Yukarı Çık




4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 

           
Hayatımı gözden geçiriyordum. Ben ne yapmıştım da burada olmayı hak etmiştim bir türlü anlamıyordum. İnsanlar ile iletişime bile geçmemiştim, birine zarar vermiş olmam çok saçmaydı. Üstelik Ulaş ile.. Bu odadan önce onu hayatımda çok az görmüştüm. 

"Sen suçumuzu biliyor musun? " diye sordum.

"Tek bildiğim bu adamın delirmiş bir korkak olması." dedi sinirle.

"Ulaş biz seninle ne yaptık da buradayız? Benim seninle hiç bir geçmişim bile yok." dedim.

Kafayı yeme noktasına gelmiştim. Bana cevap verme tenezzülünde dahi bulunmamıştı.

"Anlamıyorum, ne kadar düşünürsem düşüneyim senin ile yaptığımız bir yanlışı bulamıyorum. Sen bir şey biliyorsan lütfen söyle. İnan bu cevapsız soru beni bu odadan daha çok tüketiyor. "

"Asya üzgünüm ama adam sadece sıyırmış ve eğlencesine bizi burada tutuyor. Bir psikopat ve dedikleri sadece yalanlar. Korkusuna odaya bile girmiyor."

"Ya gerçekse! İkimiz birisine zarar vermişsek?! "

"Bu nasıl mümkün olabilir? Ben seninle birlikte kimseye zarar vermedim. Tabi ikimizde aynı anda hafızalarımızı kaybettiysek o başka.."

"Haklısın ama ya atladığımız bir şey varsa? O zaman ne olucak? İkimiz de burada olmayı hak ettik demektir !" 

Vicdanım beni eritiyordu. Umuyordum ki adam delirmiştir ve kafayı yiyerek bizi buraya hepsetmiştir. 

Adamların benim tarafımaki boşluktan verdikleri kutuyu gördüğümde kutuyu açtım. Kutunun içinde Ulaş'ın yarası için ilk yardım malzemeleri ve iki dilim ekmekle birkaç üzüm vardı.

Manyak adam besbelli açlıktan ölmemizi istemiyordu.

Odada yankılanan sesi duyduğumda aynı zamanda zincirim uzamıştı. 

Ulaş'ın yarası ile gerçekten benim ilgilenmemi istiyordu. Adamın hareketlerindeki tutarsızlığı bir türlü anlamıyordum. Bana bunun cevabını vermişti ama yinede bizim bu odada ölmemizi isterken aynı zamanda bizi yaşatmaya çalışması oldukça saçmaydı işte.

Elimdeki kutu ile birlikte Ulaş'ın yanına gittim. Hemen karşısına oturduğumda ise bana hep uzak olan adama yakın olmam tuhaf hissettirmişti. Neden bilmiyorum, bana özgürlüğüm geri verilmiş gibi olmuştum.

"Canını çok yaktım mı ?" diye sordum. 

Gözleri ' evet!' diye haykırırken o bana "Hayır." dedi.

Ona inanmadım, canını fazlası ile yakmıştım.

Neyseki kurşun sıyırmıştı. Kanamasının normal şartlarda onu öldürmeyeceğini fark ettim lakin böyle bir durumda yarası onun hayatına son verebilirdi. 

Tenim tenine değdiğinde ürpermiştim. Gözlerimi kaldırıp ona baktığımda ise içimde boş olan bir yerlerin dolduğunu hissettim. Bu his bana yabancıydı ve bunu sevmemiştim. Bana bakışları yalvarır gibiydi, benden ne istiyordu? Canını daha fazla yakmamamı mı?

Sıkıntı ile kafamı eğdim. Yarasını temizlerken bana sorduğu soru asıl onun benim canımı yakmasına sebep olmuştu."

"Senin karşında kendimi öldüreceğim düşüncesi niye seni öyle mahvetti Asya? Bir daha buna dayanamam da ne demek?"

Beni cayır cayır yakan bir soruydu. Bunun cevabı çoktan aklımdan sildiğimi sandığım geçmişimde yatıyordu. Ama belli ki silememiştim. Başaramaıştım. 

