Yukarı Çık




3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 

           
https://img.wattpad.com/story_parts/1189001335/images/16d14ca7bb8c7445198479515589.jpg

Birbirinden güzel kokan çeşit çeşit çiçeklerle dolu bahçemizde dolaşıyordum.

Hava bu sefer ılık gibiydi hafif bir esinti vardı ve bana çarptıkça serinliyordum.

Bugün saçıma sıkı olmayan örgülü bir topuz modeli yapmışlardı.

Anna çok becerikli bir kızdı.

Ben modern bir dünyada yaşadığım için birilerinin bana hizmet etmesi fikri saçma geliyordu.

Onu arkadaşım olarak göreceğim.

Üzerimde beyaz ince kumaştan yapılmış, bacaklarımın az üstünde, kollarından bağlamalı,bir elbise vardı.

Düşüncelere dalmış bir şekilde geziniyordum.

Başıma gelen bu durum benim için büyük bir lütuf muydu yoksa ne yaparsam yapayım sonunda Melanie’nin kaderindeki gibi ölüm beni mi bekliyordu.

Hüzünlü bir şekilde gökyüzüne bakıyordum.

Ölecek olucaksam bile ben bu hayatımı yaşamak istiyorum. İstediğim gibi birilerinin koydukları sınırlara göre değil. Burada olmak canlı hissettiriyor, Kont bana karşı sert tutumunu az da olsa değiştirdi. Onun aslında yumuşak karakterli bir insan olduğunu düşünüyorum. Bana çok iyi bakan görevlilerle dolu bir sarayda yaşıyorum. Bir şeyler almak için eskisi gibi düşünmeme bile gerek yok.

Erkek karakterlerin hepsini tanımak istiyorum. Şimdilik sadece Laoran ile tanıştım, hikayenin 2.erkek karakteri olmayı hak eden bir güzelliği var. Dün eğer oradan hemen ayrılmasaydım kendimi ondan uzak tutamayacak gibi hissettim.

Yanakları pembeleşir*

1.erkek Heilon ise kısa siyah saçlı ve mavi gözlüydü. Gözleri buz gibiydi. Karşısında duran herkesi soğuk bakışlarıyla dondurduğu söyleniyordu.

Kont’u kurtardıktan sonra Heilon’un da beni öldürmek istemediğinden emin olmalıyım.

Heilon Cullen , ailedeki 7 erkek çocuk arasında savaşarak varis oldu. Yani kardeşlerini katletmek zorundaydı. Tabiki hepsini öldürmedi. Bazıları uygun değildi bazıları da Heilon’dan korkup kaçtı. 2 gerçek rakibi vardı. Alexander ve George onlar ikizdi. Babasının gözdeleri bu çocuklardı. Heilondan ise hiç bir umudu yoktu. Annesi bir soylu değildi yanlışlıkla doğan bir çocuğun varisi olmasını istemiyordu. Doğduğundan itibaren küçük görüldü. Saray hizmetçileri dahil aile üyeleri ona kötü davrandı. Kardeşleriyle eşit şartlar altında büyütülmedi. Annesi de dük tarafından değer görülmemesinin nedenini hep Heilon’da buldu. Birçok kez ona işkence yaptı. Ama Heilon güçlü bir çocuktu. Kardeşlerinden daha çok çalıştı ve intikam ateşiyle büyüdü. 17 yaşı itibariyle Cullen’larda büyük bir kaos yaşandı. Ona baş kaldıran herkesi öldürdü. Acı dolu bir karakter olduğu gerçek. O hayatını bir nebze olsun güzelleştiren masum Lylia’ya aşık olmuştu.Varis olmak için çabalarındaki gibi Lylia’yı da kazanan kişi oydu.

Heilondan biraz korkuyorum. Sonuçta elinde can vereceğim ama onunla konuşup sarılmak bir okuyucuyken yapmayı en çok istediğim şeydi. Şimdi buradayım ama büyük ihtimalle böyle bir şey yapamam. O kadar erken ölmek istemiyorum.

Farkında olmadan bir tepeye gelmiştim. Bahçemiz bu kadar büyük müydü? Kocaman bir ağaç vardı gölgesine oturdum. Biraz kestirmeye başladım.

" Uyurken ne kadar güzel gözüküyorsun." dedi zarif bir ses.

Gözlerimi açtığımda karşımda iri iki çift göz bana bakıyordu. İrkildim ve geri çekildim.

"Ah korkuttum mu? Çok huzurlu gözüküyordun yakından bakmadan edemedim Melanie~" dedi ve içten gülümsedi.

Baştan aşağı onu süzdüm. Uzun ipek gibi sarı saç, beyaz bir ten, turuncu gözler ve masum ifade.

Bu kesinlikle ana karakter Azize Lylia!!! 
Bu kesinlikle ana karakter Azize Lylia!!!

Çok erken değil mi? Hemen karşılaşmayı beklemiyordum. Burda ne yapıyor?

"Güzellik uykunu bölmek istemezdim ama bugün önemli bir haber aldım. Sana söylemek için tapınaktan koşa koşa geldim." dedi.

