Yukarı Çık




69   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   71 

           
70.Bölüm: 14.Kısım – Tahtın Efendisi (6)


Sonuçta ana karakter, her zaman ana karakterdi.
Onu Gangbuk-gu’ya kadar göndermiş olmama rağmen, çoktan bir siyah bayrağı vardı.

Temsilci olmayan biri, bir temsilcinin bayrağını ele geçirdiğinde, gizli senaryo olan ‘Devrim Yolu’ açılırdı. Bunun farkında olacak ki buraya gelirken başka bir istasyonun temsilcisini öldürmüş ve kralın tahtını ele geçirmişti.

Yoo Joonghyuk’un öfkesine bakılırsa, Lee Jihye’nin ve Jung Heewon’un işlerini iyi yaptıkları görülüyordu.
 Birkaç adım geri çekilip Han Sooyoung’a baktım.

   “Hey, o kılıcı bana ver.”

   “H-Hayır, olmaz.”

   “Burada ölmek mi istiyorsun?”

Yoo Joonghyuk hareket ettiğinde Han Sooyoung’un gözleri titredi.

   “Gilyoung!” diye bağırdım.

Sinyalimi aldığında, Lee Gilyoung’un gözleri beyaza döndü.

Grrrrrooooo—!

Tüneldeki hava, yırtılan kağıt gibi bir sesle parçalandı ve ardından bir şey zindanın duvarlarına çarpmaya başladı. Birkaç saniye sonra, dev bir çekirge pençesi duvarlardan birini yardı.

   [6. Seviye böcek kral, Titanoptera ortaya çıktı!]

 Yıkım yaratma konusunda, Gilyoung’un yetenekleri en iyisiydi. Dev böcek kral türünün muazzam gücüyle tüm tünel sallandı. Yoo Joonghyuk, açıkça şaşırmış şekilde arkasını döndü. Bu fırsatı değerlendirerek Han Sooyoung’un başının arkasına bir darbe indirdim.

   “A-Ah…!”

İnleyerek, tuttuğu Dört Yin Şeytan Kesen Kılıç’ı düşürdü. Kılıcı kaptım ve bonus olarak boynunda taşıdığı bayrağı da aldım.

   [‘Hongik Üniversitesi’ grubunun bayrağını ele geçirdin.]

   [Mor bayrağın siyah bayrakta biriken başarı puanlarını emdi.]

    [Mor bayrağın siyah bayrağa evrimleşti.]

    [Artık siyah bayrağın avantajlarını kullanabilirsin.]

    [Tebrikler! Kralın ilk yeterliliğini tamamladın.]

    [Mevcut kral sayısı: 6]

Hız kesmeden Tiran Kral’a doğru koştum.

Tiran Kral, enkaz yığınının altında sıkışmıştı. Görünür kısmı, yoğrulmuş bir hamur gibi bükülmüştü...bu acımasızcaydı. Herkesi öldürmeye çalışmıştı, ama sonunda kendisi boşu boşuna ölmüştü.

Arkamdan Han Sooyoung bağırdı.

   “Piç hırsız!”

Onu görmezden gelerek çabucak Tiran Kral’ın eşyalarını topladım.

   [Üç Tekerlekli Halka eşyasını elde ettin.]

   [Ejderha Kavanozu eşyasını elde ettin.]

Yenilenme kabı, Ejderha Kavanozu.

Görünüşe göre, Tiran Kral buraya gelmeden önce yedi kişilik zindanı temizlemeyi başarmıştı.

   “…Kim Dokja!”

Yoo Joonghyuk korkunç bir hızla peşimden geliyordu. 30 seviye çevikliğim olmasına rağmen, aramızdaki mesafe hızla azalıyordu. Etrafıma bakıp en yakın kralın arkasına saklandım.

   “N-Ne oluyor?”

Toprak Ejderhası Kralı, Gu Taesung’du.

   “Kuaaaak!”

Acımasızca, Yoo Joonghyuk adamın başını indirdi ve bayrağını elinden aldı.

   [Takımyıldızı ‘Hannam’ın Lordu’, sana dik dik bakıyor.]

Üzgünüm Gyeon Hwon, ama yapacak bir şey yoktu. Umarım bir sonraki senaryoda şansın yaver gider.

