Yukarı Çık




9   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   11 

           
“Sharon senden nefret mi edecek?”
 
“Ah… sanırım ona yakın olmadığından bilmiyordun.”
 
Julien omuzlarını silkti. Carol’un dediklerini gerçekten yalanlayamadı.
 
Carol kıs kıs güldü.
 
‘Ben kesinlikle onun en yakın arkadaşıyım!’
 
Carol kollarını bağladı ve kibirle Julien’e baktı. Biraz kıskanmıştı çünkü Sharon onunla ilgilenmeye başlamıştı ve şimdi hoş olmayan duygular içine çökmüştü.
 
‘’Sharon iyi olan çocukları sever. Eğer her zaman seninle kavga ettiğimi bilseydi, sevmezdi. Yani seninle ortak…or…tak’’
 
"İşbirliği," dedi Julien, Carol'un o kadarını bile bilmediğini görünce şaşkına döndü.
 
Carol onun küçümsemesini görmedi. Ellerini çırptı. ‘’Doğru! İşbirliği.’’
 
‘’Her neyse’’
 
Julien başını eğdi ve kızıl saçların hareketlendi.
 
Carol kaşlarını çattı, sinirlendi.
 
‘Ne düşünüyor o, benden daha güzel olduğunu mu?’
 
Carol dürüst olması gerekirse ondan nefret etmesinin nedenlerinden biri buydu. Carol, Sharon'dan sonra en güzel ikinci olmak istedi, ancak Julien ondan daha güzeldi. Carol bunu kabul edebilmişti ama bu bazen hala onu rahatsız ediyordu.
 
Julien Sharon’a bakmaya devam edip Carol’dan dikkatini çekti.
 
Carol onunla Sharon arasında ileri geri baktı.
 
“Prens ve prenses gibi…”
 
Onlar masallardaki Sharon'un sık sık okuduğu insanlar gibiydiler.
 
Carol’un aklından bir düşünce geçti ‘Birbirlerine yakışıyorlar’
 
Bilmiyordu ama bugünkü düşüncesi geleceğinin gidişatını değiştirecekti.
 
Bu sırada Julien öfkeyle düşünüyordu ‘Ben de Sharon’a yakın olmak istiyorum’
 
Ama onlar sadece bir hafta önce tanışmışlardı. Ayrıca aptal Carol  her zaman yanlarına etiket oluyordu işte bu yüzden bu bir problemdi.
 
Ne yapmalıydı?
 
Julien tilki gibi bir akıllılıkla sırıttı. Elinde oynayabileceği bir kart vardı ve Sharon’un ona kendisinin teslim ettiği bir karttı.
 
Sefil durumunun bu kadar avantajlı olmasını beklemiyordu.
 
Julien gülümsemesini örttü.
 
Sharon'la yalnız kalmak için zaman bulmak o kadar zor olmayacak gibi görünüyordu.
***
Balık tutma işimizi iki balıkla bitirdik.
 
Yakaladığım balıklar, yani.
 
Bu çocuklar ben uyurken ne yapıyordu?
 
Carol, ben ve Julien akşam yemeğini saray şefleri tarafından yapılan buğulanmış balık yemeğini yedik ve akşam vakti düklüğe döndük.
 
Bu zaten üç gün önceydi.
 
Zaman çok çabuk geçiyordu.
 
İç çektim.
 
Sonra özel hocamın keskin bakışlarının benim üzerimde olduğunu gördüm ve uyuklarken dik bir şekilde oturdum.
 
Bunu uyurken yapabileceğimi bilmiyor muydun?
 
Bunu içimden söyleyip sesli bir şekilde söylemedim. Öğretmenin bize öğretmek için çok çalıştığını iyi biliyordum, bu yüzden saygılı olmalıydım.
 
Gözlerimin açık ve odaklanmış olduğunu gören öğretmen benden gözlerini çekti. Bu şekilde çökmüş ve horlamaya başlayan Carol'u yakaladı.
 
Uh-oh
 
Carol her zaman bu derslerde uyuklardı ama öğretmen ondan vazgeçmedi. Ama gerçekten, sekiz yaşındaki bir çocuktan ne bekliyordu?
 
