Yukarı Çık




2.2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3.2 

           
Bölüm 3: Yuigahama Yui her zaman kıpır kıpır.
 Fansub : MagicToon 
Çevirmen : Nek10

’Bırak da tahmin edeyim, yemek pişirme dersi bile senin için bir travma öyle değil mi?’

Pişirme dersine girmediğim için telafi olsun diye ev ekonomisi raporumu teslim etmeme rağmen nedense öğretmenler odasına çağrılmıştım.

Bu fazlasıyla deja vu gibi hissettirmişti. Neden bu dersi boğazımdan aşağıya kakalıyorsunuz Hiratsuka sensei?

’Sensei, siz modern bir Japon öğretmeni değil misiniz?’

’Okulun rehber öğretmeniyim. Tsurumi sensei bu sorumluluğu bana attı.’

Bahsedilen Tsurumi sensei’in plastik bir çiçeği suladığını görmek için kafamı odanın bir köşesine çevirdim. Hiratsuka sensei bana tekrar dönmeden önce ona çabuk bir bakış attı.

’Öncelikle, pişirme dersine girmemenin sebebini dinleyeceğim. Özet olsun.’

’Yani, sadece neden diğer öğrencilerle beraber pişirme dersi aldığımı anlayamıyorum...’

’Bu cevap bana hiç mantıklı gelmedi. Hikigaya - grup içinde durmak senin için bu kadar ıstıraplı bir deneyim mi? Yoksa kimse senin grubuna katılmana izin vermediği için mi böylesin?’ Hiratsuka sensei bana gerçekten de endişelenmiş bir biçimde bakıyordu.

’Hayır, tabi ki değil. Neyden bahsediyorsunuz sensei? Bu pişirme antrenmanı olsun diye değil mi? Diğer bir değişle, alıştırma gerçek hayattaki işleyişiyle pişirmeyle benzerlik taşımıyorsa anlamsız olur değil mi? Benim annem yalnız başına pişirir. Başka deyişle, pişirmek yalnız yapılmayı gerektiren bir eylemdir! Tersine konuşacak olursak, pişirme alıştırması grupları oluşturmak yanlıştır!’

’Senin hakkında konuştuğun şeyle benim ki tamamen farklı.’

’Sensei! Benim sevgili annemin yanlış yaptığını mı söylüyorsunuz? Bu affedilemez! Bundan fazlasını söylemem hiçbir anlam ifade etmiyor! Burada işim bitti!’ Diye yanıtladım ve topuğumun üstünde dönerek arkamdaki mekanı terk etmeye çalıştım.

’Hey! Sinirli olması gereken benken esip gürleyerek buradaki kötü adam benmişim gibi yapma!’

...Planım başarısız mı oldu? Hiratsuka sensei kolunu uzattı ve yakamın arkasından tutup çekti. Ve pek yakında, bir kedi gibi tutulurken onunla ikini kere yüzleşmek zorunda kaldım. Lanet olsun. Eğer dilimi dışarı çıkarıp ’Heh ♪ Benim hatam.’ deseydim muhtemelen yırtabilirdim.

Sensei iç çekip elinin tersiyle raporumu tokatladı.

’Nasıl Lezzetli Köri Yapılır’- bu kısım tamam. Sorun ardından gelende. ’1.Soğanları fırça şeklinde doğrayın. Ardından ince bir biçimde kesip beklemeye bırakın. İnce kesilmiş soğanlar aromayı tıpkı sığ insanların diğer kişilerden etkilendiği kadar kolay bir biçimde emecektir.’... Sana sarkazım kat diyen oldu mu? Katman gereken şey biftekti.’

Ç/N: sarkazm = hiniku, et = niku

’Sensei, lütfen komik bir espri yapmış gibi bir yüz ifadesi takınmayı bırakın...Size bakan kişinin ben olmamdan utanıyorum.’

’Bunu ben bile okumak istemiyorum. Ne diyeceğimi muhtemelen çoktan biliyorsundur ama yeniden yapman gerek.’ Sensei sigarasını dudaklarının arasına yerleştirirken oldukça dehşete düşmüş görünüyordu.

’Pişirebiliyor musun?’ Diye sordu sıradan bir şekilde raporumun sayfalarını karıştırırken bir şekilde şaşırmış bir yüz ifadesiyle.

Pekala bu irite edici. Lise öğrencileri bugünlerde en azından köri yapabiliyor.’