Tam o anda, koşmayı bırakıp masum rolü oynamaya karar verdim.

   “Yoo Joonghyuk, bir dakika dur. Konuşalım.”

   “O not…”

   “Not mu?”

   “Kız kardeşim.”

Her şeyi anlamak için sadece iki kelime yetmişti.
Neyse ki, Lee Jihye planın kendi kısmını yerine getirmiş ve not, Yoo Joonghyuk’a tam zamanında ulaşmıştı.

   “Ne olmuş kız kardeşine?”

   “Kız kardeşimi nereye sakladın?“

   “Ne diyorsun?”

   [Karakter ‘Yoo Joonghyuk’, Yalan Tespit Sv.6’yı kullanıyor.]

   [Yoo Joonghyuk, yalan söylediğini tespit etti.]

Lanet olsun.

   “Şimdi söylemezsen seni gerçekten öldüreceğim.”

Kız kardeşini bulması için onu kuzeye yönlendirmiş, boş yere vakit kaybetmesine sebep olmuştum. Üçüncü regresyon olduğu için kişiliği henüz o kadar yıpranmamıştı; bu yüzden plan işe yaramıştı.

Buna sinsi ya da alçakça deyin, ama başka bir seçeneğim yoktu.

Bu turdaki, orijinal üçüncü turdakinden çok daha güçlü olan Yoo Joonghyuk krallar savaşına katılmış olsaydı, bu senaryo göz açıp kapayıncaya kadar biterdi. Böyle biterse de, istediğim sona asla ulaşamazdım.

   “…Peki. Ama önce o kılıcı bırak. Biraz gerçekçi olalım... Ya gerçekten kötü adam olsaydım, ne yapardın?”

   “Ailemi rehin olarak kullanmayı mı planlıyorsun?”

   “Yine abartıyorsun. Ben öyle bir şey söylemedim.”

Zaten burada ‘rehine’ kavramı bile geçerli değildi; ölür ve geri dönerdi.

   “O zaman neden yaptın bunu?”

   “Sence neden?”

Zaman kazanmaya çalıştığımı fark eden Yoo Joonghyuk’un yüzü sertleşti.

   “O zaman gerçekten seni öldürmeliydim… Artık öl.”

Yoo Joonghyuk kılıcını kaldırdığı anda havadan bir ses duyuldu.

   [Millet, sakin olun. Bu kavga da ne böyle? Bi’ bakalım… evet, tüm yeterlilikler tamamlandı.]

Orta seviye dokkaebi sonunda ortaya çıkmıştı.
Bunun üzerine Yoo Joonghyuk, havada süzülen mesaj ekranına göz attı.

   [Mevcut kral sayısı: 5]

   [Yetkinliği tamamlayan krallar son aşamaya taşınacak.]

Ben ve Yoo Joonghyuk da dahil, geriye kalan tüm kralların bedenleri zorla bir mekânsal geçişe başladı.

   “Kim Dok…!”

Yoo Joonghyuk bana uzandı ama artık çok geçti. Nihayet bu senaryonun son aşamasına gelmiştik.

   [‘Son Kralın Yeterliliği’ başladı.]

Etrafımdaki manzara, sürüklenirken büküldü. Yüksek hızla bir yere çekildiğimi hissettim ve sonra—pat!—başım bir şeye çarptı. Birkaç saniye sonra tekrar bilinç kazandım.

   [Bir kral adayı olarak son yetkinlikten hariç tutuldun.]

   [‘Son Kralın Yeterliliğine’ katılmaya uygun değilsin.]

…Ne? Etrafa bakındığımda, kendimi Gwanghwamun’un merkezinde buldum. Beyzbol sahası büyüklüğünde bir bariyere çarpmıştım. O bariyerin tam ortasında, bu senaryonun son ödülü olan Mutlak Taht duruyordu.

Neden içeri girememiştim?

   [Hahaha! Büyük resme o kadar odaklandın ki önemli bir detayı kaçırdın!]

Yukarı baktığımda, orta seviye dokkaebi’nin alaycı yüzünü gördüm. Oyun oynadığını sanmıştım ama beklenmedik bir mesaj belirdi.

