Okulu astım. Gerçi fark etmez. Üniversite tavsiyemi zaten büyük ölçüde garantiledim. Bir gün okula gitmemek devamsızlık durumumu değiştirmez.
Bu kızı terk edeli epey oldu. Gerçi o kadar kullanışlı ki, biraz daha etrafta tutabilirim.
Ayrıca ortaokulda terk ettiğim, ama atıldıktan sonra okuldan kaçmaya başlayan ve sonra inatla beni liseye kadar takip edenler de var. Ortaokulda terk ettiğim “Kullanışlı Kız No.1” mesela. Resmen bir stalker gibiydi ama onu biraz oyalayıp azıcık umut verdiğimde, ne zaman arasam gelen bir kız hâline geldi. O yüzden şimdilik etrafta tutuyorum.
Bir kral, etrafını birçok kadınla çevrelemelidir.
Bu arada, Aono’nun bir şekilde Ai Ichijo’nun dikkatini çekmiş olması sinir bozucu. Sinir bozucu. O, Kral’dan önce kurban edilmesi gereken bir köleden başka bir şey değil. Alt sınıfları daha da kışkırtırım ve onu hızla bir okul asmacıya çeviririm. Takayanagi ya da bir başkası şikâyet edebilir ama nasıl olsa konuşarak sıyrılabilirim.
Miyuki’yi bir kez terk ettikten sonra, sıradaki hedefim kim olmalı? Ichijo da onu terk ederse, Aono toparlanamaz. Bu da fena bir senaryo değil. Okulun idolü hâline gelmesi de eğlenceli olurdu.
“Senpai, seni seviyorum. Sonsuza kadar birlikte olacağız.”
Miyuki yanımda uyurken, mırıldanarak bunu söyledi. Yüzünde mest bir mutluluk vardı. Bu kız gerçekten çok kolay.
Başını okşadığımda, yüzü daha da mutlu oldu.
Görünüşe göre temiz ve masum görüntüsü yüzünden erkekler arasında popüler. O hâlde, erkeklerin onun hakkında sahip olduğu bu imajı parçalamak fena olmaz. Belki ağır makyaj yaptırırım ya da benzeri bir şey. Onu sadece bana ait bir kıza dönüştürürüm. Böylece ona ilgi duyan diğer tüm erkeklerin filizlenen romantik duygularını ezebilirim.
Hem eğer bana karşı hoşnutsuzluk duymaya başlarsa, bir kez bana bağımlı hâle geldiğinde, onu sadece kırıp istediğim her şeyi yapmaya zorlayabilirim.
Sonra, artık kimse onunla bir şey yapmak istemediğinde onu terk ederim. İşin en güzel yanı da bu.
Kalbimde karanlık bir alev yanarken, kızı kucakladım.
“Okulu astık, değil mi?”
Öğleden sonra otelden ayrıldık. Sonuçta iyi bir öğrenci. Biraz suçluluk hissediyor gibiydi.
“İyi misin? Geceyi dışarıda geçirince?”
“İyiydim. Aileme bir kız arkadaşımın evinde kalacağımı söyleyerek yalan söyledim.”
Miyuki’nin bakışlarının ince ince kaydığını hissedince, hafif bir huzursuzluk duydum.
“Boş ver. Zaten okul neredeyse bitti, hadi eve gidelim.”
Gerçekten de, bir gün okulu astıktan sonra, dünkü sinirim gözle görülür şekilde azalmıştı.
Kadınlarla oynamak gerçekten de stres atmanın en iyi yolu.
Mekândan ayrılırken, bir araba aniden tam önümüzde durdu.
Bir devriye arabasıydı.
“Hı?”
Miyuki istemsizce çığlık attı.
Bu da neydi? Hiçbir şey anlamadan, nutkum tutulmuştu.
Devriye arabasının camı yavaşça açıldı. Genç bir polis memuru soğuk bir gülümsemeyle bizi selamladı. Ağzı gülümsüyordu ama gözleri gülmüyordu. Bizden şüphelendiği belliydi.
