Yukarı Çık




25   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   27 

           
3 gün sonra, imparatorluk elçileri nihayet gelmişti.

Şu anda Kouki, zindan temizleme üyeleri, krallığın liderleri, Ishtar tarafından liderlik edilen rahipler ve kırmızı halının ortasında Kral Erihid duruyordu.

‘’Siz elçilerin gelmesi çok iyi oldu. Kahramanlarımızın bizi aşması için iyi iş yapmak zorundasınız.’’

‘’Majesteleri, Bu ani teklifimizi kabul ettiğiniz için gerçekten teşekkür ederiz. Bu sözle… Kahramanın kimliğini öğrenebilir miyiz?’’

‘’Mm. İlk olarak onu tanıtacağız. Bay Kouki, ileriye çıkabilir misiniz?’’

‘’Evet.’’

Kouki Kral’ın bu sözleri söylemesinden hemen sonra ileri çıktı ve arkasından arkadaşları da ilerledi. Krala ve habercilere saygısını iletti.2 ay geçmesine rağmen Kouki’nin bakışları eskisinin aksine korkusuzdu ve ilk çağrıldığı zamana göre çok değişmişti.

Kouki ortaya çıktığında soylu bayanlar ve Kouki’nin fanları kızarmaya başlamıştı ve hayranlıkla iç çekiyorlardı.


Bunun ardından kahramanlar Kouki’den başlayarak tanıtıldı.

‘’Oh, Yani sizler kahramanlarsınız. Oldukça gençsiniz demeliyim. Kabalığımı bağışlayın ama gerçekten 65. Katı geçtiniz mi? Eğer hafızam doğruysa Behemoth olarak bilinen canavar orada bulunmaktaydı…’’

Kouki’yi incelerken haberci ona şüpheli bakışlar attı. Elçiler’in korumalarından biriside Kahramana aşağı yukarı baktı.

Onların bakışları tarafından yaralanmış Kouki onlara cevap verdi.

‘’Konuşabilir miyim? Bizim onu yenip yenmediğimiz yerine…ah,66. Katın haritasına bakmak ister misin? ”


Kouki çeşitli deliller önerdi ama elçi başını salladı ve yüzünde bir gülümseme belirdi.

‘’Hayır, Teşekkürler. Bundan daha hızlı bir yöntem var. Benim gardiyanlarımdan birisiyle savaşabilir misin? Bu yolla Senin gücünü direk ilk elden görebileceğim, Bay Kahraman.’’

‘’Peki, Önemsemiyorum, ama…’’

Kouki krala baktı. Bu bakışı yakalayan Kral onay vermek için Elçiye döndü. Başını salladı. Ehit’in yetkisi arkasında olarak Kouki, insanlığın lideri olmasını imparatorluğa ikna etmek daha kolay olurdu, ama gerçek bir dövüş imparatorluğa kendini kanıtlamak da daha yatkın olurdu.

‘’Çok iyi. Bay Kouki, İstediğin gibi onlara gücünü göster.’’

‘’O zaman karar verildi.’’

Elçinin koruması ve Kouki arasındaki dövüşe karar verildi.

Kouki’nin rakibi daha normal bir insan olamazdı. O uzun boylu ya da kısa boylu biri değildi. Önemli özelliklere sahip değildi ve kolayca kalabalığın içinde gözden kaybedilebilecek bir yüze sahipti. İlk bakışta onun hakkında hiçbir güçlü nokta yoktu.

O Büyük kenarsız kılıcını aşağı doğru tuttu ve ciddi olmayan duruş aldı.

Kouki bunun hakkında biraz sinirlendi. O bu kişiye ruhundan bir parça bir yumrukla verebilir ve onu ciddiye aldırabilirdi.

‘’Geliyorum!’’

