Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   2 

           
''Kimse kıpırdamasın! Aramızda bir hırsız var!''

Kısaca ''Başkan'' dediğimiz laboratuvar başkanı Emii'nin sesi, laboratuvar duvarlarında yankılandı. İsminin aksine, sesinin baya kuvvetli olduğunu öğrendik. 

''Kimse ben aksini söyleyene kadar bu odadan dışarı çıkmıyor!''

Artık bağırışı bir feryada dönüşmüştü, güçlü bir feryat.

Odaya özel tim girmişçesine, hatta, silahlı bir hırsız girmişçesine düşünmeden hemen ellerimi havaya kaldırdım. Etraf darmadağın olmasa eminim ki bir an bile düşünmeden ellerimi başımın arkasına koyar ve yere çökerdim. Benim gibi daha yeni işe girmiş olmamalarına rağmen, (tabii, benim kadar korkak da değiller) diğer çalışanlar da benzer tepkiler verdiler: Yaptıkları şeyleri bir anda bırakıp kuşkuyla Başkan Emii'ye baktılar.

''Bir sorun mu bulunmakta, Başkan Emii?''

Birkaç dakikanın sonunda, onu en uzun süredir tanıyan ve dolayısıyla, Emii'nin feryatlarına en alışkın olan Asistan Yurine. Kolay kolay duruşunu bozmayan Asistan Yurine bile Emii'deki farklılığı görünce meraklandı.

''Yedek dosyalar yok! Çalınmış!''

Kıyameti koparmaya çalışırmış gibi bağırdı, Başkan Emii.

Yedek dosyalar yok.

Kulağıma o kadar saçma geldi ki şu 3 kelime, anlamakta zorluk çektim. Ama tabii, Asistan Yurine beni hiç şaşırtmayarak hemen olayı kavramaya çalıştı. Diğer yardımcılar onu takip etti ama herkes direkt susturuldu. 

''Size kıpırdamayın dedim!''

dedi, Başkan Emii.

'''Yok' dedin ama doğru yere baktığına emin misin?''

dedi isteksiz isteksiz Honda-san. Ardından, hiç acele etmeden sandalyesine geri oturdu. En başından beri Başkan Emii'yle aralarının çok iyi olduğu söylemek güç. Ama yine de Başkan Emii'nin, birlikte çalıştığı insanlara karşı gösterdiği bu tavrına ve iş arkadaşlarına olan güvensizliğine katlanamamış gibiydi.

''Yedek dosyalardan kastın hafıza kardı değil mi? Masanın altına falan düşmüş olamaz mı?''

Başkan Emii, herkesi şaşırtarak hiç yaygara çıkarmadan eğildi ve masalarının altlarına bakmaya başladı. Laboratuvar, özellikle masaların etrafı, her zamanki gibi karman çormandı. Yani, hafıza kardı kadar küçük bir şeyin bu kargaşanın içine düşmesi, felaket demekti.

Ağzını açmayıp Honda-san'ın dediğini yapması... Araştırman Honda Eichi'nin söyledikleri, Başkan Emii'yi ele vermişti. Daha etrafı bile kontrol etmeden yayagara koparmıştı, Başkan Emii. Öte yandan, hafıza kartı, Başkan Emii'nin masasının altından çıksaydı herkes biraz sinirlenebilirdi. Ama belki de sonrasında, bu olay herkesin üstüne gülüp eğlendiği bir konu haline gelebilirdi. Fakat ne yazık ki defterimizde o yazı yazmıyormuş. 

''Yok işte burada! Demek ki birisi çalmış!''

dedi Başkan Emii, öfkesi sesinden anlaşılıyordu. Gereksiz gereksiz işlerle uğraştırıldığı için daha da sinirlenmişti.

''İçimizden birisi mi çaldı yani? İnanamıyorum.''

Neredeyse ağlayacakmış gibi konuşan, Gifube-san'dı. Yanına gidip ona yardımcı olmam lazım gibi hissettim ama sonuçlarının ne doğuracağını tahmin ettim. Ne kadar büyük bir suçluluk duygusu içinde olsam da gidip de araştırman Gifube-san ile uğraşacak vaktim yoktu. 

''Of, yok burada işte! Daha az önce gözümün önündeydi!''

Gifube-san'ın sadece sessiz kalması Başkan Emii'yi biraz şaşırttı ama Başkan Emii, kendi yolunu izlemeye devam etti.

Hafıza kartı masaların etrafında olmasa bile, Başkan Emii, sorunun kendisinde olabileceğini hiç düşünmedi. Benim gibi birini bile işe almayı kabul eden, ne kadar teşekkür etsem azdır, patronumun arkasından konuşmayı tabii ki de istemem. Fakat Başkan Emii, gerçekten de düşündüğünden asla vazgeçmeyen bir karaktere sahip. Kararından asla dönmez. 

