Yukarı Çık




9   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   11 

           
Çadırın önünde bekleyenler sesin geldiği yöne doğru bakarken, kabiledeki diğer orklar şaşkınlık içerisindeydi.
”Çık dışarı korkak, günahlarının bedelini ödeme vaktin geldi!” 
Alyon, levazım bölümden geçerek şefin çadırına doğru ilerlerken bağırmaya devam etti. Simsiyah zırhı ve sırtında asılı duran devasa çekiciyle savaş tanrısı gibi görünen orkun yanına kimse yaklaşamıyordu.
”Hey sen cahil! Yürek yedinde mi geldin buraya?
Savaşçıların şefi Delibalta, birdenbire ortaya çıkan orka aşağılar tonda seslendi.
”Evet, üstelik bir dağ dolusu!” 
Gülerek cevap veren Alyon, etrafında toplanmaya başlayan orklara bakarak sözlerine devam etti.
”Ben Alyon, senelerce önce yapılan bir ihanetin bedelini ödetmeye geldim! Kimseye zorbalık yapmayacağım ama bana zorbalık yapmaya çalışanları da bir daha kimseye zorbalık yapamayacak hale getireceğim. Şu andan itibaren, önüme çıkan herkes düşmanımdır!”
Sözlerini tamamlayan Alyon, etrafını sarmış olan kalabalığa aldırmadan şefin çadırına doğru yürümeye başladı.
”Seni küstah bebe! Canın, benim okum tarafından alınacağı için kendinle gurur duymalısın!” 
Tek gözünde siyah bant olan avcıların şefi silahına sarıldı. Kabilede bulunan en iyi yayın sahibi Keskingöz, bu mesafelerden attığını on ikiden vurmasıyla nam salmış biriydi. O yayına sarıldığında, olaya şahit olanlar iri yarı ork savaşçısının öleceğine kesin gözüyle bakıyorlardı.
Herkes Keskingöz’ ün atışını beklerken, havada ıslık çalarak gelen kan kırmızısı bir ok avcıların şefinin iki kaşının arasından kafasına girdi.
”Ne kadar vasat! Ses çıkartan okumu atmama rağmen kıpırdayamadı bile.” 
Alyon’ un arkasındaki biri yavaşça konuştu. İri yarı orkun gölgesinden çıkan figürün görünüşü belli olmaya başlayınca, kabile halkı panik içinde kaldı.
Bütün vücudu kanla kaplı şekilde yürüyen dişi orkun yaydığı aura, yakın çevresindeki orkların kanını dondurdu. Saçlarının uçları kırmızı olan bu ork, attığı tek okla avcıların şefini öldürmüştü.
”Bunlar onlar, bugünkü avda savaşçılarımızı tuzağa düşüren hainler!” 
Kaplanyürek ölüme yolladığı ikiliyi görünce heyecanla bağırdı.
”Beni tanıyabilmen ne hoş! Biraz değiştikten sonra tanıyamayacaksın diye çok korktum.” 
Alyon’ un gölgesinden biraz ileriye çıkan Nafız, üstüne ay ışığı düşerken sözlerine devam etti.
”Yeni bir kolye yaptım kendime. Nasıl olmuş, yakışmış mı?”
Nafız’ın boynunda, iki ork dişinden yapılmış bir kolye vardı. Kolyeyi gören Kaplanyürek dehşete düştü.
”Bunlar, bunlar Kalındiş’ in dişleri, oğluma ne yaptın canavar?”
Oğlunun dişlerini düşmanının boynunda gören Kaplanyürek, neye uğradığını şaşırdı.
”Mağarada ölüme terk ettiği savaşçıları yiğit komutanlarıyla öbür dünyada buluşmak istiyorlardı. Son isteklerini kıramadım çocukların.” 
Nafız iki elini yana açıp omuzlarını yukarı kaldırarak, ne yapabilirim der gibi bir hareket yaptı.