Kouki rüzgar gibi gelmişti. Onun Yüksek Hız Hareket yeteneği aralarındaki boşluğu daraltmıştı ve bambu kılıcını sallayarak hızlı ve güçlü bir saldırı yapmıştı. Eğer bu normal bir savaşçı olsaydı, algılaması bile zor olurdu. Elbette Kouki vurmadan önce durmak için kendini ayarlamıştı. Ama dert etmenin hiç lüzumu yoktu. Aksine bu Kouki’ye ispat sonucu çıkaracaktı.


CRACK!

‘’Guh!’’

Geriye fırlayan kişi Kouki’ydi. Koruma kılıcını salladıktan sonra hazırladı ve ona baktı. O anda saldırısını kesti ve rahat bir şekilde ona kılıcıyla vurdu.B u Kouki’yi itti.

‘’Haaa…hey,hey, kahraman ,bu tüm sahip olduğun mu? Herşey? Motivasyonuna ne oldu?’’

Kaba sözler korumanın ağızından sıradan yüzü ile çıktı. Hayal kırıklığına uğramış gibiydi.

Kesinlikle Kouki korumayı görünüşüyle yargıladığı için hata yapmıştı ve bu ona geri püskürmüştü. Bu onu kızdırmıştı ama bu seferki kızgınlık kendineydi.

‘’Üzgünüm. Lütfen bir sefer daha bana dikkat edin.’’

Bu sefer Kouki’nin gözleri ciddiydi. Hatta az önceki davranışları için bile özür dilemişti. Onu böyle görünce koruma yüzünü buruşturdu ve konuştu,

‘’Savaş alanında ‘’Bir sonraki sefer’’ diye bir şey yok.’’


Yine de o doğal duruşunu tutmaya devam etti ve devam edeceğini böyle belli etti.

Bir savaş çığlığı çıkararak Kouki ileri doğru adım attı.

Yüksek Hızda Hareket ile güçlenerek bambu kılıcını çapraz aşağı yukarı salladıktan sonra ileri doğru salladı. Kouki’nin bu sallamaları sonradan gözüküyordu.

Ama böyle fırtına gibi kılıç sallayışlarından sonra bile koruma onları hareketlerinin en azını kullanarak onları engelliyor ve bir karşı saldırı için yer arıyordu. Kouki’nin hareketlerinin izini kaybettiğinde ve kör noktaya saldırı yediğinde bile o hala kahramana karşı kendini savunabilirdi.


Korumanın hareketleri Kouki’ye bir şey hatırlattı – Şövalye Kaptanı Meld. Onların ikisinde gözle görülebilecek önemli farklar çoktan vardı, ama bugüne kadar onu sahte bir savaşta aşamamıştı. Bunun nedeni gerçek savaştaki deneyimin ezici farkıydı.

Büyük olasılıkla Koruma da aynıydı, bundan önce birçok savaş alanında olmuştu ve buda ona deneyim kazandırmıştı. Kısacası bu kişi Meld ile aynıydı veya daha da üstteydi.

‘’Hmm. Tahminimce bu derecedeki fiziksel yetenekle normal bir adam seninle kapışamaz. Fakat hala eksik bir şeyler var. Orijinal savaş ile ilgili hiç deneyimin yok değil mi?’’


‘’Huh? Um, evet, bu doğru. İlk başta ben sadece bir öğrenciydim.’’

‘’Ve Şimdi ise ‘’Tanrı’nın Havarisi’sin’’ huh.’’

Ishtar ve kiliseden yana yandaşlar korumaya hoşnutsuzlukla homurdandı.

‘’Hey, Kahraman. Hazırla kendini, Sana karşı tam gücümle geleceğim. Bana karşı kolay durma yoksa ölebilirsin.”

Böyle dedikten sonra ilerledi. Bu ilerleme Kouki’nin yüksek hızda hareketi seviyesinde değildi. Tam tersine bu yavaş gibiydi … ve buna rağmen,

‘’Tch?!’’

Koruma kılıcıyla beraber ilerlediği gibi Kouki alarmlı davrandı ve çekildi. Ama mıknatıs gibi bıçak onu kırbaç gibi vurdu. Kılıç aralarındaki mesafeyi koruyordu.