Yüzü düşmüş gibiydi, ellerimi tuttu.

Uykumdan yeni kalktığım için sesim kısık bir şekilde

"Lylia sensin değil mi?" dedim.

Turuncu gözlerini üzerimde gezdirdi ve elini alnıma götürdü.

"Melanie, iyisin değil mi? Başına güneş geçmedi?" dedi.

Pekala, doğal davranmalıyım. Muhteşem rol yeteneklerim gelsin.

"Ahaha ,ben iyiyim. Ne oldu peki bana ne söylemek istiyorsun?" dedim.

" Melanie biliyorsun ki yakında bir savaş olacak. Tapınaktan da iyileştirme güçleri olan herkesi topladılar, ben de gitmek zorundaymışım. Böyle şeylere hiç alışık değilim, korkuyorum. İnsanlar birbirlerini keserken ordan oraya koşturmam gerekicek. Kanlarla dolu bir meydan, korkunç bir manzara. Sence kaçmalı mıyım?" dedi.

Sen ana karaktersin yani eğer gitmezsen hikaye de devam etmez değil mi? Ne kaçmasından bahsediyorsun? Ayrıca bütün tehlikeleri seni koruyan erkek karakterler sayesinde atlatacaksın.

Savaşta bir güç patlaması yaşıyordu ve bunun sonrasında Azize ilan edildi. Şuan bu unvana sahip değil.

"Lylia kaçamazsın. Tapınak hemen farkına varır. Sayım sırasında ortaya çıkar. Kraliyet askerleri vatan haini diye arama emri çıkartır ve sonra sen-"

Eliyle ağzımı kapattı. Çok endişelenmişti.

"Doğru söylüyorsun böyle bir şey yapamam! O zaman b-ben orada ölecek miyim?"

Ağlamaya başladı. Gözleri şelale gibiydi. Yaşlar hızla akıyordu.

Bir dostu olarak ona sarıldım.

Lylia’yı hiç böyle hayal etmemiştim. O çok tatlı ve narin. Erkek karakterlerin neden onu korumak istediği çok açık.

"Sorun yok, Krallığımız güçlüdür. Size zarar gelmeyeceğinden emin olacaklardır." dedim.

Birlikte çay içtik. Uzunca bir süre onu rahatlatmaya çalıştım. Hava kararmaya başlıyordu.

"Lylia saat geç olmaya başladı seni götürmeleri için arabayı hazırlamalarını söyleyeceğim." dedim.

"Melanie benim arkadaşım olduğun için çok şanslıyım. Bugün için teşekkür ederim. Sanırım bu bizim son görüşmemiz. Savaşın dönüşünde bize gelmelisin seni ağırlayacağım." dedi.

Ölüm korkusu gitmiş olmalı. Şimdi daha rahat gözüküyor.

Bana sımsıkı sarıldı. Ayrıldık.

"Leydim yatmak için biraz erken gerçekten yorulmuş olmalısınız, ışığı söndürüyorum. İyi geceler." dedi Anna.

Bu sefer gizlice halletmem gereken bir işim var.

Hızlıca yerimden doğruldum. Yorganımın altına iki yastığımı sıkıştırdım.

Şövalyelerden araklamış olduğum pantolon ve siyah pelerini üzerime geçirdim.

Pencereden elbiselerimi birleştirip yaptığım uzun ipi attım.

2.katta olduğum için çok yüksek değildi.

Yine de korkunç kabul ediyorum.

Masamın üzerindeki altın kesemi ve yüzüğümü kaptım. İpe tutunarak aşağı inmeye başladım.

1. kata çok yaklaştığımda elbiselerden biri yırtıldı.

Paat*

"Aaaah!!" bağırdım.

Oturur gibi düşmüştüm. Bacağım burkulmuş gibiydi. Acıyı hissettiğimde tekrar bağırmak istemiştim ki ağzımı kapattım.

Başka bir yerimde ciddi bir sorun yoktu. Acele etmem gerekiyordu. Bacağımdaki acıya dayanmaya çalışmalıydım.

Melanie geç saatlere kadar dışarıda dolaşırdı. Kont’un iznini alamadığı zamanlarda evden kaçarken kullandığı gizli bir geçit vardı.

Bugün dışarıda gezerken görmüştüm. Çalılar arasında duvarda benim gibi küçük bir bedenin sığabileceği boyutta bir delik vardı.

Emekleyerek içinden geçtim.

Bacağımdaki acı üzerine bastıkça daha da güçleniyordu. Bu şekilde devam etmek zordu. Aklıma yüzüğü kullanmak geldi.

Poof*

"Aa a ses deneme, dönüşüm başarılı" sesim erkek tonunda çıktığına göre dönüşmüş olmalıyım.

Tahmin ettiğim gibi bu bedende bir sorun yoktu. Yoluma bu şekilde devam etmem benim için daha iyi olucaktı.

Biraz yürüdükten sonra ileride at arabalarının geçtiğini gördüm. Beni pazar meydanına götürmelerini istedim.