“Ah, kusura bakmayın çocuklar. Aslında, liselilerin kalmamaları gereken bir otelde kaldıklarına dair bir ihbar aldık. Belirli işletmelerle ilgili düzenlemeleri biliyor musunuz? O otel, 18 yaş altındakilerin girmesine izin verilmeyen bir yer. Sorun yoktur diye düşünüyorum ama yine de, ihtiyaten kimliklerinizi gösterebilir misiniz?”
Dehşet içinde donup kaldık. Miyuki açıkça paniklemiş ve titriyordu. Profiline baktığımda yüzünün tamamen bembeyaz olduğunu gördüm.
“Ne yapacağız? Tutuklanacak mıyız?”
Miyuki’nin gözyaşları içinde bana sarılarak fısıldadığı bu sözler, beni daha da huzursuz etti.
Bir ihbar mı? Kim yaptı böyle bir şeyi? Üniforma giymiyorduk. Sivil kıyafetler içindeydik. Normalde üniversite öğrencilerine benzememiz gerekirdi. Yani bu, rastgele birinden gelen bir ihbar olamazdı, değil mi? Beni tanıyan biri mi…?
Bana ihanet mi edildi?
Ne yapmalıyım? Eğer bu şekilde devam ederse, gözaltına alınırım. Bu olursa itibarım yerle bir olur ve buna kesinlikle izin veremem.
O zaman yapılacak tek bir şey var.
Buradan kaçmaktan başka çarem yok.
Ama Miyuki yükten başka bir şey değil. Ne yapmalıyım? Onu burada bırakmalı mıyım?
Bir kızla birlikte kaçmaya çalışırsam, sonu sadece polis tarafından yakalanmak olur. Gerçekten yapabileceğim hiçbir şey yok mu?
“Hey, siz ikiniz! Ne oluyor size? Neden donup kaldınız? Yoksa gerçekten liseli misiniz?”
İki polis memuru arabadan indi ve bize doğru yürümeye başladı. Bu benim tek şansımdı.
“Koş, Miyuki!”
Var gücümle istasyona doğru fırladım. Ama Miyuki kaçmak için çok yavaştı. Bir polis memuru onu hemen yakaladı ve ardından benim peşimden koşmaya başladı.
Kahretsin, işler nasıl bu hâle geldi? Ben…
Belki de çok ani koştuğum için, ayaklarım birbirine dolandı ve düştüm. Ah.
Beni kovalayan genç polis memuru hızla üzerime atlayıp yakaladı.
“Kahretsin, bırak beni, bırak!”
Direnişim boşunaydı ve sonunda yerde yuvarlanırken, umutsuzluğun acı tadını hissettim.
—Muhbirin Bakış Açısı—
Otelin yakınındaki bir hamburgerciden tüm sahnenin yaşanışını izledim.
Kondo’nun yerde tırtıl gibi yuvarlandığını görünce, biraz rahatladım. Okulu asıp bunca zamandır burada beklemem boşa gitmemişti. Oldukça eğlenceli bir manzaraydı.
Bununla, gözaltına alınacaklar. Ama bu yeterli değil.
Birisi gözaltına alındığında, polisin okulla iletişime geçme ihtimali genellikle düşüktür. İnternette okuduklarıma göre, iletişim genellikle yalnızca ebeveynlere ulaşılamadığında gibi özel durumlarda kuruluyor.
Bu yüzden, bu aşamada sadece polise ihbar etmek, intikamımın tamamlanması için yeterli değil. Okulun bunu öğrenmemesi anlamsız olur.
İşte bu yüzden, olayları belgeleyen fotoğraflar bu kadar önemli. Dün otele girdiklerine dair görüntüler, asıl koz.
Ve şimdi gözlerimin önünde yaşanan bu sarsıcı sahne de… Acımasızca, Kondo’nun polis memuruna direnip yerde yuvarlanırkenki aşağılayıcı hâlini akıllı telefonumun kamerasıyla kaydettim.
“Pekâlâ, bakalım buradan sonra bunu konuşarak nasıl sıyrılmaya çalışacaksın, Futbol Kulübü’nün Kralı?”
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.