Yukarı Çık




4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 

           
https://img.wattpad.com/story_parts/1191467580/images/16d327e307ff8f5260539229008.jpg



"Leydim,leydim..."

"Babanız kahvaltıya bugün kalmayacak."

Uykumun arasında söylenen bu sözleri tam olarak idrak edemiyordum.

"Hı-hı"

Kapı sesi duyuldu.

Ah uykum kaçmıştı bile, yatakta biraz daha yuvarlandım.

Sonra kafamdan yine o cümleler geçti.

"Babanız kahvaltıya kalamayacak."

Yatağımdan fırlamam hızlı oldu. Olamaz saat kaç?

Bugün askeri düzenleme olacak.
Dün giydiğim kıyafetleri yatağımın altından çıkardım.

Kapıdan Anna’ya seslendim. "Anna dışarıda dolaşmak istiyorum, kıyafetimi hazırlayabilir misin?"

Etrafta uzun süre olmayacağıma göre bir bahanem olmalıydı.

"Bahçemizde piknik yapacağım. Şövalyeleri yanımda istemiyorum. Beni rahatsız etmeyin." diye kahyayı bilgilendirdim.

....

Soylu olmak güzel ama bazen kendimi çok sınırlandırılmış hissediyorum.

Evden öylesine çıkamıyorum, tüm işlerimi öncelikle Kont’a haber vermem gerekiyor.

Dışarıdayım. Etrafta kimse yok gibiydi. Büyük adımlarla bir yandan etrafı kolaçan ederek delikten girdim.

Yüzüğü taktım.

Poof*

Gündüz vakti olduğu için daha dikkatli olmam gerekiyordu.

Dünkü yolu kullanarak, hana geldim.

Kapıyı ittirerek açtığımda boş masalar ve sessizlik beni karşıladı.

Bu hödükler nerede?

Kırmızı büyük panoda bıçakla sabitlenmiş bir not gördüm.

《Geç kaldın çaylak. Cullen Dükkalığının arazisinde toplanacağız. Gelirsen geç kalmanın cezasını çekiceksin gelmezsen peşine düşüp seni öldüreceğiz. Karar senin.》

Ne saçmalık?

Koşmaya başlar*

Tamam biraz tırstım.

Cullen Dükkalığı buradan 10 km ötede. Oraya bir araç ile gitmezsem ne kadar koşsam bile zamanım yetmez.

At nallarının tıkırtısı*

Tak tak tak

At arabasının penceresi açıktı perdenin arasından sarı saçlar gözüktü.

Bir leydinin arabası olabilir.

Halktan insanlar bu gibi araçları görünce etrafında toplanıp meraklı gözlerle içeride kimin olduğunu tahmin etmeye çalışırlar.

Bir çok insan büyülenmiş gibi araca bakıyordu.

Önümde bir sürü kafa olduğundan görüş alanım daralmıştı.

Araba hanın önünde durdu.

Kim olduğunu görmek için yakınlaştığımda şok oldum.

Lylia?!

Endişeli duruyordu. Yanından bir adam çıktı ve yüksek sesle

"Leydilerin askeri birliğin düzenleneceği alana yetişmesi gerekiyor. Arabamızda bir sorun var. Tamirci veya bu işlerden anlayan birisi var mı? Karşılığı verilecektir!" dedi.

Kalabalıktan ses arttı. Ama soruya cevap veren kimse yoktu.

Adam sesi bastırmaya çalışıyordu.

"Yardım edecek kimse yok mu?!" dedi.

Arabaya göz gezdirdim. Tahta tekerleklerinden birisi çatlamış gibiydi.

Lylia’ya yardım etse miydim?

Önceki hayatımda dedem her türlü tamir işini yapabilirdi. Bana bir çok şey öğretti.

Basit bir tekerlek değişimi ,bunu yapabilecek kimse yok mu gerçekten.

Kimliğimi belli etmek istemiyorum ama karşılık olarak beni de götürmelerini isteyebilirim bu benim tek şansım.

Boğazımı temizledim. Gür bir sesle

"Ben yaparım. Sadece yedek tekerlek ve alet edavat lazım." dedim.

Herkes bana döndü, şimdi tüm gözler üzerimdeydi.

Konuşan adam beni onayladı ,gerekli malzemeleri getirdi.

