şuan rezil bir halde olduğunun farkındaydı.

"Ulaş davet etti." 

Nedense onun burada olduğunu bildiği için geldiğini söylemeye cesaret edememişti.

İlerleyen dakikalarda yine herkes birbiri ile muhabbet kuruyordu fakat Barış ve Öykü birbirlerine hiçbir şey demiyorlardı.

"Bir daha Öykü ile sakın sonu kötü biten bir film izleme Asya. Ağlamasına katlanmak zorunda kalırsın." 

Ulaş'ın ortaya attığı laf Barış'ın yüzünde bir gülümsemeye sebep olmuştu fakat oradaki kimse bunu fark etmemişti.

"Benimle uğraşma yoksa kirli çamaşırlarını ortaya sererim." 

Birbirleri ile uğraşmaları devam ederken Ulaş telefonuna mesaj gelmesi ile önce telefonuna bakıp sonra Barış'a döndü.

"Çocuklar basket maçına çağırıyorlar eğer istersen gidelim."

"Olur ne zamandır oynamamıştım."

"Bizde gelelim o zaman. Evde canım sıkıldı." dedi Asya.

"Ya ne işimiz var ben hiç sevmem maç izlemeyi."

"Ben gitmek istiyorum, merak ediyorum gerçekten Ulaş Cedi gibi mi oynuyor diye."

Ulaş ile göz göze geldiklerinde ikisinin de aklından aynı şey geçerek birbirlerine gülümsemişlerdi.

Aylar önce imkansız olarak görüyordu karşısındaki adamın hayatına girmeyi. Fakat artık hep onunla birlikteydi ve bu tarifi imkansız duygular hissetmesini sağlıyordu.

Öykü'yü de ikna edip basketbol sahasına geldiklerinde Ulaş arkadaşları ile tanıştırmıştı Asya'yı. Genç kız yavaş yavaş tamamlandığını hissediyordu nedense. Ulaş ile yapmak istediklerini yapıyordu tek tek. Önce ailesi şimdi de arkadaşları... Onunla ilgili eksik hiçbir şey kalmıyordu hayatında.

Yağmur çiseliyordu fakat bu kimsenin umrunda değildi. Ulaş maça başlamadan önce Asya'nın yanına gelip üşüyüp üşümediğini sordu. Adamın ilgisi içini fazlasıyla ısıtırken üşümeyi sorun etmemişti ve gülümseyerek 'hayır' dedi.

Genç adam kızın gülümsemesine dayanamayarak yanağına küçük bir buse kondurup geri çekildi.

"Şans öpücüğüydü." 

Öykü ilk defa yanındaki çifti kıskandığını hissetti, Barış ile asla böyle olamayacaklarını düşünüp kalbine ağırlık çökmüştü.

Maç boyu gözlerini sevdiği adamdan alamamıştı Asya. Ulaş arada bir ona bakıp gülümsüyordu.Yağmur şiddetini arttırmıştı. Bir ara basket attıktan sonra Asya'ya dönerek elini kalp şeklinde yapıp sol göğsüne götürdü Ulaş. Genç kızın yüzündeki gülümseme büyürken bağırdı genç adam.

"Seni seviyorum Asya!" 

Herkes dönüp Asya'ya bakınca Ulaş'ın yaptığı şey kızın utanmasına sebep oldu.

"Evlen benimle!" 

Duyduğu cümle ile donup kaldı. Kalbi yerinden çıkacak gibi atarken bunu o an için hiç beklemiyordu. Gözleri dolmuştu, hayatının en mutlu anını yaşadığının farkındaydı ve bu kızın kalbindeki tüm yaraların iyileşip Ulaş'ın oraları da doldurmasına sebep oluyordu.

"Eğer benimle evlenirsen dünyadaki en mutlu insan yaparın seni! Söz veriyorum! Çünkü sen hayatıma girmenle beni dünyanın en mutlu adamı yaptın!"

Genç kız elini ağzına götürürken göz yaşlarına hakim olamıyordu. Kendisine doğru gelen adamı izliyordu heyecanla. Sonunda Ulaş önünde diz çöküp yüzüğü cebinden çıkartmıştı. Yağmur genç adamın saçlarını ıslatmıştı ve alnına doğru uzanan siyah saçlarının ucundan yağmur damlaları damlıyordu.

Ulaş hep yakışıklıydı genç kız için, fakat o an Asya'nın hiç unutamayacağı bir görüntüye sahipti genç adam. 

"Bu teklifi daha sonra yapacaktım, ama daha fazla dayanamayacağımı fark ettim. Kalbim karşında hep bir bayram çocuğununki kadar heyecanla atıyor. Kalbime ne yaptığını bir bilsen.. Seni daha erken görebilmek için işlerimi çabucak bitirmeye çalışıyorum. Hiç olmadığım bir adama dönüştüm sayende. Sana öyle aşığım ki.. Yakıyor bu aşk beni. Yanındayken bile özlemini hissediyorum. İnan şuan saçlarına düşen yağmur damlalarını bile kıskanıyorum, onlar orada yok olacaklar. Bende sende yok olmak istiyorum, benliğimi kaybetmek istiyorum. Sen yokken nefes almak bile zor benim için."

Kızın gözlerinde gördükleri daha fazla cümle kurmasına mecal bırakmıyordu.

Yutkundu ve devam etti.

"Benimle evlenir misin?"


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


24   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   26 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.