İç çekip uyanması için Carol’u salladım.
 
‘’Carol uyan.’’
 
‘’Huh- ne?’’
 
‘’Ağzını sil ve otur’’
 
Carol koluyla ağzını sildi. Yarı uyurken bana “Bi-bitti mi…?” Diye sordu. ‘’O zaman ben biraz daha uyumak istiyorum.’’
 
Kollarını yastık olarak kullanarak tekrar başını yere serdi. Öğretmen elindeki tüyü kırdı.
 
Oh hayır…
 
‘’Bayan Carol!’’
 
Carol’un şaşırmış bir ifadeyle hemen kafasını kaldırdığını görünce kıkırdadım. Yüzünde uykunun izleri vardı.
 
Gülüşlerimle mürebbiye bana odaklandı.
 
“Bayan Sharon, neden gülüyorsun?” İç çekti. “Sana böyle öğretemem. İkiniz de dikkat etmiyorsunuz! Bu yüzden, bugünün dersinin içeriğini ezberleyin. Bir dahaki sefere bir test olacak. ”
 
Ne? Çenem düştü.
 
Hayır, neden ben de?
 
Ama Carol ve ben protesto etmeden önce, mürebbiye odadan çıktı ve kapıyı çarptı.
 
… Üniversiteden mezun olduğumdan beri yıllar geçti. Ne demek, sınava girmek zorundayım?
 
Carol'u salladım.
 
"Hepsi senin suçun!"
 
"Ne yaptım?!"
 
“Öğretmenimiz sinirlendi çünkü uykuya daldın!”
 
“Bu benim hatam değil uykum var! Tarihten nefret ediyorum! ”
 
Evet, peki tarihte ayrıca ondan nefret ediyordu.
 
Kafamı masaya sesli bir şekilde vurdum.
 
Zamanımın çoğunu okuyarak çalışıp harcadığımdan, testi oldukça kolay bir şekilde geçebilirdim… Sorun Carol ile ilgiliydi.
 
Yine 30 sorudan sadece 2 tanesini mi doğru olacak?
 
O mutlu bir şekilde mırıldanırken ona baktım.
 
Neden bu kadar memnun oldu? Ders bittiği için mi?
 
Notlarından endişe etmiyor muydu?
 
Gelecekte tam olarak ne olacağını bilmiyordum ama soyluların bu tür bilgileri bilmesi gerekiyordu.
 
Müdahale etmem gerekiyordu.
 
Carol'a anlamlı bir şekilde baktım.
 
Özgürlüğü için bunun yapılması gerek
***
Genellikle ben çalıştığımda Carol uyuma, tembellik etme ya da kitaplardaki resimlere bakarak zamanını geçirirdi. Neyse ki çalışırken garip hissetmedi. O gününün büyük çoğunu benimle geçirirdi (hane halkı kızı olarak yükümlülükleri olmadıkça).
 
Bugün ben onun yanında kitap okurken o yanımda resim çiziyordu. Başını kaldırdı.
 
Carol çok kaygısızdı. Belki de bir testin ne olduğunu anlamadı.
 
…Olmaz. O kadar aptal olamazdı.
 
O sandalyede oturup bacaklarını sallarken, mırıldanarak düşündüm.
 
Nasıl çalışmaya ilgilenmesini sağlayabilirdim?
 
‘’Um…Carol biz bir daha ki ders, ders işlemeyeceğiz. Sınav olacağız.’’
 
‘’Gerçekten mi? O zaman erken bitecek! Ondan sonra şeker dükkanına gitmek ister misin?’’
 
… Bu gerçekten, odaklanması gereken şey bu muydu?
 
Ne halt bu.
 
Dikkatli bir şekilde parmağımı tıklattım ve tekrardan denedim.
 
‘’Ben sana test olmamız gerektiğini söylüyorum’’
 
‘’Evet. Yani?’’
 
Carol şüpheli bir şekilde bana baktı.
 
Ne yapmalıyım?
 