’Evet. İlerideki planlarımı düşünecek olursak tabi ki pişirebiliyorum.’

’Tek başına kalmayı istemeye başladığın o yaşta mısın?’

’Hayır. Sebebi o değil.’

’Hmm?’ diye sorguladı Sensei ’o zaman neden?’ diyen bir bakışla.

’Çünkü pişirmek tüm ev-adamlarının bilmesi gereken bir kabiliyet.’

Cevabımı duymasıyla, maskarayla mütevazi bir biçimde çizilmiş kocaman gözlerini iki-üç kez kırptı.

’Tam zamanlı bir ev-adamı mı olmak istiyorsun?’

’Pek tabi bu bir seçenek...’

’Bu pis, çürümüş gözlerinle hayallerden bahsetme. En azından heyecanla parlıyor olmaları gerek... Sadece kaynak olsun diye soruyorum, gelecek planların ne?’

Ona önce kendi geleceği hakkında endişelenmesi gerektiğini söylesem bu pek de iyi olmazdı, bu yüzden pes edip ona mantıklı bir cevap verdim.

’Şey, girebildiğim herhangi bir koleje kapak atmayı planlıyorum.’

’Anladım.’ Hiratsuka sensei, başını salladı ve desteğini dile getirdi. ’Ve sonra nasıl bir iş bulmaya isteğin var?’

’Güzel ve seçkin bir hanımefendi bulacağım ki ölene kadar beni geçindirebilsin.’

’İş hakkında sordum! Bana belirli bir meslek söyle!’

’Zaten söyledim ya-Ev-adamlığı.’

’Bu bahsettiğin jigololuk! Yaşamak için iğrenç bir yol. Evlenme ihtimalini ima edip sen daha farkında bile olmadan evine yerleşirler, ve hatta kopya bir anahtar bile edinirler, çantalarını içeriye taşımaya başlamalarından ve ayrılma zamanı geldiğinde eşyalarımı tıpkı lanet olası bir serseri amele gibi kendileriyle götürmelerinden bahsetmeye gerek bile yok!’ Sensei, en sonuncu detaya kadar yaşadıklarını ifşa etmeye özen göstererek patlamıştı. Öyle bir şiddetle konuşuyordu ki, gözlerini yaş sağarken yetersiz nefesler alıyordu.

Bu çok zavallıcaydı... Hatta öyle acınasıydı ki gerçekten de onu neşelendirmek istemiştim.

’Sensei, her şey tamam! Ben öyle olmayacağım. Ev işlerini düzgünce yaparak diğer jigoloları aşan bir jigolo olacağım!’

’Ne tür çılgınca bir sicim teorisi bu?!’

Gelecek planlarımın ayaklar altına alınmasıyla bir dönüm noktasına gelmeye zorlandım. Hayalim parçalara ayrılmanın eşiğindeydi bu yüzden tartışmayı benim lehime çevirecek bir hamle yapmaya çalıştım.

’Eğer bana ’cigolo’ derseniz bu kötü duyulabilir fakat tam zamanlı ev-adamı o kadar da kötü bir seçenek değil.

’Hmm?’ Hiratsuka sensei bana ağır bir bakış attı ve gıcırtı eşliğinde sandalyesinde geriye yaslandı. ’Dinleyeceğim, yani elinde ne varsa kullan.’ dercesine bir pozisyondu.

’Cinsel eşitliğe sahip toplum olarak tanımlayabileceğimiz şey sayesinde, kadınların sosyal ilerleme kaydetmeleri ancak doğal karşılanabilir. Sensei’in öğretmen olarak çalışabiliyor olması da bunun kanıtıdır.’

’...Şey, sanırım haklısın.’

Onu sarmayı başardığımı düşünüyorum. Şimdi sadece konuşmayı sürdürmem gerekiyor.

’Fakat, ne kadar kadın işe girdiyse ayni sayıda adamın da işten çıktığını bilmek için basit bir matematik yeterli. Demek istediğim, ne yaparsanız yapın işlerin bir sınırı var değil mi?’

’Peki...’
’Örneğin iş gücünün yüzde yüzünü, yüz adet erkeğin oluşturduğu 50 yıl önceki bir şirketi ele alalım. Eğer bundan sonra elli kadın bu iş yerinde çalışacaksa bu da elli adet erkeğin de kendilerine başka bir iş bulması gerekeceği anlamına geliyor. Ama bu sadece gayet basit bir işlem. Şu anki ekonomik durgunluğu da hesaba katarsak, erkek iş gücünün sayı olarak düşüşe girmesi sadece bir an meselesi.’