Lylia arabadan indi ve yanıma yaklaştı.

" Yardım etmeyi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim." dedi.

Yüzüme bakmaya çalışıyordu.

Kapişonumu biraz daha yüzüme çektim.

"Sorun değil. Karşılıksız yapmayacağım." dedim.

Tekerleği çıkartıp yenisiyle değiştirirken, üzerimde kalabalığın baskısını hissedebiliyordum.

Lylia ilginç bir tiyatro sahnesi izler gibi bana bakıyordu.

"İşim bitti. Eskisinden daha sağlam. Yola çıkmaya hazır." dedim.

Kalabalık yavaş yavaş dağıldı.

Koruma sandığım adam

" Size 5 altın para vereceğiz." dedi.

"Bu iyi para ama benim istediğim farklı. Sizle beraber dükkalığa gitmeme izin verin." dedim.

Koruma
"Ne- bu mümkün değil? Kimliğin belirsiz ve arabada tapınak leydileri var onları tehlikeye atamam." dedi.

Söze Lylia karıştı

" Olur, benim için sıkıntı değil. Bize çok yardım etti,istediğini yapmalıyız." dedi.

Koruma
" Ama leyd-"

İçerideki diğer 2 kızdan

"Bizim için de sorun yok" diye bir ses geldi.

...

Sonuç olarak erkek kılığında tapınak rahibeleriyle birlikte aynı arabayım.

Ugh~

Bana bakmayı kesseler daha rahat olacağım.

Rahibelerden biri kumral, ela gözlü incecik bir kızdı.

Dibime kadar gelen ve beni en çok rahatsız eden o.

Diğeri daha ciddi duran bir tipti. Gri saçlı siyah gözlü ve dikkatle bana bakıyordu. Suikastçi ya da ona benzer bir şey olmadığımdan emin olmak ister gibiydi.

Sonra Lylia tatlı bir şekilde gülümsüyordu o narin sesiyle

"Askeri birlikten misin? Hangi bölük? Tekerleği tamir ederken çok havalıydın. Adını öğrenebilir miyim? " beni sorulara boğuyordu.

Yanımdaki kız yavru köpeklerin masum gözlerine sahipti. Lylia sordukça o da başını sallıyor cevap vermemi istiyordu.

Ciddi duran kız ise ters ters bakmaya devam ediyordu.

Sadece savaş alanına kadar dayanmam gerek. Hiç bir şeyi açık etmemem gerekiyor.

"Paralı askerlerdenim. Beni de arabaya aldığınız için teşekkür ederim." dedim.

Lütfen başka soru sormayın. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Ağzımda bakla ıslanmaz birisiyim yani her şeyi her an söyleyebilecek gibi hissediyorum.

-Bir süre sonra -

Büyük beyaz saray gözükmüştü. Bizimkinin 2 katı kadar gibiydi.

Kapıda askerler toplanmıştı. Geçiş için kimlik sorguluyorlardı.

Sıra bize geldi.

Koruma bazı belgeler gösterdi.

Bir kaç tanesi içeriyi kontrol etmek istedi ve beni gördüler.

Liderleri gibi görünen adam

"Bu kim? Neden sizinle?" diye sordu.

Koruma ne diyeceğini bilemedi.

Lylia "Benim davetlim, bana eşlik etmesini istedim." dedi.

Adam hiç tatmin olmuş gibi gözükmesede geçişimize izin verdi.

Burası devasa boyuttaydı. Bahçeye bahçe denmez kocaman bir arsaydı.

Sonunda askerlerin toplandığı yere ulaştık. Binlerce savaşçı sıraya dizilmeye çalışıyordu.

O karmaşa da kendi sesimizi zor duyuyorduk.

"Burada yollarımız ayrılıyor. Tekrardan hepinize teşekkür ederim." dedim ve ayrıldım.

Kendi bölüğümü nasıl bulacağım? Burası o kadar kalabalık ki. İğne atsam yere düşmez.
Boğucu bir hava vardı.

Bizimkileri görebilmek için alanın etrafında dolandım.

Askerler 4’e ayrılmış gibi duruyordu. Üzerlerindeki üniformaların da farklı olduğunu gördüm.

Diğer gürültücü askerlerin aksine eğitimli duran bir grupla karşılaştım.

