Yukarı Çık




75   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   77 

           


Bölüm 76: Bu Saygıdeğer Kişi Yine O Adamla Karşılaştı
Hafif kanlı

Chu Wanning hiçbir zaman nezaket gösteren bir öğretmen olmamıştı ve Mo Ran da beş yaşında, ilk dersinde değildi. Böyle bir soruya cevap vermeye gerek bile yoktu, bu yüzden Chu Wanning kirpiklerini alçaltarak umursamazlıktan geldi.

Hızlandırıcı rüzgar büyüsüyle gönderdiği haitang çiçeği, hemen tüm Şeftali Çiçeği Pınarı’nı aradı. Ve yalnızca birkaç dakika sonra gökyüzünden altın bir tılsım eline doğru süzüldü.
“Atasal Uçurum?”

Atasal Uçurum, her gün, içinde yaşayan kızgın baykuşların tüylerini yolmaya gittikleri yerdi. Kuş tüyü kabilesi daha önce boşluğun kızgın alevlerle dolu olduğunu ve antik zamanlardan beri orada yaşamakta olan kızgın baykuşlar dışında herhangi birinin kayıp içine düşerse geriye hiçbir şey kalmayacak şekilde eriyeceğini söylemişti.

Chu Wanning kuş tüyü kabilesi tarafından yakalanmamak için üstlerine gizlenme bariyeri kurdu. Atasal Uçurum’a vardılar ve aşağı baktılar. 

Ürpertici kırmızı bir ışık vardı ve görünürde bir dip yoktu, sivri falez duvarlarına binlerce baykuş konmuştu, şu anda kafalarını kanatlarının altına sokmuş uyuyorlardı, o kadar sık dizilmişlerdi ki uzaktan falez kenarındaki sayısız nokta gibi duruyorlardı.

Chu Wanning’in tahminine göre, eğer Zhenlong Satranç Formasyonu gerçekten boşluğun içinde kuruluysa, tüm bu kızgın alev ve kül bile bırakmayacak kadar yakma meselesi uydurma olmalıydı.

“Ama aşağıdaki ateşin gerçekten tehlikeli olmadığından nasıl emin olabiliriz ki?” Mo Ran ürkütücü ışığa baktı, mırıldandı, “Bana yeterince gerçekçi görünüyor.”

“Önce içeri bir şey at.”

“Gidip bir tavşan yakalayayım o zaman.”

“Gerek yok.” Chu Wanning temiz kıyafetleri dalgalanarak sıçradı ve yakındaki şeftali ağacı ormanında kayboldu. Hemen sonrasında, dokuzuncu cennetten atılmış bir ölümsüz gibi dalgalanarak geri geldi, elinde bir dal şeftal çiçeği duruyordu.

Mo Ran anladı---- şeftali çiçekleri tavşanlardan çok daha hassastı, yani şeftali çiçekleri bu sözde “kızgın alevler”e dayanabilirse uçurumun dibi, doğal olarak insanlar için herhangi bir tehlike arz etmiyor demekti.

Chu Wanning parmağını dalın üstüne gezdirirken dalı ince, mavi ve saydam ışık katmanıyla kaplayan bir büyü söyledi. Boşluğa işaret etti ve konuştu: “Git.”

Şeftali çiçeği nazikçe aşağı süzüldü; bir fit, iki fit, on fit, yüz fit.
Dal artık görülemeyecek kadar derindeydi fakat Chu Wanning üstüne yaptığı büyü sayesinde çiçeklerin durumunu sezebiliyordu. Bir süre gözlerini kapatarak bekledi ve sonra geri açtı.

“Çiçeklerin durumu iyi. Gidelim.”

Chu Wanning bu kadar emin olduğuna göre geriye diyecek bir şey yoktu. Bu yüzden de Mo Ran onunla birlikte Atasal Uçurum’un içine atladı. İkisi de dövüş sanatlarında uzmandı ve kolayca dibe ulaştılar. Fakat oradaki manzarayı gördüklerinde, kendilerini hazırlamış olmalarına rağmen Mo Ran’ın tüyleri ürperdi.

