Yukarı Çık




23   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   25 

           
Kadınlar yiyecek dağıtırken erkekler ya ağır eşyaları taşıyor ya da çeşitli ekipmanların tamirini yapıyorlardı.

"İmparatorluk Prensi-nim?"

Gözlerimi hızla çevirdim ve sepet taşıyan gümüş saçlı, kızıl gözlü kızı fark ettim. Hızla olduğum yere koştu.

Belki de suçlu soğuk havaydı, çünkü burnunun ucu ve yanakları pembeye dönmüştü. Sessizce önümde durup gözleri kocaman açık beklerken, dudaklarından beyazımsı bir buhar çıktı.

Bekle, üzerimde maske ve bu kalın pelerin varken beni nasıl tanıdı? Arkamda ‘Ben İmparatorluk Prensiyim’ yazıyor olabilir mi?

Ben arkama şöyle bir bakamadan önce sepetten bir şey çıkardı ve bana uzattı. "Lütfen... bunu yiyin. Hala sıcak.”

Pişmiş bir tatlı patatesti.

Charlotte birkaç tanesini dikkatlice beze sardı, böylece sıcaklıkları daha uzun süre korunabilirdi.

"Ah! Teşekkür ederim. Çok çalış, tamam mı?”

Tatlı patatesleri aldım ve hafifçe el salladım. Başını eğdi ve geri kalanını dağıtmak için uzaklaştı.

Tatlı patatesten bir ısırık aldım. Çok tatlı... ve sıcak.

Dudaklarımda bilinçsizce bir gülümseme belirdi.

Biraz sonra diğer rahiplerle birlikte şehir merkezindeki halk mezarlığına gittim. Karları temizliyor ve mezar çukurlarını kazıyorlardı. Ceset taşıyan vagonlar geldi.

Hükümlüler, zombileşmediklerinden emin olmak için her birini dikkatlice incelediler ve incelemelerini bitirdikten sonra cesetleri çukurlara indirdiler.

Rahipler ellerini mezarlara doğru uzattılar ve kutsal kitapları tutarak bir şeyler okumaya başladılar.

Ne oluyor be? Bu gerçek arınma töreni mi?

Aslında beklediğimden daha hantal ve karmaşıktı. Manastırda bulunan kitaplarda yazıldığı gibi sessizce ölüler için dua ettim, ama bunca zamandır yanlış mı yapıyordum?

Ancak o zamanlar [Zihin Gözü] aracılığıyla baktığımda tüm ruhların arındığını doğrulamıştım, yani sessiz dualar yeterli olmalıydı.

Tamam o zaman. Ben de mi işe koyulsam? Yarı yolda bırakmadan önce biraz çalışıyormuş gibi yapacağım.

“Oii, dostum. Hey dostum!"

Küreği bıraktım ve arkama baktım. Özellikle tembel olan bazı grupları fark ettim- yani iş yapmaya tenezzül etmiyorlar ve cesetleri oturmak için sandalye olarak kullanıyorlardı.

Kürekleri çoktan atmışlardı ve kendi aralarında sohbet etmekle meşgullerdi.

Diğer askerlere göz ucuyla baktım. Nedense umursamıyor gibiydiler. Pekala, bu 'askerlerin' çoğu aslında hükümlüydü ve başlangıçta halktan insanlardı. Bu Rahipler suçlu olabilirdi ama hiçbir asker bu yerde bile onlara emir vermeye cesaret edemezdi.

Küreğimi omzuma astım ve gruba yaklaştım.

"Rahat ol dostum. Zaten bu lanet olası yerde kıçımızı yırttığımız için ödüllendirilecek değiliz.”

Yaklaşık 16-17 yaşlarındaki yapılı bir çocuk bunu söyledi.
Bu konuda haklıydı.

Kıçımı çalıştırmak beni ancak yarın sabah ağrıyan kaslarla ödüllendirirdi.

Paladin'e göz ucuyla baktım. Diğer mahkûmlara emirler vermekle o kadar meşguldü ki bu tarafı umursayacak zamanı yok gibiydi. Bu, gevşeyip rahatlarsam gerçekten umursamayacağı anlamına geliyordu.

"Sanırım haklısın."

Başımı salladım. Çocuk Rahip maskesini çıkardı ve sırt çantasından bir şeyler çıkarıp yemeye başladı. Biraz su içtikten sonra tükürdü. “Öff, adamım. Burada içki falan yok mu?”

Tatmin olmamış bir şekilde askerlere göz attı, bunun üzerine biri çekinerek yanımıza yaklaşıp gizlice bir şişe uzattı.

"Ah! Ohhh! Güzel. Dostum! Tanrıça Gaia lütuflarıyla sizi kutsayacak. Suçlarınız yakında silinecek.”

"T-teşekkür ederim."

Askerler başlarını eğdiler. Çocuk Rahip inandırıcı olmayan bazı şeyler söyledi ve elini sallayarak askerleri uzaklaştırdı.

Lanet olsun, bu saçmalığın nesi var? Şimdiye kadar Akademi'de ikinci sınıfa terfi etmem gerekirdi. Böyle küçük bir şey için disiplin altına alınacağımı düşünmek. S*ktir!”

Alkolü yudumlamaya başladı. Belki de düşündüğünden daha güçlüydü çünkü ten rengi anında kızardı ve sendelemeye başladı.

Biraz zorlanarak konuştu, muhtemelen diğerlerine nasıl göründüğünden endişeleniyordu. Sonra içkiyi bana doğru itti. "Neden sen de bir yudum almıyorsun kardeşim? Bu oldukça iyi!”