Zihnini geliştirmeye yardımcı olmak için dünyanın dört bir yanından masallar okumak bir şeydi. Ama bu? Bu onun bilgisini biriktirmesini ve korumasını gerektiriyordu.
 
Sonra Carol'u ikna edebilecek bir şey düşündüm. Dudaklarımın köşesi eğildi.
 
“Testteki yedi soruyu doğru cevaplarsan, seninle birlikte şekerci dükkana gideceğim.”
 
‘’Bu adil değil!’’
 
‘’Her şeyin yolu böyle. Ne yapacaksın?’’
 
Carol sorumu düşündüğünde dudaklarını ısırdı ve ellerini birleştirdi.
 
Sanki büyük zorluklarla karşı karşıyaymış gibi hareket ettiğini görürken güldüm.
 
Gerçekten çalışmaktan bu kadar çok mu nefret ediyordu?
 
Test sekiz yaşındaki bir çocuğun düzeyine göreydi. O kadar zor olmayacaktı.
 
Yine de bunu Carol’un kancasına takılmasına izin veremezdim.
 
Orijinal kitapta Carol, bilgi eksikliğinden dolayı sosyal toplantılarda alay edildi. Kötü baş karakter olarak tabi ki uygun bir şekilde intikamını aldı ama yine de bunun bebeğime olmasına izin veremezdin.
 
“Peki, ne diyorsun?”
 
“Ah…İyi! Ama bana yardım etmelisin! ”
 
Bu şartları kolayca kabul ettim. "Elbette."
 
Ancak, çok yakında pişman olmaya başladım.
 
Uzun zaman boyunca İngilizce öğretmenliği yapmıştım ama  küçük çocuklara öğretmede deneyimli olmadığımı düşünemedim. Bir ilkokul öğretmeni olarak yaptığım az miktarda gönüllülükle 8 yaşındaki bu Enerji dolu Tavşan ile başa çıkabileceğimi düşündüğüme inanamıyordum.
 
Çok kibirli olmuştum.
 
"Tamam? Peki bunu neden yaptılar? Hmm?”
 
"…Hey. Ulusu neden burada kurduklarını sormak zorunda değilsin, sadece yaptılar! Ve bunu yaptılar çünkü sağlıklı yaşamak ve iyi yemek yemek istediler! Sana söyledim, sadece tarihin gerçeklerini ezberlemen gerekiyor. ”
 
“Ah, unutmaya devam ediyorum. Peki insanlar neden ülkeleri oluşturuyor? ”
 
Keskin bir nefes alıp göğsümün üzerinde bir yumruk sıktım.
 
Carol’ın gülümsemesini görünce, bunu okumak istemediği için bunu bilerek yaptığı belliydi. Bu küçük velet!
 
“Böyle olacaksan yalnız çalış!” Diye bağırdım.
 
“Aaah! Adil değil!"
 
Sinir olarak ona “O zaman bunu düzgün ezberleyin. Neden hiçbir şey bilmiyorsun? Bu sadece ezberlemek! Ve Kral'ın neden Duncan olarak adlandırıldığını nerden bileyim ki? ”dedim.
 
"Şu an benden rahatsız mı oldun ?" Diye sordu Carol. Şimşek çarpmış gibi şok olmuş görünüyordu. "Senden nefret ediyorum!!"
 
Boğazım tıkanmıştı. "Ben de senden nefret ediyorum!!"
 
Ah. Gerçekten böyle davranmamalıyım… Çok kızıyordum ve o sadece bir çocuktu.
 
Bir hufflamayla ikimizde birbirimize arkamızı döndük. O zaman Madam DeJoue'yu fark ettim, şaşkınlıkla bize bakıyordu.
 
… Ne zaman girdi? Tüm olayı gördü mü?
 
Boğazımı bile temizlerken bile çok utandım. Madam DeJoue bir meze tepsisini dengeleyerek bize doğru yürüdü.
 
“Biraz portakal suyu ve kurabiye getirdim ... Ama görünüşe göre ikiniz kavga ediyorsunuz. Hmm.” Madam DeJoue’nun bakışları bana döndü.
 
Hey, şimdiye kadar uygun bir yetişkin gibi davranıyordum!
 