Yüce dağ’ da ki katliamı bitirince kabileye dönen Nafız, levazım bölümündeki orkların konuşmalarına kulak misafiri oldu. Kalındiş ‘in çadırına vardığında, suikastçı yeteneklerini kullanmasından dolayı kimse onu görmemişti. Kaplanyürek içeride oğluna akşam söyleyeceklerini anlatırken, başka birinin onları dinlediğinden haberdar değildi.
Kısa süre sonra çadırında tek başına kalan Kalındiş’ in ölümü, boğazına yediği hançer darbesiyle gerçekleşecekti. Nafız kendisi için sayısız işkence yöntemi düşünse de, çabuk bir ölüm alabilecek kadar şanslıydı Kalındiş. Zira gece olacakları Alyon’ a anlatması gereken Nafız’ın çok acelesi vardı.
”Katiller! Hainler! Emrediyorum hepinize, şefinizin soyunu öldüren bu katilleri parçalarına ayırın!”
Oğlunu kaybetmenin acısıyla kabilenin üyelerine saldırı emri veren Kaplanyürek, ayakta zor duruyordu.
Şefin oğlunun emrini duyan avcı bölümünden bir grup ork, ortadaki ikiliye doğru hareketlendi. Grubun önünde koşan ve diğerlerine göre daha iri olan ork, gözüne Alyon’u kestirdi. Elindeki ağaç gövdesi kalınlığında olan odun parçasıyla Alyon’ un kafasına vurabildiğinde, zaferini kesinleştirdiğini sandı.
Alyon, zırhının tek açık kısmı olan başından yediği darbe sonrası yerinden bir milim kıpırdamazken, odun parçası tuzla buz oldu. Bunun üzerine Alyon, saldıran orku boğazından yakaladı ve boştaki elini bıçak şekline sokarak göğüs kısmına delme hareketi gerçekleştirdi.
Elini orkun vücudundan geri çektiğinde, avucunda hala atmakta olan bir kalp vardı. Alyon, az önce kalbini söktüğü orkun şaşkın bakışları arasında avucunda bulunan şeyi ağzına attı. Bu kan dondurucu sahne herkesi şaşırtırken, Nafız da yayını gerdi.
Saldıranlara bakan Nafız’ın yayınında beş kırmızı ok belirdi. Biraz sonra hedeflerini delip geçecek bu beş ok, Nafız’ın bilekliklerinin marifetiydi. Yay kullandığında, teli gerecek parmakları bileklik tarafından deriyle kaplanıyordu. Tek ok atacağı zaman, sadece baş ve işaret parmakları kaplanırken, şu anda beş ok atacağından tüm eli kırmızı renkli deri bir eldiven tarafından sarıldı.
Saniyeler içinde silinen grup, kalan orkların savaş şevkini kırdı. Olayları gören Kaplanyürek ”Kim dişi orku öldürürse, onu levazım şefi yapacağım!” dedi. Sözleri orkları hareketlendirirken, aceleyle konuşmaya devam etti
”Erkek orku öldüren, avcıların şefi olacak!”
Orklar unvan konusunda pek tutkulu olmasalar da, bu iki görevin uzun ve tehlikesiz bir hayat anlamına geldiğini biliyorlardı.
”Sus, cinsiyetçi gebeş! Seni kesmeye cinsel organından başlayınca, yüzünün alacağı şekli görmek istiyorum!” dedi Nafız.
Bilinci hala erkek olarak yaşasa da, aldığı mirasın sahibi zamanında dünyayı sallayan bir kadındı. Böyle bir küçümsemeye tepki vermezse, ona bu lütfu sunan Mora’ya saygısızlık yapacağını düşündü.
Duyduklarıyla beraber orklar tekrardan gayrete geldi. 
”Saldıralım! İki kişiler, ne yapabilirler ki?”
Kendi aralarında birbirlerine cesaret veren orklar ”Öldürelim! Hainlere ölüm!” nidaları eşliğinde saldırıya geçtiler.
”Bir an, saldırmayacaklar diye çok korktum” 
Dört bir yandan kendilerine saldıran orkları görünce, Nafız’ın keyfi yerine geldi. Mirasını tamamen kullanabilmenin yolu güçlenmekten geçiyor, bunun içinde korkunç miktarda kan özü gerekiyordu.