Bunu bana sadece kaldıramadığın için veriyorsun değil mi?

Blöflerinde oldukça hızlıydı, söylemeliyim.

Zaten susuzdum, bu yüzden şişeyi aldım, bu dünyaya geldiğimden beri ilk kez alkol tadacaktım.

Maskemi çıkarıp bir yudum aldım. Güçlü bir tat boğazımı ve burun deliklerimi yaktı, bu sıcaklık aynı anda tüm vücuduma yayıldı.

Vay be~! Bu aslında oldukça iyiydi! Uşağın getirdiği içkiyi çöpe atmakla hata mı ettim? İçkinin tadını artıran soğuk olabilirdi ama her neyse.

“Nasıl? İyi, değil mi?” diye sordu çocuk Rahip.

Şişeyi ona geri verirken, "Evet, hiç de fena değil," diye cevap verdim.

"Haha, elimizden geldiğince birbirimize yardım etmeliyiz değil mi? Senin de asil bir ailenin çocuğu olduğunu görebiliyorum. Hangi ailedensin?”

"Ben..."

...Kutsal İmparator'un torunuyum.

Bunu burada yüksek sesle söylesem, herkes bana nasıl bakardı?

Bana çirkin bir ‘mangnani’ymişim gibi mi bakarlardı? Yoksa önümde secdeye mi etmeye mi kapanırlardı? Potansiyel tepkilerini merak etmeye başlamıştım.

"Küçük soylu bir aileden geliyorum, ıssız bir yerde."

Merak etmeme rağmen yalan söylemeye karar verdim.

"Haha, demek taşralı bir ahmaktın! Biliyordum. Yüksek rütbeli insanların buraya gönderilmesine imkân yok.”

Çocuk Rahip yüksek sesle güldü, etrafındaki rahipler de coşkuyla ona katıldılar.

Çocuk Rahip devam etti, "Pekâlâ o zaman. Burada sıkışıp kalsak da tanışmamız daha sonra meyvelerini verebilir. Adın ne?"

"Ben Allen."

"Memnun oldum Allen. Soyadından utanmanı anlıyorum, o yüzden bana söylemene gerek yok.”

Uzattığı elini sıktım.

"Bu harika! Günlerini burada olabildiğince sorunsuz ve güvenli bir şekilde geçirmek istiyorsan söylediklerime kulak vermelisin tamam mı? Benim adım Heis, Teokratik İmparatorluğun soylu ve yüce Kutsal İmparatoru Majestelerine hizmet eden Kont Hedron'un en büyük oğlu."

Yaptığı açıklamadan oldukça etkilendim.

Oh, ohh! Öyleyse gerçekten burada düşünmeden rahat bir şekilde vakit geçirebilir miydim? Artık başka bahaneler uydurmama gerek kalmayacak gibiydi.

Statüm ve gücüm çoktan elimden alınmıştı ama Kont ailesinin en büyük oğluyla farklı bir hikâye olurdu. Paladinler bile ona kötü davranmaya cesaret edemez değil mi?

Parlak bir şekilde sırıttım ve "O zaman senin gözetiminde olacağım" dedim.

"Doğru seçimi yaptın."

Yere oturdum. Cesetler mahkûmlara ait olabilirdi ama üzerlerine oturmaya pek hevesli değildim.

Yanımdaki Heis durmaksızın havlamaya devam etti.

Hikayeleri onu masal kahramanı gibi gösteriyordu. İlahiyat büyüsünü üç yaşındayken kullandığını, yedi yaşındayken kılıç dehası olarak adlandırıldığını anlattı- birkaç abartılı hikâye anlattı, munchkin web romanlarına daha uygun olurdu.

Hikâyelerini dinlerken daha da rahatladım, ancak Rahipler arasında geçen konuşmanın bir sonraki bölümünü yakaladım.

"Lord Heis, Akademi sizi disipline ettiği için burada olduğunuz doğru mu? Alt tabakadan bir kıza 'kutsama' verdiğinizi duydum? Ama minnettar hissetmek yerine intikam aldı..."

Heis rahatsız bir şekilde irkildi ve Rahip’e baktı.

Heis’in ifadesi hızla sertleşti. “Ee? O? Ah, şey... Haha! Haklısın. Aslında haksızlık değil mi? Lanet olsun, niye Akademi'de basit işler yapan bir hizmetçiye tecavüz ettiğim için haksız taraf benim?”

Ona baktım.

Heis bakışlarımı hissetmiş olmalı, çünkü birdenbire yüksek sesle gülmeye başladı, "Demek istediğim, hizmetçiler ancak onlara iyi baktığımız için hayatta kalabilir değil mi?"

Rahip ona sordu. "Yani, ne oldu?"

Ee? O mu? Ah, olay şu ki..." Heis telaşla kekelemeye başladı. Çok geçmeden bir şey hatırlamış gibi aceleyle konuştu, "E-elbette onunla yatmaya çalıştım. Korktu ve yalvarmaya başladı. "Lütfen bırak gideyim~, hayatımı bağışla~!" Hahaha! Bunları duyduktan sonra ne kadar tahrik olduğumu biliyor musun? Sanırım umutsuz bir sapığım ha?”

Onu duyduktan sonra hafifçe kaşlarımı çattım.

Bunları söyleyiş şekline bakılırsa blöf yapıyor olmalıydı. Yine de ceza olarak buraya gönderildiğine göre, muhtemelen soylu bir ailenin 'mangnani' oğlu gibi bir hizmetçiye tecavüz etmeye çalıştı.

Eleştirecek durumda değildim ama biraz gözüme battı.



Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


23   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   25 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.