Yukarı Çık




26   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   28 


           
Alice dudaklarını sımsıkı kapattı, aşağılanmış bir ifadeyle gözleri yaşlarla dolmuştu, neredeyse ağlamak üzereydi.


“B-burası Britanya toprağı! İngiltere’nin kuzey sahili!”


Alice, Bristol Limanı’na geri dönmemişti. Orası çok uzaktı, yolculuk onu öldürürdü. Bunun yerine, İskoçya’nın en kuzeyindeki ıssız bir adayı seçmişti.


“Burada neden kuş bile uçmuyor?” Merlin kaşlarını çattı, bir gariplik hissetti. Kafasında buranın, fötr şapka takmış centilmenlerin ya da şemsiyeli, kabarık elbiseli hanımefendilerin dolaştığı bir yer olması gerekiyordu. “Beni kandırmaya kalkma. Ben az çok kitap okumuş biriyim.”


“Gerçekten burası Britanya! Sana yalan söylemiyorum! Sadece burası en kuzeyde ve iklim sürekli değiştiği için kimse buraya şehir kurmamış…” Alice çıldırmış gibi açıklama yapmaya çalıştı, kafasını defalarca sallayarak.


“Anlıyorum…” Merlin bir an düşündü. Gidip şu meşhur Güneş Batmayan İmparatorluğu görmek istiyordu.


“Bu kadar çabaladığın için seni bir kez övmeye karar verdim.”


“Senin övgüne ihtiyacım yok!” Alice, dişlerini sıkarak öfkeyle cevap verdi. Merlin’e karşı duyduğu nefret o kadar büyüktü ki diş etleri bile kaşınıyordu.


Merlin hafifçe gülümsedi, el sallayarak “Hoşça kal! Gerçekten keyifli bir deniz yolculuğuydu~!” dedi.


Keyifli mi?! Saçmalık!


Defol git! Seni lanet olası iblis kralı!


Bir gün şu kılıcımla kafanı kesinlikle keseceğim!


Alice dudaklarını sertçe ısırdı, içinden lanetler okuyarak düşündü. Merlin’e duyduğu tiksinti, bir hamam böceğine duyulan nefretle aynı seviyeye ulaşmıştı. Aralarındaki mesele ölüm kalım meselesine dönmüştü artık.


Merlin birkaç adım attı ama aniden olduğu yerde durdu. Yüzünde dehşet dolu bir ifade belirdi.


Aklına çok ciddi bir sorun gelmişti, Yanında para yoktu!


Bir dünyalar arası yolcunun bildiği en temel şeylerden biri,beş parasız bir şekilde toplumda adım bile atamayacağıydı.


Şimdi ne yapmalıydı? Ülkenin hazinesini mi soyacaktı? Yoksa yoldan geçen tüccar kervanlarını mı soymalıydı?


Merlin kendisini bir iblis lordu olarak görüyordu ama yine de gururluydu. Hırsızlık yapmak ya da başkalarının mallarına zorla el koymak onun gibi asil biri için fazla aşağılık bir hareketti.


Ayrıca böyle bir şey yaparsa ülkenin arananlar listesine girecekti. O andan itibaren bir sürü ölmeye hevesli maceracı ödül için peşine düşecekti.


Ne de olsa kendisi bir iblisti, insan değildi ama temel ahlaki değerlere sahipti. İnsan olmakla hayvan olmak arasındaki en büyük fark da buydu.


Burası başka bir dünya diye istediğim her şeyi yapamam. İnsan kılığına girip hayvandan beter şeyler yapacak halim yok.


Ama bu ahlaki değerler sadece normal insanlara ve dostlarına uygulanıyordu.


Düşmanlarıma karşı mı?


Onlara her şeyi yapabilirim tabii ki! Böyle bir şeyde tereddüt mü edilir?!


Merlin’in gözleri bir anda yıldız gibi parladı. Arkasına dönüp kumsalda diz çökmüş halde dinlenen Alice’e baktı.


Ben iblis kralıyım, o da kahraman. Kesin düşman sayılırız.


O zaman neden biraz kötüleşmiyor ve Alice’in son kalan değerini sömürmüyordu? Böylece Britanya’da rahatça hareket edebilirdi.


Merlin’in gözleri Alice’in üzerindeki saf beyaz mithril zırha kaydı. Parlak bir ışık saçıyordu, yüzeyi büyü savunma mühürleriyle kaplıydı.


Bu normal bir zırh değil… Kesinlikle en kaliteli türden! Ulan bu zırh servet değerinde olmalı!


Eğer Alice’in mithril zırhını alabilirse, bununla iyi para kazanabilirdi.


Evet, kararını vermişti— Alice’i soyacaktı!


Merlin boğazını temizledi, Alice’in önüne yürüdü ve çenesini okşayarak arsızca sırıttı:


“Güzel hanımefendi, sizden çok değerli bir şeylerinizi bana adamanızı rica edeceğim. Hehehe~”


“N-ne yapıyorsun?!”


Alice hızla göğsünü kapatıp geriye doğru çekildi.


Aklında şu düşünce yankılandı—


‘Değerli bir şey’ mi? Yoksa benim namusumu mu kastediyor?!

∑(°Д°๑)❢❢

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


26   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   28