O ürpertici kırmızı ışığın ne olduğunu şimdi anlamıştı.
Boşluğun dibinde binlerce çarmıh vardı ve her birine kuş tüyü kabilesinden bir üye tamamen çıplak ve kan içinde bağlanmış duruyordu. Ağızlarına birer lingchi* meyvesi tıkılmıştı, meyve keskin kırmızı bir ışık yayıyordu. Yukarıdayken, bu binlerce meyvenin bütün ışığı, şüphesiz, boşluğun derinliklerinde yanan alevleri andırmıştı.

*Lingchi, insanların canlı canlı, parça parça doğrandığı bir işkence türü; bu meyve de aynı caniliği temsil ediyor fakat işkenceyi yapan meyve değil.

Chu Wanning’in yüzü berbat görünüyordu; eğitimliydi ve bu yüzden de bu kırmızı renkli meyvenin, adı anıldığında bile kültivasyon dünyasındaki herkesin betini benzini attıran o yasaklı meyve olduğunu biliyordu. Ölümün eşiğindeki birinin ağzına bu meyve konulduğunda o kişinin son anı üç yüz altmış beş gün daha uzardı.

Diğer bir deyişle o kişi huzura kavuşmaktan mahrum edilir ve onun yerine dayanılmaz acı verici uzun bir ölüm çekerdi. Kalbinin durduğu an kesintisiz bir işkenceye çevirilirdi, bu nedenle de meyve lingchi diye adlandırılmıştı.

Mo Ran, kuş tüyü kabilesinin bir orman gibi sık olan yaşayan ölü kalabalığına bakarken mırıldandı:
“...Ruh Kilitleyici Düzen.”

Henüz ölmeyenler insan sütun olarak kullanıldığında, kinci enerjinin içeride kalıp dışarı sızmasını engellemek mümkündü, Zhenlong Satranç Formasyonu’nda tutsak binlerce ruhla bile!

Zhenlong Satranç Formasyonu’nun varlığını gösteren kinci enerjiden bir gıdım bile sezmemiş olmasına şaşmamalı.

Mo Ran, Jincheng Gölü’ndeki o sahte Gouchen gerçekten Şeftali Çiçeği Pınarı’nda olanların arkasındaki kişi mi, diye düşünürken ürpermeden edemedi.
Jincheng Gölü’nde olanları baz alırsak sahte Gouchen Zhenlong Satranç Formasyonu’nun sadece temellerini biliyordu, göldeki yaratıkları kontrol etmeye yetecek kadarını. Fakat bu sefer, Şeftali Çiçeği Pınarı’ndaki kuş tüyü kabilesi üyelerinin hepsi, biraz aptal ve duygusal açıdan gelişmemiş olmalarının dışında, orijinallerinden neredeyse farksızlardı. Hatta kuş tüyü kabilesine özgün büyüleri bile kullanabiliyorlardı---- yasaklı tekniğin bu kez rahatça kavranmış olduğu gün gibi açıktı; sahte Gouchen’in, bu kadarcık zamanda teknikte hemen böyle uzmanlaşmış olması mümkün müydü?

Chu Wanning Ruh Kilitleyici Düzenin merkezine, kristal bir sütunun dikili durduğu yere doğru yürüdü.
Kristal sütuna da kuş tüyü kabilesinden birisi bağlıydı, tek farkı, bu ölüydü, ağzındaki lingchi meyvesi çoktan solmuştu ve vücudu bozulmanın başlangıç evrelerindeydi. Fakat kimliği, giydiği sarı kıyafetlerden, üstlerine altın bir iplikle işlenmiş zümrüdüankadan, ve kaşlarının arasındaki yıldız şekilli izden belliydi.

“Bu…”

Mo Ran dehşete düştü: “Bu Kıdemli Ölümsüz!”

