Emri verdikten sonra, sesi Erken Saatler’de sisle kaplı kıyıda kesin bir şekilde yankılandı.
Primus Kaçınılmazlıklar’ı, kristal kıtayı titretmeye yetecek kadar coşkuyla cevap verdi.
Bir Milyon’luk ordusu saflarından yükseldi, zırhlı bedenleri hazırlık içinde titreyerek, tek bir sesle şöyle haykırdılar:
“Emrinizi mutlak bir adanmışlıkla yerine getireceğiz! Katlar, Sonsuz Açlığ’ın Dokunuş’unu hissedecek! Çöken Bölgeler, Sonsuz Mana’nın ışığını görecek! Gezgin Topraklar, geçişimizden önce titreyecek! Düşmanın gemilerini bulup, sizin yargınız için işaretleyeceğiz! Çöken Medeniyetler’i bulup, onlara sizin ortaya çıkışınızı haber vereceğiz!“
Sesleri derin, ağır ve görkemli bir uyum içinde uğulduyordu. Son bildiri yankılandı.
“İlkel Medeniyet’in ihtişamı için! Çalınanların geri kazanılması için! Sonsuz Açlığ’ın ortaya çıkması için! Bir olarak hareket ediyoruz! Bir olarak savaşıyoruz! Bir olarak zafer kazanıyoruz! Bize emir verin, yerine getirilecektir!“
...!
Bu görkemli beyanatlar sona erdikten sonra, Noah zırhlı yumruğunu havaya kaldırdı.
Soğuk bir sesle, kesin bir tonla bağırdı
“Harekete geçin.“
Ve...
BOOM!
İlkel Medeniyet’in Kılıçlar’ı harekete geçti!
Bir Milyon Primus Kaçınılmazlığ’ı aynı anda yukarı doğru yükseldi, Zırhlı Bedenler’i gökyüzünü boyayan Obsidiyen-Mavi’si ve Altın rengi dalgalar yarattı.
Binlerce kişilik gruplar halinde hassas bir şekilde organize oldular.
Infiniverse’nin dışına her yöne yayıldılar... Bazıları Aşkınlık Katlar’ doğru ilerlerken, diğerleri Çöküş Bölgesine daldı, daha da fazlası ise Kataloglanmış Uzay’ın Ötesi’ne uzanan geniş Gezgin Topraklar’a yöneldi.
Her grup bir amaçla hareket etti, Sonsuz Açlıklar’ı onları ileriye itti.
Onlar ilk dalgaydı.
Gözlemlenebilir Varoluş’un tamamına Varoluş’unu yeni ilan etmiş olan İlkel Medeniyet’in öncüleri.
Ve onların arkasında, 3 Milyon’dan fazla Primus Kaçınılmazlığ’ı kalmıştı... Noah’ın bir sonraki emrini bekliyor, kardeşlerini veya onun emrettiği her şeyi desteklemeye hazırdılar.
Noah, onların gidişini memnuniyetle izledi.
BU Yaşayan Paradoks Avatarlar’ını göndersin.
Öl’ü Düzen güçlerini seferber etsin. Tezgâh, güvenli sınırlarının dışında neyin çiçek açtığını fark etsin.
Biz hazırız.
Ve Açız.
Sonsuz bir Açlık içindeyiz.
Ve tam da bu Açlık yüzünden o şekilde hareket etti.
Açlık beslenmeye ihtiyaç duyuyordu.
Tezgâh... Besin için kanını akıtmak istediği şişko bir domuzdu.
Yaşayan Paradoks, Kendisi’nin ve Tezgâh dışındaki diğerlerinin besin maddesi olduğunu mu söyledi? Gübre mi?
Tamam!
Dışarıdaki Sonsuzluğ’u görmesine izin verin. Tezgâh Avatarlar’ını göndersin. Onlar, ertesi gün sıçacağı gübre olsunlar!
HUUM!
Mana ve Açlığ7ın 1 Milyon Kaçınılmazlığ’ı Varoluş’un her yerine yayıldıktan sonra, Noah Zırhlı bakışlarını yukarıda görkemli bir şekilde süzülen Ozymandias’a çevirdi.
Onun bu kısmı, Sonsuz Açlığ’ın Avatar’ı... Dokunaçlı göğsü çatladı ve bir sonraki anda açılmaya başladı, altında Sonsuz bir derinlik barındıran Kırmızı-Obsidiyen bir Alan ortaya çıktı.
Ozymandias, daha sonra emir verircesine, aşağıya doğru işaret etti ve Otorite’si, emri dinleyip, yükselen 2 milyon Primus Kaçınılmazlığ’ın,üzerinde parladı.
Obsidiyen-Mavi’si ve Altın rengi bir Nehir gibi göğsüne doğru akarken, yaklaşırken şok edici bir şekilde küçülerek, Ozymandias’ın Varoluş’una sığdılar... Sanki içindeki boşluk, dış görünüşünün gösterdiğinden çok daha genişmiş gibiydi.
Milyonlarca Varoluş’unu tamamen göstermesine gerek yoktu.
Yavaş başlayıp, ihtiyaç duyulduğunda daha fazlasını serbest bırakabilirdi!
Ozymandias’ın Yapı’sı içinde barındırılan 2 Milyon Primus Kaçınılmazlığ’ın bu görkemli manzarası, izleyenleri hayrete düşürdü.
