Saat üçe doğru liseye en yakın istasyona geri dönebildim.
İstasyondaki emanet dolabına koyduğum üniformayı çıkardım, tuvalette üstümü değiştirdim ve hiçbir şey olmamış gibi okula yöneldim. Dersler çoktan bitmişti, kulüp faaliyetleri başlamıştı. Okulla düzgün şekilde iletişime geçtiğim için kimse yokluğumdan şüphelenmedi.
Bir tanıdıkla karşılaşırsam, kendimi iyi hissetmediğimi ama unuttuğum bir şeyi almaya geldiğimi söylersem sorun olmazdı.
Her şeyden önce, intikamımı önceliklendirecektim.
Kimse fark etmesin diye futbol kulübünün soyunma odasına yaklaştım. Zaten okul üniforması giymiş biri olarak ders çıkışı okulda oyalanmam şüpheli olmazdı. Ayrıca bizim okulda soyunma odaları sahadan ayrıdır ve spor kulüplerinin odaları bir arada bulunur.
Yapmam gereken tek şey, markette bastırdığım fotoğrafları içeren bir zarfı futbol kulübünün soyunma odasında rahatça “kazara” düşürmekti.
Onlar Kondo’ya adanmıştı. Aono-kun’a yönelik zorbalığa kendi adalet anlayışlarını dayatarak aktif biçimde katıldıkları zaten doğrulanmıştı. Bu yüzden kötü karakterlere merhamet yoktu.
“Bu fotoğraflar yüzünden futbol kulübü şüphesiz çökecek. Bunu atlatmayı başarsalar bile, önemli turnuvayı aşamayacaklar. Bundan sonra kulüp üyeleri hikâyeyi kendi kendilerine büyütecek.”
Futbol kulübünden Mitsuda, Kondo’nun itibarından beslenen bir vatoz gibiydi. İkinci sınıf futbol kulübü üyelerinin Aono-kun’un zorbalığına karıştığına dair SNS’ler zaten inceleniyordu. Bu çocuklar aptal. Kendi SNS’lerini takip ederseniz, futbol kulübünün zorbalığa ne kadar bulaştığı açıkça görülür.
Okulun soruşturması çoktan başlamış olmalı, bu yüzden çoğu şey ifşa edilmiştir.
Ancak okulun onları bilerek serbest bırakıyor olması bir şey ifade ediyor olmalı.
Hipotez 1: “Okul, bu olayın beyni olan Kondo’yu kesin olarak devirmek için somut kanıt arıyor ve onun suçu başkalarına pis yöntemlerle yıkmaya çalışacağını öngörüyor.”
Eğer durum buysa, benim için kolay olur. Sonuçta Kondo için yıkıcı fotoğraf verileri elimde. Öğretmenlerle aktif biçimde iş birliği yaparsam, Kondo’yu köşeye sıkıştırabilirim.
Ancak bir sonraki hipotez, Hipotez 2: “Okul da bunu aktif biçimde örtbas etmeye çalışıyor” doğruysa, işler karmaşıklaşır.
Sadece fotoğraflarımla, bunun uygunsuz cinsel ilişkilere dair sıradan bir kanıt olarak reddedilmesi ve yalnızca hafif bir cezayla sonuçlanması riski var.
İşleri karmaşıklaştıran, ebeveynlerinin yerel bir genel müteahhit şirketinin başkanı ve belediye meclisi üyeleri olması.
Hipotez 1 doğruysa, etkili ebeveynler hamle yapmadan önce belirleyici kanıtı elde etmek için doğru anı bekledikleri ve ardından karşı tarafın tek kelime edemeyeceği şekilde kapsamlı biçimde çürüttükleri oldukça muhtemel.
Hipotez 2 doğruysa; ebeveynlerin nüfuzundan çekinildiğini ve okulun da örtbasın içinde olduğunu varsayarsak, diğer belediye meclisi üyelerine ya da eğitim kuruluna güvenmek daha iyi olabilir.
Bilgileri ifşa eden bir yayıncıya sızdırmayı da düşündüm ama bunu yapmaktan vazgeçtim; doğru ele alınıp alınmayacağı belirsizdi ve Aono-kun’un davasının sansasyonel biçimde kurgulanması gibi yüksek bir risk vardı, bu da ikincil zararlara yol açabilirdi.
“Futbol kulübü dağılsa ve önemli bir turnuvada ezici bir yenilgi alsalar bile, bu Kondo’nun siciline sadece küçük bir leke sürer ve o kısa sürede tasasız yaşamaya devam eder. Ve tıpkı bu kez Aono-kun’da olduğu gibi, daha birçok insana zarar vermeyi sürdürür.”
Dürüst olmak gerekirse, kendimi affedemiyordum. O zamanlar bir şekilde harekete geçebilseydim, Kondo bu kadar küstah olmazdı. Onları durdurabilecek tek kişi bendim.
Artık geriye yalnızca kin kalan eski çocukluk arkadaşımın yüzünü düşündüm. Bu olayla birlikte, onun dengesiz ruh hâli kesinlikle çökecekti. Ama bu beni ilgilendirmiyordu. Acı çektiğim dönemde yanımda kalan dostu, beni terk edene tercih etmek son derece doğaldı.
Kalbim paramparça olmuştu ve içime kapanmıştım. Liseye giriş sınavlarına hazırlanarak bir yıl geçirdikten sonra, bir şekilde bu okula girmeyi başardım ama en sonunda, Kondo’nun pervasız tırmanışını durdurmak da benim sorumluluğumdu.
“Ah, Endo. Burada ne yapıyorsun? Kendini iyi hissetmediğin için bugün izinli olman gerekmiyor muydu?”
Arkadan aniden seslenilince istemsizce döndüm. Orada, kendo kıyafeti giymiş bir sınıf arkadaşım, Imai-kun duruyordu.
Bu beklenmedik karşılaşma için minnettardım. Imai-kun, Aono-kun’un diğer çocukluk arkadaşı ve en yakın dostuydu. Aono-kun sayesinde lisede edindiğim ikinci arkadaştı. Mutlaka bir şeyler biliyor olmalıydı.
Bununla birlikte, intikamım büyük bir eşiği aşmış olacaktı.
Zarlar atıldı. (Deyim: geri dönüşü olmayan, kesin bir adım atıldı.)
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.