Zırhlı kıyafetlerinde basılı Cullen dükkalığının sembolu mavi kurtu gördüm. Ön taraflarda daha iri yapıda olan kalkanlı ve kılıçlı askerler varken arka da yaylı askerler vardı.

Onlara göz gezdirirken bir tanesinin de bana baktığını gördüm.

Kırmızı dalgalı saçlı, mavi gözlüydü, belinde uzun bir kılıç vardı.

Bu görüntü yanılmıyorsam Dük’ün baş yardımcısı Seth. Lylia’nın hareminde olmasına rağmen aşkını kendi içinde yaşadı. Efendisiyle aynı kişiye aşık olmak bir utançtı. Zor zamanlar geçirdi.

Zırhının üst kısmını giymemişti. Siyah dar bir boynukludan baklavalarını sayabilirdim.

Alev gibi saçları vardı ve böylesi yakışıklı bir adamın neden aniden üzerime doğru geldiğini anlamadım.

"Bir süredir buraya bakıyorsun. Yoksa bölüğünü mü bulamadın? Sanırım paralı askelerdensin. " dedi.

Kalbim beni dinlemiyordu. Benim kırmızı saçlara ve boynuklu giymiş karakterlere zaafım vardı.

Ağzımın suyu akmadan kendime gelmeliyim.

"Eh-ehöm evet. Nerede toplandıklarını biliyor musunuz?" dedim.

Heyecanlandığımı belli etmiş olmalıyım. Bana gözleriyle beraber gülümsedi. Bunu gördüğümde 2.defa kalp krizinden gidecek gibi hissettim.

"Acemisin, seninle gelmemi ister misin?" dedi.

Neden bu kadar ilgili. Yanımdayken doğru düzgün nefes alamıyorum.

"Biz Cullen askerleriyiz. Savaşta ön sırada olacağız. Sizinki ise en arkada olması gerek. Biraz yürüyeceğiz." dedi.

Bugün oldukça şanslıyım.

"Çok iyi olur ." dedim ve peşine düştüm.

Mavi kurtları geçtikten sonra sayıları daha az olan güneş sembollü üniformaları olan bir başka birliğin yanına geldik. Asil görüntülerinden kraliyet şövalyeleri olduğunu tahmin ettim.

" Gördüğün üzere bunlar Kraliyet Şövalyeleri, Kralın bizzat kendisinin seçtiği askerler. Bizim yanımızda savaşacaklar. Sayıları az olmasına rağmen tek bir tanesi 10 askere değer. Sadece kraldan emir aldıkları için Dük Heilon onları kontrol etmekte zorlanacak gibi." dedi.

Buradan da uzaklaştık. Tanıdık bir ses duydum.

Başımı çevirmemle geri dönmem bir oldu.

Bu Kont!!

Bağırarak bazı talimatları söylüyordu. Etrafında askerler toplanmıştı.

Bizim evin şövalyeleride burdaydı.

Erkek bedeninde olduğumu bir anlığına unutmuşum ,yani beni tanıyamazlar. Yine de gözükmesem iyi olur.

"Bu soylu ailelerden oluşan birlik. Kont Richard onlara öncülük edecek." dedi.

Yine uzaklaştık.

Bir kaç küfür duyunca bölüğüme yaklaştığımı anladım. Eğitimli askerleri de görünce aradaki farkı daha iyi anlamış oldum. Bizimkiler her zamanki modunda gibiydi, birbiriyle didişiyorlardı.

Durduk.

"Beni buraya kadar getirdiniz, sağ olun. Heyecanımı biraz yenmiş gibi hissediyorum." dedim.

Elini omzuma koydu ve neşeli bir şekilde
"Sorun değil, bir sıkıntı olursa gelebilirsin. Seni sevdim küçük kardeş." dedi.

Küçük kardeş mi ?

Patladım. Beni öyle görmesi normal tabiki. Kız olduğumu öğrenseydi tepkisi ne olurdu acaba?

"Peki" dedim ve onu uğurladım.

Gülmemi durdurmaya çalışıyordum ki bir el arkadan bana dokundu.

"Çaylak geldin demek!"

...

Savaşta yer alan bölükler:
•Dükkalık askerleri
•Kraliyet şövalyeleri
•Soylular
•Paralı askerler
•Tapınak rahibeleri <Şifacılar>
•Diğer görevliler



Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.