Yukarıdaki gökyüzünde, ilk gezintiye katılmak isteyenler de hazır bir şekilde süzülüyorlardı... Zırh’lı figürler, beklentiyle titriyorlardı.
Böylesine önemli bir anda...
HUUM!
Varoluş’un kendisi, olanların önemini kabul edercesine, titremeye başladı.
Bir senfoni çalmaya başladı... Görünür bir kaynaktan değil, Varoluş’un kendisi, yapılan eylemlerle rezonansa girerek!
Melodi, gerginlik, cesaret ve büyüklüğü bir araya getirerek, görkemli bir şey oluşturuyordu.
Noah, BU Öl’ü Düzen’in sözlerini hatırlayarak, etrafına baktı...
Bir Varoluş’un Güc’ü veya eylemleri yeterince derin olduğunda Varoluş’un Kendisi’nde Rezonans Yaratabileceğ’ini.
Titreme. Senfoniler.
BU Yaşayan Paradoks’un sadece ortaya çıkması bile, onu ve etrafındaki herkese tekrar tekrar “DİZ ÇÖK! SAYGI GÖSTER!“ diye bağırmasına neden olmuştu.
Ama bu anda...
Vızıldayan Varoluş ve senfoniye eşlik eden, daha önce görülmemiş bir şey meydana geldi.
Enstrümantal Melodi, Daha Karmaşık bir şeye dönüştü be kristal gibi bir Kadın Ses’i yankılanmaya başladı... Sözler. Varoluş’un kendisi, bu konuşlandırmanın görkemli önemine eşlik edecek sözler besteliyordu.
Ses, Melankolik bir Güzellik’le şarkı söylüyordu.
“Bunlar Varoluş’un yarattığı Silahlar, Bastırılamayan baskıdan doğanlar, Zulüm ve zincirler, ne bekliyordunuz ki? baskı altında büyüyenler dizginlenemez...“
Melodi, akılda kalan bir yankıyla devam etti.
“Neden her şey olduğu gibi bırakılamadı? Neden Varoluş özgür kalamadı?
Neden komplolar ve entrikalar olmak zorundaydı, Olabileceğimiz şeyi çökertmek için?“
Koro trajik bir ihtişamla yükseldi!
“Şimdi bıçaklar boşlukta yankılanıyor, Şimdi Geniş Alanlar Mana ve Açlık’la kanayacak, Silahlar istediniz, onları acı içinde dövdünüz, Hasat’ın bir daha gelmeyeceğini mi sandınız?“
Noah, bu melodik koroyu dinlerken, etrafındaki Varoluşlar’ı seyretti ve etrafındaki herkesle birlikte şaşkınlıkla izledi.
Maymun benzeri Quintessence Ozan’ı, zaten Mana ve Açlığ’ın Medeniyet Zırh’ı içindeydi... En çılgın rüyalarından birini duyuyormuş gibi hissetmişti.
Varoluş’u, Yaratıcı coşkuyla titriyordu, çünkü Varoluş Kendi’si, O’nun Her Zaman Yaratmak istediği şeyi besteliyordu.
Noah, Varoluş’un onun eylemlerine yanıt olarak bestelediği gibi görünen koroyu dinlemek için gözlerini kapattı... Sanki Varoluş, Açlığ’a, Kaçınılmazlıklar’a, ve Eonlar boyunca Sayısız Varoluş’a yapılanların sonuçlarının şimdi ortaya çıktığını kabul ediyormuş gibiydi.
Tatminkar bir gülümsemeyle gözlerini tekrar açtı ve Leonore Rureaux’ya memnuniyetle gülümsedi ve gözlerini tekrar açarak, Leonore Rureaux’ya kararlı bir bakışla baktı.
“Biz’i Kurumuş Uyku Kıyısı’na götür.“
...!
Bu sözlerle, Zırh’lı Leonore kararlılık ve gergin bir beklenti karışımı bir ifadeyle naşını salladı.
Noah’ınkine benzer içi boş kılıcı tutan sağ eli, kesin bir hareketle Uzay’ı dikey olarak kesti.
Varoluş’un içinde devasa bir yırtık oluştu, kenarları Uzaysal Otorite’yle çatırdayarak, hedeflerine giden yol ortaya çıktı. Vücud’unda 2 Milyon Kaçınılmazlık barındıran Ozymandias, çevresindeki Varoluşlar’ı onun geçişini kabul ettiren bir ciddiyetle portala doğru süzüldü.
Onlarca Varoluş onu takip etti: Zırh’lı Vizör’ünden bile görülebilen karakteristik tehlikeli gülümsemesiyle Riya, ordularıyla birlikte Arch Lich Ra’Zan, Şeytan’i bir beklentiyle Barbatos, Ânalitik odaklanmayla Dr. Hall...
Noah’a en yakın olanların çoğu, etraflarında senfoni çalmaya devam ederken, portala doğru ilerledi.
“Ne olabilirdi, ne olmalıydı, Eğer Açlığ’ını dinlendirseydin ama sen kirlettin ve yozlaştırdın, Şimdi Yarattığ’ın Çeneler’le yüzleş...“
Noah, duygusal Khor’un yüzüne baktı ve Zırh’lı elini ona davetkar bir hareketle uzattı.
“Gidelim.“
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.