“Doğru.” Chu Wanning gözün görebildiği alan boyunca yayılan insan sütunu ormanına baktı ve sessizce konuştu, “Ruh Kilitleyici Düzen için kuş tüyü kabilesinden bir sürü kişi yakalanmış, bin değilse bile en az sekiz yüz kişi var. Kıdemli Ölümsüz hala yaşıyor olsaydı buna kesinlikle izin vermezdi. Demin tuhaf diye düşünmüştüm, Kıdemli Ölümsüz ile karşı karşıyayken bana CaiDie kasabasının hayalet hanımından daha güçsüz gelmişti. Yanılmıyorsam… Şeftali Çiçeği Pınarı’nın kuş tüyü kabilesi çoktan katledilmiş ve dışarıdaki tüm o insanlar da yalnızca Zhenlong Satranç Formasyonu’nun kontrolü altındaki yürüyen ölülerden oluşuyor.”

“!!!” Düşündüğü gibiydi! Chu Wanning de onunla aynı sonuca varmıştı! Mo Ran bu şokun üzerine kendini toparladıktan sonra, gitmek için arkasını döndü fakat Chu Wanning kolunu savurarak önünü kesti.
“Nereye gidiyorsun?”

“Gidip amcama ve diğerlerine söylemem lazım. Eğer durum böyleyse burası çok tehlikeli.”

“Aceleci olma.” Chu Wanning kafasını salladı, “Şu anda biz ortadayız ama düşman gölgelerin ardında gizleniyor. Şeftali Çiçeği Pınarında bir sürü kültivatör var ve ipler kimin elinde bilmiyoruz, aceleci davranmak her şeyin sadece daha kötü bir hal almasına neden olabilir.”

“Hehe. Görüşmeyeli uzun zaman oldu. Chu-zongshi hala oldukça temkinli.”

Yukarıdan küçük bir kıkırtı geldi ancak bu ses aynı Atasal Uçurum’un derinliklerine çarpan bir yıldırım gibiydi. İkisinin de kafası hızla yukarı kalktı ve yüzlerindeki kan soldu, gördükleri tek şey, kuş tüyü kabilesinden vücudu ezilmiş bir çocuğun, falez kenarından çıkan bir dala oturmuş, bacaklarını salladığıydı. Ölü çocuk kafasını eğdi, kanlı gözyaşlarıyla dolu bir çift göz yuvarı göz boşluklarında fırıl fırıl döndü ve onlara ışıltılı bir gülümseme verdi.

Mo Ran: “Zhenlong Satranç Formasyonu!”
Chu Wanning sessizce lanet okudu: “Bu, başka bir beyaz satranç taşı.” 

“Ehehe, aynen öyle, başka bir beyaz satranç taşı.” Çocuk neşeyle el çırptı, korkutucu bir şekilde, “Ne, yoksa benim buraya bizzat geleceğimi mi sandınız? Aptal değilim.”

Mo Ran: “Demek Jincheng Gölü’ndeki sahte Gouchen gerçekten sensin! Ne istiyorsun, seni kaçık?”

“Hehe, kim olduğunu sanıyorsun sen, isimsiz rastgele bir yeni yetme, benimle konuşmaya layık bile değilsin. Sorguyu söyle de hocanın kendisi yapsın.”

“SEN----!”
Chu Wanning’in uzun ince parmakları, bol kıyafet kolundan uzandı ve sinirden neredeyse kafasından buharlar çıkan Mo Ran’ı tuttu. Kirpiklerini kaldırarak yukarı baktı, soğukça sordu: “Ne yapmaya çalışıyorsun?”

Çocuk bacaklarını sallamaya devam etti. Besbelli ölüydü fakat yasaklı tekniğin kontrolü altında durmaksızın hareket ediyor, ipleri çekilen bir kukla gibi türlü türlü el kol hareketi yapıyordu.
“Oh, aslında çok bir şey değil.”

Chu Wanning’in ses tonu birkaç derece daha soğudu: “O zaman neden öğrencimin peşindesin?”