   [Dördüncü senaryonun ‘hedef istasyonunu’ işgal etmede başarısız oldun.]

   [‘Son Kralın Yeterliliği’ne katılabilmek için önce hedef istasyonunu işgal etmen gerekiyor.]

   [Grubunun ‘hedef istasyonu’, ‘Changsin’ İstasyonu.]

Ah… Diğer krallara o kadar odaklanmıştım ki tamamen unutmuştum. Bunu henüz tamamlamamıştım.

   [Önceki aşamaları tamamlamadan son aşamaya katılamazsın. Bunu unutacağımızı mı sandın?]

Bariyerin içinde savaş çoktan başlamıştı. Böyle devam ederse, yaptığım her şey boşa gidecekti. Şimdi gidersem hâlâ Changsin İstasyonu’na ulaşabilirdim.

Ama… kahretsin. Gidip geri döndüğümde senaryo çoktan bitmiş olurdu.

   “Dokja-ssi!”

Uzakta, baygın Gilyoung’u sırtında taşıyan Yoo Sangah’ın bana doğru koştuğunu gördüm. Şaşırtıcı bir şekilde, başka birileri daha vardı. Huh?

   “Heewon-ssi?”

Jung Heewon, tanımadığım bir kızın elini tutarak yaklaşıyordu.

   “Kardeşim gerçekten burada mı?” diye sordu küçük kız.

   “Evet. Kaç kere daha söylemem lazım?“

   “Ama açım.”

Jung Heewon burada olmamalıydı; Gangbuk’ta kızı kurtardıktan sonra Changsin İstasyonu’nda beklemesi gerekiyordu.

   “Heewon-ssi, neden buradasınız? Changsin İstasyonu’nda beklemenizi açıkça söylemiştim…”

   “Şaka mı yapıyorsun? Ne kadar beklememi bekliyordun ki? Üstelik kız sabahtan beri aç. Hiç endişelenmiyor musun? O senin kız kardeşin değil mi?”

Jung Heewon’un sözleriyle kız beni işaret etti.

   “O benim kardeşim değil.”

   “Huh?”

   “Benim kardeşim yakışıklı. Bu ise çirkin hem de fazlasıyla.”

Lanet çocuk.

Jung Heewon şaşkınlıkla, bir bana bir kıza bakıp duruyordu.

   “Eh? Bu senin kardeşin değil mi? Onu kurtarmamı istediğin için kardeşin sandım.”

   “Hayır.”

   “Kim... o zaman?”

Jung Heewon’un bilmemesi çok doğaldı. Kim o psikopatın bir kardeşi olduğunu hayal edebilirdi ki?

Kızın karnı guruldadı ve sessizliği bozdu. Bunu duyunca, tamamen çaresiz hissedip kuru bir kahkaha attım.

…Mükemmel planımın sonu bu mu olacaktı?

   “Dokja-ssi, nereye gidiyorsun?”

   “Changsin İstasyonu’nu ele geçirmeye.”

Geç kalsam da denemekten başka çarem yoktu. Keşke uzun mesafe ışınlanma parşömenim olsaydı… ama dokkaebi izlerken, Dokkaebi Çantası’nı bile açamazdım.

Tam o sırada, bana bakmakta olan Jung Heewon ağzını açtı.

   “Neden oraya gidesin ki?”

   “Efendim?”

   “Hey, çocuk, şu sana önceden verdiğim şeyi çıkar.”

   “Tamam!”

Yoo Joonghyuk’un kız kardeşi Yoo Mia elini ağzına götürdü. Birkaç saniye sonra, ağzı normalden çok daha genişçe açıldı ve inanılmaz büyüklükte bir taş levha çıkmaya başladı. Bu, onun özel yeteneği ‘Envanter’di. Taşa doğru ilerledim.

   “Bu da ne?”

   “Sence?”

Taşın pürüzsüz yüzeyini incelerken, bir şeyin yerleştirilebileceği küçük bir delik fark ettim.

…İnanılmaz. Bu gerçekten mümkün müydü?

Hayatta Kalmanın Üç Yolu’nun hiçbir turunda, kimse böyle bir şey yapmayı akıl etmemişti.

Jung Heewon sıradan bir biçimde konuştu.