Bu konuyu şimdiye kadar kimseyle de konuşmamıştım çünkü bunu istememiştim. Ben susar ve bunun ile ilgili bir şey demez isem o zaman gördüğüm şeylerin bir kabus olduğuna inanabilirim sanmıştım.

Artık gerçekler ile yüzleşmek ve içimdeki zehri özgür bir kuş olarak serbest bırakmanın zamanı gelmişti belkide. Sonum gelene kadar bunu içimde taşımak çok ağır bir yüktü.

Ulaş'ın gözleri bana güven verircesine bakıyordu. Sanki içimi okuyor gibiydi.

"Korkma Asya, anlat. " dedi acı bir tebessüm ile.

Yutkunup kafamı salladım.

" Ben.. " dedim ve devamını getiremedim.
Kelimeler boğazıma tıkanmıştı. 

Ulaş bana biraz daha yaklaşıp beni kollarının arasına almıştı.

Bu yaptığına engel olmam gerekiyordu ama yapmadım. Onun kokusuna bu kadar yakın olmam daha demin çektiğim ızdırabı bana bir nebze unutturmuştu.

Kafamı göğsüne gömmüştüm ve yüzünü görmüyordum.Saçımı okşamaya başlayınca irkildim ama o buna devam etti.

"İçindekileri kus Asya. Seni bu hale getiren ne söyle bana."

Ulaş Toralı'nın sesinin bana huzur getireği ölsem aklıma gelecek bir şey değildi.

"Çok önceden, ben çok küçükken böyle birisi değildim Ulaş. Bir sürü arkadaşım vardı. Yalnız değildim, insanlar beni de severlerdi. Ama biri hariç, annem.. Beni hiç istemedi, bunu yüzüme de haykırırdı. Senin yüzünden ben hala bu evde hapisteyim derdi bana. Sen olmasaydın ben şimdi çok mutlu olacaktım.. Bu sözleri bana annem söylüyordu , kanından olduğum insan. Onu babama bağlayan bir kelepçeymişim ben onun için. Hiç istemedi beni, hiç .. Ben onun hayatını elinden aldım. O ise benim hayatımı. "

Susmuştum. Daha ilerisini anlatmak için zorladım kendimi ama yapamıyordum. Kenetlenmiş gibiydim.

"Sana ne yaptı annen?" dedi usulca. 

Beni daha sıkı sarmıştı. Bende onun belini sıkıca sardım ve cesaretimi topladım. O günü sanki birkaç dakika önce yaşamıştım. Ruhum o gün orada olan çocuğun ruhu ile yer değiştirmişti. Orada gördüğüm şey ruhumu karanlığa hapsetmişti.

"Gözlerimin önünde kendini astı!" dedim söylediğim cümleden korkarak.

"Onu kurtarmaya çalıştım ama çok küçüktüm. Gücüm yetmedi. Onu kurtarmayı çok istedim ama olmadı işte. Ayaklarını tutmuştum ölmemesi için, ona yalvarmıştım in aşağı diye dinlemedi beni."

Ağlıyordum, hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Oysa ben o gün annem kollarımda öldüğünde dahi ağlayamamıştım. Bütün duygularım kenetlenmişti o gün. O gün ağlayamayan küçük kız şimdi düşmanının kollarında ağlıyordu.

Ulaş sırtıma okşarken başımı öptü. Gözyaşlarım üstünü ıslatmıştı. 

Yıllardır kör ateşlerde kavrulan kalbimi soğuk nehre bırakmıştım. Beni bu derece sıkan yükün benden gidişi ile hafifledim. Ulaş'ın karşında küçüldüm ve büyüdüm. Bu gün ben bir anda 8 yaşından 21 yaşına geçiş yapmıştım. Ben sonunda bunu başarmıştım. 

" Geçti güzelim, hepsi bitti.. " dedi Ulaş.

Bana böyle merhamet ile yaklaşması kalbimi acıtıyordu.

Kafamı salladım.

"Evet bitti."

Yüzümü avuçlarının içine alıp kafamı kaldırdı.

