Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 

           
https://img.wattpad.com/story_parts/1187223479/images/16d000ff839aa5f294378507714.jpg




Sabah erkenden uyanıp, Kont babamla güzel ama sessiz bir kahvaltı yaptıktan sonra Anna’dan kıyafetlerimden sade bir şey getirmesini istedim.

Anna
" Sade mi? He şu geçen Azize Lylia’dan hediye edileni mi söylüyorsunuz? Pek beğenmemiştiniz ama getireyim."

İçeri gözlerimden biraz daha açık yeşil renkte uzun, boyun kısmında büyük bir kurdelesi olan, kısa bombeli kolları olan bir elbise getirdi.

Azize mii? Gerçekten Azize’nin hediyesi mi ?

"Öhöm sağ ol Anna"

"Leydim bir yere mi gidiceksiniz,şövalyeleri çağırmalı mıyım?"

Woah şövalye mi soylu bir leydi olduğuma göre beni korumaları gerekecek değil mi ?Okuduğum novellerde yan karakter olan ve fazla önem verilmeyen şövalyelere hep düşerdim ,sürekli peşimde olmaları sıkabilir ama bunu deneyimlemek güzel olurdu.

"Peki olur."
...

Etrafı şövalyelerle dolu*

Aa belki o kadar iyi bir seçim olmadı.
Çarşıya gelmiştik. Buraya gelme amacım Kont’u kurtarmam gereken savaşta kullanmam gerekebilecek olan eşyaları almaktı. Aslında bu konu hakkında en ufak bir fikrim yok. En azından bir savunma aletine ihtiyacım olduğunu biliyorum.

Dükkanlara göz gezdirdim. Birkaç adım ötede olan savaş aletleri satan bir yer gördüm. Koşmaya başladığım sırada şövalyeler endişeli bakışlarla peşimden geldiler.

Hep bir ağızdan;
"Leydiim dikkatli olun koşmayın!düşeceksiniz." dediler.

Aa pekala yakışıklı beyefendiler bundan gerçekten etkilendim ama endişeniz biraz fazla değil mi?

...

Dükkana girmiştim. Şövalyelere dışarıda beklemelerini söyledim. Duvarlar bir çok kılıç çeşidiyle donatılmıştı, kasanın arkasında ise parıl parıl parlayan yaylar vardı.

Girişten döndüğümde bir ayı kafası gözümün önünde belirdi. Minik bir çığlık atıp irkildim. Bu doldurma hayvan beni korkutmuştu.

İçeri şövalyelerden uzun boylu kahverengi saçlı biraz iri genç bir adam koşarak girdi. Elini kılıcına attığı sırada
" Bir sıkıntı yok." dedim ayıyı göstererek.

O da başını öne eğip "Peki efendim" dedi.

Sonra dükkan sahibi bana ne istediğimi sordu.

Kaslı, turuncu saçlı, gözünde yara izi olan bu adama aynen şöyle dedim:

"Silahları denemek istiyorum. Sizce bana en uygun olanı hangisi?"

Adam şaşırdı ve sizin gibi bir leydi mi dicek gibi bakarak
"Efendim daha önce denemişliğiniz var mı?" dedi.

" Hayır hiç denemedim ama benim için kullanışlı bir alete ihtiyacım var, şu kılıç mesela tutabilir miyim?"diyip
Yanımızdaki uzun ve kalın metal kılıcı gösterdim.

Adam dalga geçer gibi gülümsedi ve kaldırıp elime verdi.

"Oow ow hey bu çok ağıır." diye sızlandım.

"Efendim bu tür kılıçlar cüsseli ve çalışmış bir beden ister denediğiniz gibi kaldırmakta bile zorlandınız. Neden ihtiyacınız olduğunu sorabilir miyim? "

Biraz sinirlenmiştim. Melanie gerçekten zayıf ve güçsüzdü. Elleri sıcak sudan soğuk suya sokulmamış gibi görünüyordu. Bu 1 hafta içerisinde kılıç ustası olamam ya, sadece kendimi koruyacak kadar bir şeye ihtiyacım var. Savaşta gerçekten savaşmayıp arkada durmayı planlıyorum.

" Evet dediğiniz doğru, kendimi korumak için istiyorum. Yani çok büyük bir şey olmasına gerek yok sanırım." dedim.