Kılıcın yörüngesi düzensizdi ve hareketleri algılamak için çok zordu. Öngörü ile bile Kouki tamamen engelleyemiyordu. Yüksek Hızda Hareketi kullandığında bile rakibi onu öngörmüştü ve onun kaçmasını kılıcıyla engellemişti. Aradaki mesafe hala bozulmamıştı. Yavaş yavaş sabırsızlık Kouki’nin yüzünde gözükmeye başlamıştı.

‘’Parçala, Rüzgar Vuruşu.’’

Bütün saha mırıldanır gibi rüzgar ile dolmuştu ve onu bacaklarından tutmuştu.

‘’Uwah?!’’

Ayağı yere yaklaşırken yakalanmıştı. Kouki’nin bacağına doğru saldırmıştı. Bu onun dengesini bozmuştu. O anda şiddetli bir kan arzusu onu delmişti. Korumanın soğuk bakışı onunla tanışmıştı ve o inanılmaz bir basınçla kılıcını aşağı doğru savurmuştu.

(O beni öldürecek)

Kouki aniden bunu fark etmişti.


Kesinlikle koruma bunu düşünüyordu. Eğer Kouki onun saldırılarına karşı koyamıyorsa o hiçbir şey bilmiyordu ve o bir çocuğa insanlığa liderlik etmesinde izin veremezdi. Bu nedenle onun niyeti öldürmekti. Bu kesinlikle kiliseye karşı kınama getirecekti ama bunun gibi beceriksiz müttefikleri savaşa koymak mideden daha zordu. Bunun gibi bu daha iyi seçim gibi düşündü veya hissetti.

Ama bu kılıç sallayışı asla olmadı

BOOOOM


‘’Guh!?’’

Daha önce olduğu gibi aynı senaryo oldu ama bu sefer elçi geriye doğru uçtu. İki eliyle yere elini değdirerek geriye doğru kendini itti ve Kouki’ye vücudunu düzelterek baktı. Onun bütün vücudu beyaz bir aura yayıyordu ve bir duruş alarak kılıcını rakibine doğru sallıyordu

O anda koruma kılıcını bıraktığında Kouki’nin hayatta kalma içgüdüsü Sınır Kırıcı’yı aktive ettirdi. Bu yetenek onun tüm parametrelerinin 3 kat çoğalasına sebep gösterdi.

Fakat o ölüme yakınken umutsuzca korkusunu bastırarak kılıcı ile ilerlemişti.

Bunu gören muhafız korkusuz bir sırıtma ortaya çıkardı.

‘’Hey bu biraz daha iyi bir yüz. Az önceki pısırık yüze göre bunu yeğlerim.”

‘’Pısırık yüz? Ben korkmuştum. Az önce beni öldürmeyi mi denedin? Bu sahte bir savaş değil miydi?’’

‘’Ne Yani? Gerçek bir savaşta sadece ‘’tamam bitti.’’ diyeceğimizi mi düşündün? O zaman öleceksin. Sen biz insanlardan daha üstte olmak zorunda ve bizi yönetmek zorundasın. Bunu bile mi bilmiyorsun?’’

‘’Ben farkındayım… Elbette Ben herkesi kurtaracağım!’’


‘’Zarar görmekten korkan bir çocuk neyi yapabilir? Kılıcında kan arzusu olmayan birisi büyük konuşmamalı. Peki, o zaman hazır mısın? Başlarken söylemiştim… Eğer bana karşı kolay olursan öleceksin!’’

Yeniden koruma ilerledi, anormal bir kan arzusu hissi ondan geliyordu, Kouki’ye baskı yapıyordu, bacaklarında güç toplamıştı ve yüzü acı dolu gözüküyordu.

Ama o ilerlemiyordu. Işıktan bir bariyer Kouki ve onun arasına inmişti.

‘’Bu kadarı yeter. Böyle devam ederse bu sahte bir dövüşten öldürme dövüşüne dönecek. Bu şakayı fazla uzattın, Lord Gahard.’’