"Sen çok güçlü bir kadınsın Asya.. Ama annen, o öyle güçsüzmüş ki aydınlığa kavuşmak için seni karanlığına gömmüş. Senin bir suçun yok, tamam mı? Hiçbir suçun yok.. "

"Beni sevmedi, benden nefret etti." sesim sessiz çıkıyordu ama içimden feryatlar kopuyordu.

" Üzgünün güzelim. " dedi alnımı öperken.

Gözlerimi kapattım. Şu durumda böyle bir ortamın içine girmiş olmamız tuhaftı ama bana karşı ilk kez gösterilen merhamete hayır diyecek mecalim yoktu.

Ondan biraz uzaklaştım. Sargısını hala sarmamıştım ve bu durumu daha fazla geciktiremezdim.

"Kolun." dediğimde ne demek istediğimi anlayarak kafasını salladı.

Kolu ile ilgilenirken içimde garip rüzgarlar esiyordu. Anlam veremediğim duygular bende zuhur ediyordu.

"Seninde ayağında bir yara var Asya. İzin var ilgileneyim."

"Tamam." dediğimde elini yavaşça ayağıma götürdü.

Elleri tenime deyince vücudumun karıncalandığını ve kalbimden bedenime sıcam bir duygunun yayıldığını hissettim.

Benden daha kısa bir sürede işini hallettiğinde ona gülümsedim.

"Bu konularda yetenekli olmalısın." 

Cevap vermedi. Bu sözüm bu sefer onun canını yakmışa benziyordu. Üstelemedim. 

"Bileğin ile de ilgilen. " dedim.

Ben yapmak istemiyordum çünkü ona dokunmak beni rahatsız etmişti.

"Birazdan hallederim, hadi şunları yiyelim. " dedi ekmeklerle üzümleri gösterirken.

"Üzümleri sen al ben sevmiyorum." dediğinde kaşlarımı çattım.

"Böyle bir durumda yemek seçme şansın olduğunu sanmıyorum Ulaş. Sadece ekmek yersen hastalanabirsin."

"Sevmiyorum dedim uzatma."

"Beni tersleme! Ben sadece kendi hakkımı yiyeceğim seninkileri değil."

"Asya inatçılık yapma işte! Üzüm hayatta yediğim bir şey değil. "

"Ulaş anlaşalım hadi. Eğer üzüm yersen ben de senin istediğin bir şey yapıcam."

"Çocukmuşum gibi beni kandırmaya mı çalışıyorsun.?"

"Sen de çocuk gibi davranma o zaman. Hadi lütfen al."

"Tamam alıyorum ama sakın bu sözünü unutma.Bir isteğimi yerine getireceksin."

"Peki kabul." dedim gülerek. 

O da gülmüştü. Yanağındaki derin gamzeyi gördüğümde gözüm oraya takıldı. Kendimi toparladım ve gözlerimi kaldırıp Ulaş'ın gözleri ile buluştum. İçten gülen gözleri hiç şüphesiz gamzesinden daha büyüleyiciydi.

Eline aldığı az sayıdaki üzümü gördüğümde yüzüm düşmüştü.

"Yaptığın oyunbozanlık."

"Hayır değil bak işte yiyorum." dedi alayla ağzına üzüm atarken.

"Peki öyle olsun." dedim bana kalan yiyecekleri alıp yerime geçerken.

Yerime oturup yemeğimi bitirdikten bir süre sonra zincir tekrar kısalmıştı.

Arkama yaslanıp gözlerimi kapattım. Ulaş'ın bana baktığını hissediyordum.Gözlerimi açtığımda bunun doğru olduğunu gördüm.

"Ulaş sana anlattıklarım.. Benim yıllardır kanayan yaramdı. Ben çocukluğumu o günde bırakmıştım.O gün ölmüş ve hala 8 yaşındaydım.Bilirsin büyümez ölü çocuklar.. Ben bu gün 21 yaşına girdim.Kimseye anlatmamıştım yaşananları. Sadece Babam ve dedem biliyordu olanları ve onlar da açmazlardı bu konuyu. Ben o günden beri nefes alamıyordum. Ama bu gün aldım, sayende .. Sadece sana teşekkür ederim."