   “İstasyonu ele geçirmek için gereken tek şey bayrak direği, değil mi?”

Böylesine saçma bir fikri kim akıl edebilirdi ki?

 Jung Heewon, Changsin İstasyonu’nun bayrak direğinin bulunduğu zemini olduğu gibi getirmişti.

   [Takımyıldızı ‘Yumurtayı Dik Tutan Maceraperest¹’, Jung Heewon’un fikrini takdir ediyor.]

Bir şey söylemek istesem de kendimi tuttum.

   “Ne oldu, bi’ sorun mu var?”

   “…Hayır.”

   “Neyi bekliyorsunuz o zaman? Bayrağı dikin ve devam edin, majesteleri.”

Başımı sallayıp bayrağı diktim.

   [Grubun, ‘Changsin İstasyonu’nu ele geçirdi.]

   [‘Bayrağı Ele Geçir’ ödülü olarak 2.000 jeton kazandın.]

İşe yaradı. Gerçekten işe yaradı.

   [Grubun ‘hedef istasyonu’ ele geçirdi.]

   [Bedenin, ‘Son Kralın Yeterliliği’ aşamasına taşınacak.]

Bilincim bir kez daha titredi.

Zihnimde bir mesaj belirdi ve bir kral yetkinliği daha eklendi.

[Kralın Yeterliliği]

1. 「Tahtın efendisi herkesten cesur olmalıdır.」

 – Mutlak Taht, ‘zayıf kral’ istemez. Tahta oturabilmek için en az siyah bayrağa sahip olmalısın.

2. 「Tahta oturmayı hayal eden, onu arzulamalıdır.」

 – Tahta meydan okuyabilecek ‘kralların’ sayısı sınırlıdır. Bu hakkı elde edebilmek için diğer ‘kralları’ ortadan kaldırmalısın.


  3.「Bir kral, tek başına ayakta durabilmelidir.]

 – Mutlak taht için layık olan ‘kral’, değerini yalnızca kendi bedeniyle kanıtlayabilmelidir.

   [Takımyıldızı ‘Deniz Savaş Tanrısı’, durumu dikkatle gözlemliyor.]

   [Takımyıldızı ‘Adaletin Kel Generali’, tarihi sınıf takımyıldızları için tezahürat yapıyor.]

   [Takımyıldızı ‘Altın Başlığın Esiri’, gülerken kulaklarıyla oynuyor.]

   [Takımyıldızı ‘Abisal Kara Alev Ejderhası’, tarihi sınıf takımyıldızlarını küçümsüyor.]

Takımyıldızların tepkileri önceki zamanlardan farklıydı.

Tüm takımyıldızları aynı seviyede değildi; tarihi ve masal sınıfı takımyıldızlar arasındaki fark, çocuk ile yetişkin arasındaki fark kadar büyüktü. Tıpkı yetişkinlerin çocuk oyunlarına fazla önem vermemesi gibi, masal sınıfı takımyıldızlar da bu senaryoya gerçek bir ilgi göstermiyordu.

Ama tarihi sınıf takımyıldızlar için durum farklıydı.

Bu senaryoda zafer kazanan tarihi sınıf bir takımyıldız, Mutlak Taht’a yükselebilir ve yeni bir ‘hikâye’ yaratabilirdi. İşte bu yüzden tarihi takımyıldızlar arasındaki ünlü krallar giderek huzursuzlaşmıştı.

Gözlerimi açtığımda birden kendimi kralların savaş alanında buldum.

   [Şu andan itibaren tüm krallar, takımyıldızlarının desteğini alamayacaktır.]

   [Şu andan itibaren saldırı ve savunma statlarını etkileyen eşyalar kısıtlanacaktır.]

   [Şu andan itibaren tüm yetenekler, stigmalar ve özel etkilerinin kullanımı kısıtlanacaktır.]

   [Şu andan itibaren tüm kralların genel statları 10/10/10/10/10’a düşürülecektir.]

   [‘Son Kralın Yeterliliği’ ayakta tek bir kişi kalana dek devam edecektir.]

*¹Kristof Kolomb’a bir gönderme.




Çeviri: Sansanson
Son Kontrol: Hono

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

69   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   71