“Planım pek önemli bir şey değil ama tam da senin öğrencinin ruhani çekirdeğine ihtiyacım var.” dedi çocuk ışıldayarak, “Böylesine iyi bir çekirdeğe sahip olduğu için kendini suçlamalı. Açık ara seninkinden bile daha iyi. Jincheng Gölü’nde fark etmiştim zaten harika bir odun elementsel özünün olduğunu; fark etmiş olmasam daha çok seninle ilgileniyor olabilirdim, Chu-zongshi.”

Mo Ran, bir çocuğun sesiyle öyle yağlı ve yetişkin tonlu konuştuğu için neredeyse öğürmek üzereydi. Kendini kaybetti: “Eğer bir gün senin tarafından yakalanacak kadar şanssız olursam bana dokunmayı aklından bile geçirmemen için anında lanet olası çekirdeğimi imha edeceğim!”

“Sana dokunmak istiyor değilim ki.” Çocuk o sinir bozucu, bal gibi tatlı tonda konuşmaya devam etti, “Senin peşindeyim çünkü zorundayım. Erkekler güzellikleri sever, senin Shizun’un senden çok daha güzel, ona dokunmayı yeğlerim.” 

“SEN!!!!!!” Mo Ran öfkelendi, “Senin gibi çirkin bir şey, çirkin kılıfını göstermeye korktuğu için tüm gün beyaz satranç taşlarının ardında gizlenip duran sen, benim Shizun’uma dokunmaya hakkının olduğunu mu düşünüyorsun?”

Çocuk sanki onun varlığından bıkmış gibi gözlerini devirmekle yetindi ve Chu Wanning’e geri döndü:
“Chu-zongshi, Jincheng Gölü’nde sana işleri oluruna bırak diye tembihlemiştim ama sen beni hiç dinlemedin. Çok kırıldım~”

“Bu hadise benim gözüme çarptıktan sonra sen Mo Ran’ın peşini bıraksan bile, ben işin özüne kadar inmeyi planlıyorum.”

“Pfft, bunu diyeceğini biliyordum.” Çocuk bir anlığına sessiz kaldı, sonra tekrar sırıttı, “Neden senin gibi doğrucu zongshi tipleri hep inatçı oluyor?.....İyi, madem Chu-zongshi konuyu deşmeyi bırakmıyor biz de bekleyip göreceğiz bakalım. Hangisi daha güçlü bir görmek istemiştim zaten: senin Tianwen’in mi yoksa benim yasaklı tekniklerim mi.”

Chu Wanning’in kaşları çatıldı ve karanlık bir şekilde söyledi: “Amaçlarına ulaşmak için bu kadar masum insanı öldürmek zorunda mısın?”

“Dünyada, insanlar aynı HuaiNan’daki portakallar gibi.”

“Ne demek istiyorsun?”

“Ekşi.” Çocuk kıkırdamaya başladı, “Çok ekşi. Tüm bu değersiz insanlar ekşi, nefret ediyorum onlardan, onları ezmek, üstlerine basmak istiyorum.”

Mo Ran: “...”

Chu Wanning’in sesi ölümcül bir aura ile kaplıydı: “Sen gerçekten iflah olmazsın.”

“Zongshi beni iflah olmaz belledi fakat bence Zongshi da pek yola gelir gibi değil. Ayrıntıları boş ver, zaten en baştan adalet anlayışımız farklı.” Çocuk kafasını bir öne bir arkaya eğdi, “Küçük dalaşımızı satranç oyunu gibi düşün. Geçen sefer maçı Jincheng Gölü’nde sen kazandın, bu sefer Şeftali Çiçeği Pınarı’ndakinde ise, Zongshi zaten çoktan Atasal Uçurumu bulduğuna, benim beyaz satranç parçamı gördüğüne ve ben de senin küçük öğrencini ele geçirmeyi başaramadığıma göre, hadi bunu da sen kazanmış ol.”

Duraksadı, sonra gözlerini bir gülümsemeyle kıstı fakat böyle yapınca anca dışarı daha çok kan çıkmasına neden oldu.