" Ne zaman yanında olmamı istersen olurum Asya. Önemli değil."

Gülümsedim.

"Eğer sen de canını yakan şeyi bana anlatmak istersen buradayım. Dinlerim seni.. Hani şu imkansız hayalin."

"Boş ver. Hayali ile yaşamaya alıştığım bir şey. Gerçekleşse ortada ne hayalim kalır nede ben. Biliyorum, onun için çabalamam anca zarar."

Gözlerindeki acı yüreğime işliyordu. Onu bu hale getiren şeyi merak ediyordum ama istemiyordu anlatmak.

"Biliyor musun Ulaş, ben seni çok farklı birisi sanıyordum. Sadece esip gürlemeyi bilen biri.Seninle önceden bir kaç sefer karşılaşmıştık ama hep gözlerinde öfke vardı. Hep bir şeylere kızgındın.Öfkeli ve acımasız bir insana benziyordun. Ama görüyorum ki öyle değilmişsin. Bu gün anladım ki sen kalbinde merhamet taşıyan bir adammışsın. Özür dilerim hakkında düşündüğüm yanlış fikirlerden dolayı. Sen gerçekleşmeyec bir hayalin acısını çeken bir adammışsın. İnsanın bir tutku ile yaşaması hayran kalınacak bir şey. "

" Peki senin Asya? Bu hayatta senin de bir tutkun olmalı. Sevdiğin bir şey. Hayran olduğun biri yada bir şey var mı?"

Bunu düşünmek çok vaktimi almamıştı.

"Evet , bağlı olduğum bir şey var." dedim neşe ile.

"Nedir o söylesene."

"Piano. Piano çalmak benim tutkum. Barmaklarım ile küçük dokunuşlar yaparak çıkardığım o büyülü ses ile sadece kulaklarım değilde bütün vücudum lezzet buluyor sanırım." dedim özlemle.

Belki bir daha hiç çalamayacaktım. İçim burkuldu.

"Buradan çıktığımız zaman benim için çalar mısın?"

"Eğer bir gün çıkarsak" dediğim şeye inancım pek kalmamıştı.

"Söz senin için bir müzik bile besteleyeceğim."

"Vayy bu kulağa baya iddalı geliyor." dedi mutlu olmuş bir şekilde.

"Yapabilecek misin?"

"Evet bir çok bestem dahi var. Kafes arkadaşım için de yalmassam ayıp olur."

"Merak ile bekliyorum öyleyse. Bak ne diyeceğim müziği o kadar seviyorsan senin için şarkı söylememi ister misin?"

"Lütfen." dedim tebessümle.

Ulaş'tan şarkı dinleyecek olmam beni heyecanlandırmıştı.

Ben dikkat ile ona bakarken o ise gözlerini yummuştu.

"Bir istiridyenin kıymetli incisini
Sakladığı gibi saklarım seni
Bir bahar dalının narin tomurcuklarını
Sakındığı gibi korurum seni"

Sözler miydi ciğerimi parçalayan, yoksa onun sesi mi? Sesi kulaklarımda yankılanırken kalbim heyecan ile atmaya başlamıştı. Sesinin bu denli güzel olacağını tahmin edememiştim.

Gözlerini açtığında şarkının kalan kısmını bakışlarını gözlerimden ayırmadan söylemeye başlamıştı. Gözlerimi ayırmak istiyordum ama beni kendi gözlerine hapsetmişti çoktan. Sesi odada yankılanırken neden bilmiyorum yanağımda bir damla yaş hissetmiştim. Belkide bunun sebebi şarkıdaki gibi asla sevilemeyeceğimi bilmemdi.


"Çok derin derin derin derin
Derinlerimde ellerin
Bir armağan gibi Tanrı'dan bana
Kış güneşinde altın kirpiklerin

Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden

Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden

Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Çok sevdim

Çok derin derin derin derin
Derinlerimde ellerin
Bir armağan gibi Tanrı'dan bana
Kış güneşinde altın kirpiklerin

Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden

Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden"






Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.