‘’Tch, Farkedildim. Her zamanki gibi kurnazsın, yaşlı adam.’’

Ishtar, yanıt bekleyerek koruma gibi oynayarak oyunbozanlık yapan Lord Gahardı bariyer ile durdurmuştu. Koruma kılıcı kılıfına sokmuştu ve sağ kulağındaki küpeyi çıkartı.

Korumanın çevresinde hava beyaz puslu oldu ve yeniden yok oldu, sonunda ortaya çıkan başka biri oldu.

Ortaya çıkan kişi 40’larında olan bir adamdı. Gümüş saçı kısa kesilmişti ve mavi gözleri vahşi bir kurdu anımsatıyordu. Elbiseleri neredeyse patlayacak gibiydi bu yüzden kaslı biri olduğu belliydi.

Onu görerek bir kargaşa patlak verdi.

‘’Lord Gahard!’’

‘’İmparator Ekselansları!’’

Kesinlikle bu adam Gahard D. Hoelscher’di, şuan ki Hoelscher İmparatorluğunun İmparatoru. Bunu gören Kral Erihid kaşlarını kaldırdı ve sordu:

‘’Ne yapma niyetindeydiniz, İmparator Gahard?’’

‘’Hey,hey Kral Erihid. Kendimi tanıtmadığım için özür dilerim. Fakat küçük bir dövüş oyunu bana kanıtlatabilen en iyi yoldu. Bu gelecekteki savaşlarımız için büyük önem taşıyor. Kabalığımı bağışlayın.’’

Gahard bu yolda özür dilese bile Erihir ‘’Peki ‘’ diyerek özrü iç çekişle kabul etti.

Kouki tamamen şaşırdı. Bir şekilde İmparator biraz kaprisli ve onun sürprizleri norm olarak görünüyor gibiydi.


O akşam düşük rütbeli bir asker ona gerçek niyetini sordu,  Kral rahatsız edici bir cevap verdi.

‘’Meh, bir yararı yok. Sadece bir çocuk. Adalet ve idealler hakkında şeyler söyleyen bir ağız. Onun döküntü gücü ve karizması kötü bir bileşim ve o idealleri için öldürülecek birisi. Ama kendisi Tanrı’nın Havarisi olduğundan onu ihmal edemeyiz. Her sonuçta o iyi değil.”

‘’Bu yüzden mi onu maç sırasında öldürmeyi denedin?’’

‘’Ne? Hayır. Sadece onun korkak tavırlarını onu hırpalayarak düzeltmeye çalıştım. Onu öldürmeye çalışsam bile Papa müdahale edecekti.’’

‘’Peki. Şeytanlarla savaş çok yakında. Bunu o zaman göreceğiz. Şimdilik kendimizi o çocukla birlikte iken dikkatte bulundurmamız gerek… ve Papa’nın hareketlerine de dikkat etmeliyiz.’’

‘’İstediğiniz gibi.’’

O gerçek niyetlerini ortaya çıkarmak gibi bir niyette değildi, Fakat, gelecek gün Kouki ve diğer kahramanlar onu şehre geri döndüğünde fark edecekti; işi bittiği için orada kalmak için daha fazla neden yoktu. Gerçekten de o havalı bir İmparator gibi görünüyordu.

Bu arada Shizuku ve İmparator sabah eğitim sırasında karşılaştıklarında bir olay olmuştu. İmparator onun sevgilisi olması için Shizuku’ya talep göstermişti. Kibarca reddedilmişti ama o sadece her zamanki cesur gülümsemeyle kahkaha atmıştı ve ‘’iyi ben acelede değilim.’’ diyerek ona cevap vermişti, bu cevap ona önemli gelmemişti. O anda Kouki tarafından görülmüştü ve ona doğru gülmüştü. Kouki içinde onunla hiç iyi anlaşamayacaklarına dair rahatsız bir his hissetmişti.

Bu da söylemeye gerek olmasa da Shizuku’nun iç çekişlerini arttırmıştı.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


25   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   27 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.