Adam bu kadar şövalyelyeye sahip bir leydinin neden kendisini savunmasına ihtiyaç duyduğunu anlamamıştı.

"Yay denemek ister misiniz? Leydiler buralara hiç uğramaz dolayısıyla ne önereceğimi ben de bilmiyorum. Bir bakalım." dedi ve o parlak yaylardan birisini kapıp getirdi.

Zırhların üstüne elma koyup bana yavaşça nasıl oku takıp atacağımı gösterdi. Elmayı parçalara ayırdıktan sonra bana verdi.

Bundan etkilendim. Gösterdiği gibi yayı germeye çalıştım ama kolum ağrımaya başladı. Adam çok hızlı ve kolaymış gibi yapmıştı ama ben deneyince öyle olmadığını anladım. Bir şekilde gerdim ve ok tavana saplandı.

Başımı biraz kaşıyıp
"Bu da sanırım bana uygun değil" dedim.

Dükkan sahibi düşünceli gibiydi ve birden arkasını döndü. Çekmecelerin birisinden orta boyutlarda bembeyaz bir kılıç çıkardı.

"Bu kılıç daha yeni geldi. Kim böyle hafif yapıda bir kılıca ihtiyaç duyar ki diye söylenmiştim. Demek size nasipmiş."

Kılıcı elime aldım, tüy gibiydi ve boyutu da ne uzun ne kısa, bunla savurma hareketlerini yapmam kolaydı.

Gülümseyip "Bunu gerçekten beğendim, teşekkür ederim fiyatı ne kadarsa verelim. " dedim.

Dükkan sahibi gülümsememden sonra utanmış gibi duruyordu.
"R-rica ederim. Umarım kullanmak zorunda kalmazsınız." dedi.

Ama kullanmam gerekecekti,sonuçta bir savaşa gidiyordum. Kılıcımı kınına koyup dükkandan ayrıldım.

Şövelyeler sıcakta dışarıda beklerken terlemiş gibiydiler. Onları bu şekilde görmek beni üzdü.Demin içeri gelen genç şövalyeyi çağırdım.

"Hey adın ne?"

"Leroy efendim."

" Tamam Leroy şimdi benimle gelir misin? Şuradaki kafeteryadan size soğuk içecek almak istiyorum."

Leroy anlamamış gibi bakarak
" Ama leydim buna gerek yok,görevdeyken bir şey yiyip içmeyiz. İnce düşünceniz için çok teşekkür ederiz" dedi.

"Şşş itiraz istemiyorum. Sizi ben çağırdım hem hava çok sıcak." dedim ve elinden tutup çektim.

Leroy itiraz etmeye çalışır gibiydi.
İçecekleri aldım ve gölgelik bir yere oturduk.

Sıcaktan sanırım ,yüzleri pembiş pembişti.

"Sıkı çalışmanız için teşekkür ederim." dedim memnun bir şekilde.

Hepsi "Leydim biz teşekkür ederiz. Siz en iyisisiniz!" dediler.

Ne kadar tatlı gözüktüklerinin farkında değiller.

İçeceklerini hüpletirken ben de biraz etrafta dolanmak istedim.
...

Hoş otantik bir müzik sesi duyuluyordu. Meydan insanlarla doluydu. Pazar yerlerindeki yemek standlarında toplanmış insanlar birbirlerini ittiriyorlardı. Aralarından geçmeye çalışırken geldiğim yerden uzaklaşmaya başladım. Kalabalıktan zar zor kurtuldum.

Derin bir nefes ardından çok dikkat çekmeyen köşede küçücük mor renkli bir dükkan gördüm. Kapısının üzerinde kapalı yazmasına rağmen hafif aralık gibiydi. Ne dükkanı olduğunu merak etmiştim.

"Burda kimse var mı? Şey kapı açıktı ama kapalı mıydınız?" diye seslendim.

Sessizlik~

Kimse yok galiba,çıksam iyi olur.
Hediyelik eşyalar satıyormuş gibi gözüksede buranın havası farklıydı. Kapıya yöneldiğim sırada gözüme güneşte parlayan bir yüzük çarptı.

Üzerinde yeşil taşlar vardı. Mücevher mi acaba? Bir denemek istedim.

*Puffff*

"Ne old- sesim sesim niye böyle çıkıyor?!"


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.