“Ama dikkat etsen iyi olur. Bu seferlik onu korumuş olabilirsin ancak merak ediyorum, acaba tüm hayatı boyunca onu koruyabilecek misin.”

“...”

“Buradaki sırra gelince, başkasına söylemenizi tavsiye etmem.” dedi çocuk, parmakları arasında kırmızı-altın bir tüy tutarken.

Mo Ran panikle ekledi: “Bu Şeftali Çiçeği Pınarı’nda para birimi olarak kullanılan altın tüy değil mi?”

“Doğru.” gülümsedi, “Bu tüyler artık her yere yayılmış durumda. Eğer ikiniz sesinizi çıkarmayıp kendi başınıza buradan giderseniz hiçbir şey olmaz. Fakat eğer uslu durmayıp beni açığa çıkarmaya çıkarırsanız… Bu tüyler kuş tüyü kabilesinin kinci enerjisi ile dolu; o kültivatörleri öldürmezler ancak kültivasyonlarının büyük kısmını yok edebilirler.”

Mo Ran, sesinde öfkeyle, konuştu: “En başından beri bunları mı planlıyordun?!”

“E tabii ki?” dedi çocuk, şaşkınlıkla, “Herkesi kendin gibi aptal hayvanın teki mi sandın?”

Mo Ran: “...”
Çok sinirliydi!!!! Kabul etmeliydi, bir şey yaparken oldukça düz mantık kullanıyordu ve strateji veya plan gibi şeyleri pek bilmiyordu ama bu küçük piç tarafından böyle açık açık söylenince Jiangui’i çağırıp canına okumak, gerçek bir aptal hayvan olmanın ne olduğunu ona öğretmek istiyordu.

“Chu-zonghsi, eminim bu işe karışan herkes için en iyisinin ne olduğunu sen de biliyorsundur. Gerçeği öğrenseler bile kültivasyonları bir sürü hasar alacağından, korkarım ki, senin erdemliliğine pek minnet duymazlar.”

Chu Wanning soğukça yanıtladı: “Ben de eminim ki, sen az önce bize kulak misafiri olurken zaten şimdilik onlara endişe vermeyi planlamadığımı duymuşsundur.”

“Şimdilik mi? Haha, yani Zongshi daha sonra söylemeyi planlıyor. Ama bunun da bir manası yok.” Çocuk konuştuğu sırada parıldıyordu, “Bu insanlar gittikten sonra aynı Jincheng Gölü’ne de yaptığım gibi Şeftali Çiçeği Pınarı’nı yok edeceğim. Hiçbir kanıtın olmadan insanları kendine inandırmakta bol şans.”

Chu Wanning’in bakışları buzluydu: “Tavırların aynı aptal bir hayvana benziyorken utanmadan Mo Ran’a öyle demenden etkilendim.”

Çocuk Chu Wanning’in onu alaya almasını hiç sorun etmedi. Ayağa kalktı ve durduğu yerde birkaç kez döndü, sonra ayağında aniden bir alev canlandı ve yavaşça, kemikleriyle eti boyunca yayıldı.

“Bu sözleri beni yakaladığın zamana saklamaya ne dersin? Chu-zongshi, karakterine saygımdan son bir kez daha hatırlatacağım: bu işe bulaşma. Sözümü dinlemeyi hala reddediyorsan o zaman… bizler… kesinlikle tekrar karşılaşacağız…”

Alevler göğe doğru bir patlamayla yükseldi.
Kukla olarak kullanılan kuş tüyü kabilesi çocuğu hiçliğe doğru yanıp kül oldu. Gökyüzünden yarı saydam beyaz bir satranç taşı düştü, zeminde birkaç kez döndü ve durdu.

Bir süreliğine, etrafta sessizlikten başka hiçbir şey yoktu.
“...” Mo Ran bu kişinin boş tehditler savurmadığını çok iyi biliyordu ama öyle hemen de kabul etmek istemiyordu, bu yüzden sordu, “Shizun, gerçekten öylece gidecek miyiz? Başka bir fikrin var mı?”