Bilekliklerin üstündeki kurukafaların gözlerinden emilen kan, gelişiminin anahtarıydı. Emilen kanların içinde küçük miktarda kan özü bulunmaktaydı. Bu kan özleri Nafız’ın vücudunu güçlendirirken, kalan kanlar bileklikte depolanıp hançer, ok ve bazı değişik silahlar için kullanılıyordu.
Nafız’ın gözünde, hücum eden orklar mezbahaya koşarak gelen koyunlar gibiydi. Hançerlerini çekerek, kendini rüzgârın akışına bıraktı.
Zarif hareketlerle, adeta dans edermiş gibi orkları doğrayan Nafız’ın aksine, Alyon’ un savaşı tam bir vahşet tablosuydu. Elindeki devasa çekici her salladığında, en az bir ork parçalara ayrılıyordu.
Momentumunu kaybeden çekicin çarptığı orklar, çeşitli uzuvlarını kaybederek canlarını kurtarabiliyordu. Kısa süre içinde yer sahipsiz kol, bacak ve kafalardan dolayı görünmeyecek bir hal aldı.
Gözlerinin önünde süren katliamı izleyen savaşçılar yüreklerine çöken korkunun esiri olmuşken, duydukları emirle kendilerine geldiler.
”Tüm savaşçılar, şefin çadırını koruma altına alın!” 
Kaplanyürek işlerin iyiye gitmediğini görünce, karakterinde bulunan zayıflık evlat acısını bastırdı. Delibalta’ya dönerek ”En iyi savaşçılarını al, benimle beraber çadıra gireceksin” dedi.
Arkalarında ki savaşçıların çekildiğini gören levazım ve avcı bölümü orklarının saldırıları durma noktasına geldi. Derin bir soluk alan Alyon, gök gürlemesini andıran sesiyle bağırdı. 
”Kinimiz, sadece Ayıboğan’ın soyunadır! Şimdi geri çekilin ve yaşamaya devam edin.” 
Şefin çadırına giden yolun kan nehrine döndüğü anlarda, sağ kalan orklar ellerindeki ilkel silahları atarak kenara çekilmeye başladılar.
Çadırın önüne geldiklerinde etrafını saran askerlerin gözlerinde korku ve umutsuzluğu bir arada gören Alyon, silahını sırtına attıktan sonra sakin bir ses tonuyla konuştu.
”Bu son şansınız, silahlarınızı atın ve çadırlarınıza dönün. Yarın gün doğumunda, daha iyi bir yaşama uyanacağınızın sözünü veriyorum”
Onca orku öldürmesine rağmen, zırhının üzerinde bir damla bile kan yoktu. Asil duruşu konuşmalarına ağır bir hava katarken, karşısındakileri baskı altına alıyordu.
İlk silahın yere düşme sesinden sonra aniden bastıran yağmur gibi bütün savaşçı orklar silahlarını atıp çadırlarına doğru yürümeye başladılar.
Nafız daha bir hafta önce kapısından girerken korkudan titrediği çadıra bakıyor, içeride yaşadığı olayları düşünüyordu. Deriden yapılma kapıdan içeri kafasını soktuğundaysa, taze kanların damladığı suratına koca bir gülümseme kondurdu.
“Ölmeye hazır mısınız?”
———————————————————————————————————————————————–
Gerçek dost; düştüğünde sana yardım eden değil, seni düşürmemek için düşmeyi göze aIan kişidir.
Johann Wolfgang von Goethe 
 

Altı Medeniyetin Dünyası sesli tiyatro şeklinde, her gün yeni bölümüyle Youtube kanalımızda. Hemen takip etmeye başlayabilirsiniz.
https://www.youtube.com/channel/UCFLFkHspxIWOS_quuhWnOEA


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


9   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   11 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.