Bu inatçılık derecesindeki kararlılığına aslında bir lütuf da denilebilir çünkü: O inatçılığı sayesinde başladığı işi bitirip sonuçlarını da alan birisi. Ama tabii, inatçılığının yarattığı sorunlarla uğraşmak çok da kolay olmuyor.

''Tamam o zaman, hepimiz birlikte arayalım. Olmaz mı, Başkan?''

fikrini sundu, Asistan Yurine.

''Masa darbe almış, böylece hafıza kartı daha uzak bir yere düşmüş olabilir. Hepimiz aramaya koyulursak bulacağımıza şüphem yok. ''

''... Madem öyle, hadi işe koyulalım. Fakat o hafıza kartı bulunana kadar, hiç kimse bu odaya terk etmeyecek. 

Sadece başıyla onayladı, Başkan Emii. Sonraki bir saat, beşimiz laboratuvar her köşesini dip bucak aramamıza rağmen hiçbir şey bulamadık. 

Zaten hiç kimse gerçekten de kartı yerde bulmayı beklemiyordu. Hafıza kardı yerde bulunsaydı bile Başkan Emii’nin öfkesinin kolay kolay dinmeyeceği ortadaydı.

Artık olay bu kadar büyüdüğü için hiç kimse Başkan Emii'yi, laboratuvar çalışanlarına bir anda sinirlendiği için suçlayamıyordu. Çünkü doğruya doğru, laboratuvarın elde ettiği önemli bilgileri taşıyan hafıza kartı, kaybolmuştu. Kanıdı olmayan ''çalınma'' suçlamasından ziyade, gerçekten de önemli verilerin kaybolduğu doğruydu. İşleri düzene sokmakta en kötümüz olan Başkan Emii'nin de araştırmada bulunması, işleri kolaylaştırmıyordu.

''A-Ama kaybolmuş olsa bile, sadece bir yedek dosyası değil miydi? Bilgisayardaki ana dosyalar güvendeyse...''

Başkan Emii'yi sakinleştirmeyi deneyen, Honda-san’dı.

''Yedek ya da değil, ne fark eder! Eğer dışarı bilgi sızarsa bittik demektir!

Anında Honda-san'ın sesi kesildi ve işi bitirildi. 

Sorun da o zaten.

Yedek olsa bile, ''Ana dosyalar güvende, oh, tamamdır.'' diyemeyiz.

''Kim çaldıysa şu anda ortaya çıkmazsa onu asla affetmem, tek şansınız var, o da şimdi!''

Hiçbir hırsız kendisini böyle bir cümleden sonra ele vermez ama yine de denedi şansını, Başkan Emii. Ardından, hemen yanındaki insana sert bir bakış yolladı, bana.

''Bırak artık peşini. Bu dip bucak aramanın sonunda ortaya çıkmayışı, zaten kaybolduğunu garantiliyor. Ama içimizden birini suçlamak...''

dedi ve endişeli gözlerle bana baktı, Asistan Yurine.

''Aynen öyle. İyi ve kötü zamanlarımız olsa da buralara kadar hep birlikte geldik. Hiçbirimizin emeklerimizi çöpe atacağını sanmıyorum. Yani tabii, en son çalışanımız geleli daha iki ay oldu.

Başkan Emii'nin düşüncesine karşı çıktıktan sonra bana döndü, Honda-san.

''Fakat durum ne olursa olsun, odayı bir kez daha baştan aşağı arayalım. Ortada bir kanıt yokken insanları suçlamamalıyız. Bir şüpheli, suçlu olduğu kanıtlananak dek masumdur. Ne kadar şüpheli görünürse görünsün, kanıt yoksa yapılabilecek bir şey de yoktur.''

dedi Gifube-san. Cümlelerinden güç alırcasına önümde durarak Başkan Emii'yi ikna etmeye çalıştı. Bana döndükten sonra göz kırptı ve ''Merak etme.'' dedi.

Uzun lafın kısası, o anda herkes bana bakıyordu.

Herkes benden şüpheleniyordu.

Sadece ve sadece Gifube-san benim yanımdaymış gibi hissediyordum. Ama böyle durumda benim için kendisini ortaya atması, şüpheli değildi diyemem. 

''E-Eh... m.''

Sesim titriyordu, vücudum da sesimi takip ediyordu. Herkesin dikkatinin bende olması... Sesim asla geri gelmeyecekmiş gibi hissettim. Ama güçlükle, kullanmam gereken kelimeleri kullandım. Tıpkı bir tanığın avukat çağırma hakkına sığınması gibi...

''L-Lütfen bir dedektif çağırın!''




çeviren: jeolius
herhangi bir sorunuz olursa twitter: chixythesecond


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.