“Şimdilik risk almamak en iyisi. İlk olarak Şeftali Çiçeği Pınarı’ndan ayrılalım.” Chu Wanning’in yüz ifadesi de karanlıktı, “O kişi Zhenlong Satranç Formasyonu’nu kullandığı açığa çıkmasın diye Ruh Kilitleyici Düzen kurma zahmetine bile girdiğine göre, hala planlarını gizli tutmak istiyor demektir, en azından şimdilik. Sekt Lideri’ne, mümkünse düşmanda şüphe uyandırmadan, en kısa zamanda Xue Meng’ı ve Shi Mei’i alıp buradan ayrılmasını söyleyen bir mesaj ileteceğim. Sana gelince…”

Chu Wanning duraksadı, sonra devam etti: “O, her iki olayda da senin peşindeydi. Bu sefer, seni yardımdan uzak tutmayı hedef alarak plan kurdu. Bu meselede senin daha fazla bir şey yapmana gerek yok, Sekt Lideri devreye girip halleder.”

“Ben ne yapmalıyım o zaman?” diye sordu Mo Ran, “Ben hiçbir şey yapmazken bir başkasının benim sorunlarımla uğraşması doğru olmaz.”

“Bu durumdayken neyi kanıtlamaya çalışıyorsun? O kişinin neyin peşinde olduğu belli---- Jincheng Gölü’ndeki kutsal ağaç düştü, bu yüzden de onun yerine geçecek bir şey arıyor. Sen bir odun elementsel ruhani özsün, onun amaçları için uygunsun ama eğer seni ele geçiremezse senden sonraki en iyi şeyin peşine düşecek ve başka bir şey arayacak.” Chu Wanning devam etmeden önce duraksadı, “Ve o bir şeyi bulduğunda, başka bir katliam doğacak. Durdurulmalı.”

“Doğru ama Shizun, ruhani özleri bulmak öyle kolay değil ki. Yerine geçecek bir şey arıyorsa…”

Mo Ran konuşmayı kesti, kafasını kaldırdı ve uzun süre Chu Wanning’e baktıktan sonra devam etti: “Eğer o küçük piç başka ruhani öz bulmak istiyorsa her sekti aramak zorunda. Ama kültivatörler nedeni olmadan ruhani temellerini açığa çıkarmaz, temel yalnızca yeni bir silah veya rafine kristali seçerken, uyuma bakılacağı zaman açığa çıkarılır. Yani özleri öğrenmenin en kolay yolu silah ve rafine kristali satmak. Bu da, eğer gelecekte sektlerin yakınındaki silah pazarlarını sıkı gözetim altında tutarsak o piçi ortaya çıkarma şansımızın oldukça yüksek olduğu anlamına geliyor.”

Tüm bunları söyledikten sonra Chu Wanning’in ona düşünceli bir biçimde baktığını gördü ve tahmininden emin olamadı.

“Uh… Sanırım?”

“İyi bir tahmin.” Chu Wanning yavaşça söyledi fakat hemen sonrasında onun sanki fazla bildiğini hissetti ve kuşkuyla gözlerini kıstı, “Mo Ran, bana söylemediğin bir şey mi var?”

“Sh-Shizun’dan saklayacak neyim olabilir ki?” dedi Mo Ran fakat sırtındaki tüyler diken diken olmuştu ve Chu Wanning’in cam gibi net gözlerinin, doğrudan onun bu yeniden doğmuş vücudunun içini ve içinde sinen ruhunu görebildiğini hissetti.

Bir anlık sessizlikten sonra, neyse ki Chu Wanning konuyu üstelemedi.

Kirpiklerini alçaltarak konuştu: “Şu andan itibaren benimle gelip gizlice büyük sektleri araştıracaksın. Şimdilik Sisheng Zirvesi’ne geri dönmüyoruz.”


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


75   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   77 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.