Ben argümanımı ortaya koyarken, Hiratsuka sensei çenesini düşünceli bir biçimde ovalıyordu.

’Devam et.’

’Şirketlerin kendileri de insan gücüne daha az ihtiyaç duymaya başlıyor. Bu, bilgisayarların yaygınlaşan kullanımının ve optimal efektifliğe izin veren internetin yükselişiyle kişi başı üretkenliğin muazzam artışının sonucu. Veyahut, toplumun genel düşüncesini soracak olursanız, ’Bu kadar sıkı çalışıyor olmak güzel de biraz da rahatsız edici...’ bile diyebilirler. Ve ek olarak işi paylaşmak gibi şeyler de var. Yani bu minvalde şeyler.’

’Evet, bu var olan bir görüş.’

’Ve ev aletlerinin kayda geçer biçimde gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla, kimin kullandığı fark etmeksizin, alınan sonuçlar ayni. Yani erkekler bile ev işlerini artık düzgünce yapabilir.’

’Hayır. Bekle bir saniye.’ Sensei benim tutkulu konuşmamı böldü. Boğazını hafifçe temizledi ve anında gözlerini bana dikti. ’Neyi nerede kullanacağın ve neyi nereye koyacağını bilmek bir bakıma zor...yani her zaman istediğin gibi gitmeyebiliyor...’

’Bu muhtemelen sadece sizin için geçerlidir.’

’...Ne?’ Ayağı, bacağıma bir tekme kondururken sandalyesi aniden kendi etrafında dönmeye başladı. Cehenneme gitmiş kadar acıtıyordu. Ardından yakıcı bir bakış tarafıma yöneltildi. Söylediklerimi cilalama çabası içinde sözlerime devam ettim.

’D-demeye çalıştığım şu ki! Kişinin çalışmadan da geçinebileceği bir toplum yaratmak için bu kadar uğraşmışken, ısrarla çalışmaktan bahsedip yeterince iş olmamasından şikayet etmek absürt ve yanlıştır!’

Mükemmel bir sonuç. Çalışırsan sisteme yenik düşersin. Çalışırsan sisteme yenik düşersin.

’...Doğru. Her zamanki kadar çürümüşsün.’ Sensei gürültülü bir biçimde iç çekti. Hemen ardından genişçe kıkırdadı ve aklına bir şey gelmiş gibi kahkaha atmaya başladı.

’Eğer bir kez bir kız sana ev yemeğinden ikram etseydi, bu çürümüş düşünceyi değiştirirdin...’ Bununla beraber, sensei ayağa kalktı ve beni omzumdan kapıya doğru itmeye başladı.

’Be-bekleyin! Ne yapıyorsunuz? Avv! Acıtıyor dedim!’

’Hizmet Kulübünde iş gücünün asaletini öğrendiğinde geri gel.’ Ardından, omzumu mengene benzeri kavrayarak tüm gücünü kullandı ve beni kapıdan dışarı atan son itişini yaptı. Tam ben arkamı dönüp mızmızlanacakken kapı ruhsuzca vurularak yüzüme kapatıldı. Tahminimce bu ’herhangi bir soru, karşı çıkma, protesto, ayni fikirde olmama ve karşı cevaba iznim yok.’ anlamına geliyordu.

Sonrasında, okulu asmayı düşünür düşünmez omzumda Sensei’in biraz önceki mengenesinden kalan sızlayan bir acı hissettim... Eğer kaçarsam, muhtemelen dayak yiyecektim.

Bu kadar kısa sürede bu şartlı tepkiyi içime işleyen kişi dehşet bir kimseydi.

Başka bir seçeneğim olmadan, aktivitelerinden biri bulmaca çözmek gibi gözüken sözde Hizmet Kulübüne gitmeye karar verdim. Bir kulüp olduğunu iddia etse de kulüp aktivitelerinin gerçekte neyi içerdiğine dair hiçbir fikrim yoktu. Kulüp başkanınınsa daha bile büyük bir gizem olduğundan bahsetmeye gerek bile yok. Hangi cehennemler dönüyor o kızın etrafında?


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


2.2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3.2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.