Ne olur ne olmaz yüzümü pelerinimin kapüşonuyla kapadım.

Meydana vardık. Işıklı süslemeler ve çalgılı eğlenceler burda devam ediyor gibiydi.

Savaşa paralı asker olarak katılmak isteyenlerin başvuru yaptığı hana doğru ilerledim.

Evet bugünkü görevim buydu. Savaşa resmi olarak katılım sağlamak.

Hana girdiğimde ter kokusuyla karışık ağır bir koku aldım.

Etraftaki masalarda iri yarı adamlar bir yandan içkilerini içip bir yandan da yüksek sesle gevezelik ediyorlardı.

Paralı askerler eğitim görmemiş olup tüm tecribelerini savaşlarda alırlar. Ağızları bozuk olup kaba saba insanlardır. Burada hiç kız görülmez. Güzel garsonlar hariç. Onlara acıyorum. Bu ortam çok rahatsız edici.

Önümde kocaman bir adam belirdi. Yüzünü görmem için başımı yukarı çevirmem gerekiyordu.

"Başvuru için mi geldin ana kuzusu." dedi.

Ne oldu tipim sizden daha güzel diye kıskandınız mı beyler?

Bu bedenim erkek gibi görünsede boyutum ortalama bir şövalye kadardı. Kas yapım orta seviyede. Yüzüm ise masumane. Evdeyken aynadan baktığımda kendime aşık olmuş olabilirim.

"Evet! işlemleri nerde halledebilirim?" dedim.

Kaba kaba güldü ve

" İşlemler mi? Ahahha giriş belgen bir işaret olacak." dedi.

Adamın arkasından kısa boylu tıknaz başka bir adam çıktı. Altın dişleriyle gülümseyerek yanıma yaklaştı.

Ne?!

Elinde kızgın bir tel vardı.

Olamaz dövüşmeye mi hazırlansam, ben burdan kaçmılıyım.

"Bana yaklaşma ve şu şeyi önümden çek! Başvuru yapmaya geldiğimi söyledim! Yetkili kimse yok mu burada?!" diye bağırdım.

Nefes alıp verişim hızlanmıştı.

Bazıları ayağa kalktı..

Oops sanırım onları kızdırdım.

Etrafımda yuvarlak oluşturup gitmemi engellediler. Hepsi sırıtmış beni izliyordu.

Önümdeki iri yarı adam söze girdi

"Paralı asker olmak için buraya geldin ve minik bir yanıktan mı korkuyorsun? Kendine erkek adam mı diyorsun be?" dedi.

Bağırmasa bile sesi çok yüksek çıkıyordu.

İrkildim. Burdan hemen kurtulmak istiyorum. Savaşa katılmam için işaretin yapılması gerkiyorsa belki de dayanmalıyım. Üzgünüm Laoran bedenine zarar vermek istemiyordum.

Kolumdan iki kişi tutup beni zorla çekiştirdi. Onları uzaklaştırmaya çalışsamda benden daha iriydiler.

"Tamaam ,tamam pekala ben kendim otururum. Hadi çabuk halledin şu işi" diyip kollarımı tutanlardan kurtuldum.

Hepsi büyük bir eğlence varmış gibi beni izliyordu.

Somurtmuş bir şekilde sandalyelerden birine oturdum.

Sağ kolumu çektiler ve üstünde paralı askerlerin simgesi olan boğa işaretli kızgın teli koluma bastırdılar.

Acıdan inliyordum. Ömrü hayatım boyunca böyle bir acı hissetmemiştim. Gözümden yaşlar geliyordu. Bu birkaç saniye bir ömür gibiydi.

"Tamam bitti ağlama artık kuzucuk." dedi bir tanesi.

Hemen koluma baktım. Kızarmıştı. Gözyaşlarımı gizleyerek

"Bitti mi ? Yapmam gereken başka bir şey yok mu?" diye sordum.

Adamlar ilgisini kaybedip yerlerine döndüler.

Başımda duran adam şöyle dedi

"Aklında tutman gereken birkaç talimat var. Artık kraliyet adına çalışan bir paralı askersin yani sana denilen her şeyi yapmak durumundasın. Ölmemiz emredilse bile. Paralı askerler deneyim olarak kendi arasında 3 bölükten oluşuyor. Sen son bölük olan Acemiler’densin. Birbirimizin arkasını hep kollarız. Burda senden üstün olanlara saygılı davranmazsan kafan kopabilir. Yani davranışlarına dikkat et. Yarın sabah askeri birlikler düzen çalışmasına girecek, zamanında burda ol." dedi.

Başka diyecek bir şeyi yok gibi olduğundan ordan hızla uzaklaştım.

Cuma günü son tenefüsten çıkmış bir öğrenci gibiydim kısa süreliğine mutlu ve özgür.

Geldiğim yönden geri döndüm.

Odamda değişiklik yoktu. Kimse fark etmemiş...

**************************************
Bölüm sonunda değerli yorumlarınızı ve yıldızlarınızı eksik etmeyin!! ♡


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.