“Sanırım hala bir çocuksun.” Madam DeJoue memnun olmuş gibi güldü.
 
Lanet.
 
Yetişkin benzeri görüntüm parçalanmıştı.
***
Ahh.
 
Carol hala çalışmak istemiyordu böylece onu çalışma odasında bıraktım ve tuvalete gitmek bahanesi altında koridorda gittim.
 
Biraz temiz hava almak zorunda kaldım; kurabiyeleri (Aslında burada garip bir ad yazmışlardı ama İngilizce de anlamı yoktu bu yüzden bir tatlının anlamı olduğunu düşündüm) bile yiyemedim çünkü hala çok sıcak hissediyordum.
 
Koridorda yavaşça yürüdüm.
 
Madam DeJoue ve ben koridoru süslemeye kendimizi adadık ve şimdi asil bir köşk tarifine uyup zarif görünüyordu. Artık Carol'un kasvetli koridorlardan geçip gittiğini görmek zorunda olmadığımı hissettim.
 
Neyse ki, Dük ve Düşes, evlerindeki değişikliklerle ilgilenmiyorlardı. Heyecanlı olanlar Carol ve hizmetçilerdi.
 
Mutlu bir şekilde yumuşak halının üzerinde yürüdüm.
 
Koridorun diğer tarafına koyulan heykele daha yakından baktım. Heykel bir denizkızı şeklindeydi ve bir inci annesi kuyruğunu süslüyordu. Gizemli bir ışıkla parladı ve güzelliği ile büyülenmiştim. İşte o zaman duydum.
 
“A-ah ...”
 
Boğuk inilti duyunca başımı kaldırdım. Bu ses de neydi?
 
Bir köpeğin sızlanması ya da belki küçük, tiz bir çığlık gibi geldi. Sesi yavaşça kaynağına kadar takip ettim.
 
Merakla bir odanın kapısını açtım. Sonra dondum.
 
‘’Ne…’’
 
Şansıma oda içindeki çift beni fark etmeyip birbirlerine odaklanmıştı.
 
Gerçi, dürüst olmak gerekirse, bu durum hakkında şanslı olan bir şey yoktu.
 
Düşenin tıpkı Dük'ün yaptığı gibi işleri olduğunu biliyordum ama Carol hala konağın içindeyken bir tane olacağını düşünmemiştim. Bacakları nefes nefese bir adamın etrafına sarıldı ve kapıyı kapattım.
 
O deliydi, karar verildi. Tam da ayrılıp onları görmezden gelmek üzereydim ki  konuştuklarına tanık oldum.
 
“… Yani o k*ltak gelecekte çok para alacak mı?”
 
"Benim söylediğim de bu. Yaşlı dük, mirasının çoğunu vasiyetinde Carol'a bıraktı. Kurnaz bir adamdı. ”
 
İnleme ile karıştırılmış garip seslerini dinlerken nefesimi tuttum.
 
Neden bahsediyorlardı…?
 
“Sadece bunu alıp kaçmayı başarırsak, o zaman yeni hayatımıza hazır olacağız.”
 
"Doğru. Bu tıkalı konakta yaşamamıza gerek yok. Servet ile endişelenmeden yaşayabiliriz. ”
 
“Ama ellerini üzerine koyabilir misin?”
 
“Ne, onun gibi küçük bir veleti kandırmak zor mu? Eski dükün isteğine göre 15 yaşındayken mirasını alacak. İşte o zaman alacağım. ”
 
Düşesin kahkahaları vücuduma ürperti gönderdi.
 
Orijinal hikayeyi hatırlamaya çalıştım.
 
Ah. Olan tam da buydu.
 

Carol’un annesi ondan her şeyi çalmıştı ve Carol veliaht prense yapıştı. Her şeyi kaybetmişti, bu yüzden sahip olduğu umuduna sıkı sıkıya bağlı kaldı. Aşk.

***
Uzun zamandır bölüm atamadım biliyorum ama meşguldüm. kusura bakmayın. bir daha ki bölümü pazartesi atabiliri. iyi okumalar ve iyi bayramlar....


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


9   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   11 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.