Yukarı Çık




15   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   17 

           
Caville Elody’nin ailesiydi.
 
Daha önce hiç sahip olmadığı ailesi.
 
Eşten çok kardeş gibiydi ama yine de onu kalbine yakın tutuyordu.
 
Onu güvende tutmak için cehennemin kapılarından geçer, kendisine bu şans verildiği için onur duyar ve sadece bunun için minnettar olurdu. Onun mutluluğu için olsaydı, hırslarını seve seve feda ederdi.
 
Elody süvari alayını gözyaşları içinde izledi ve kararını verdi.
 
‘Caville, sen dönene kadar konağa göz kulak olacağım.’
 
Elody gülümsedi ve ona bakmaya devam eden Caville'e el salladı. Ayrılışı onu üzdü ama veda etmekten başka seçeneği yoktu.
 
***
Caville’in ayrılışından sonraki gündü.
 
Yanan şenlik ateşinin önünde Caville, Elody'nin verdiği mektubu okuyordu.
 
 
 
 
[Sevgili Caville,
 
Caville, şimdiye kadar topraklardan çıkmış olmalısın, değil mi?
 
Kendimi kötü hissediyorum çünkü bütün yükü tek başına sana yükledim.
 
Söylediğim her şeyin, her zaman seni rahatsız edeceğinden endişelenmiştim ...
 
Ama yaptım çünkü seni önceden hazırlamak istedim.
 
Seninle gurur duyuyorum Caville ve her zaman duyacağım. Sen dönene kadar düklüğe göz kulak olacağım.
 
İncinme, hastalanma ve son olarak, her zaman senin yanında olacağımı unutma.
 
Sana tekrar yazacağım. Elody seni seviyor.
 
Not: Esere dikkat ettiğinden emin ol. Ne işe yaradığını bilmiyorum ama bu senin aile yadigârın. Özel özelliklere sahip olmalı.]
 
 
Brien "Ne okuyorsun?" diye sordu.
 
Caville açıkça, "Bir mektup," diye yanıtladı.
 
Mektubu katladı ve Brien'in çalacağı korkusuyla kıyafetinin altında tuttu.
 
‘‘Sana eskiden olduğu gibi bakamayacağım. O yüzden ağlak bir bebek olma’’
 
‘‘………’’
 
Caville sinirlenerek alnını buruşturdu ve Brien'e baktı.
 
Elody bazen ondan şikâyet ederdi. Sör Vedos iyi bir insan değil diye ve Caville eşine tüm kalbiyle katılıyordu.
 
‘‘Çok ukala olma. Unutmamalısın ki ben senin efendinim ve sen benden aşağısın. " (Caville… Bizim küçük çocuğumuz büyüdü)
 
Brien'in ifadesi sertleşti ve hatasını fark etti.
 
Başını eğerek, ‘‘Bunu aklımda tutacağım’’ dedi.
 
Malikanede şımartılmış bir çocuk gibi görünüyordu ama günün sonunda Dük'ün kanı gerçekten damarlarında dolaşıyordu.
 
Bu ayrıca Elody’nin tavsiyelerindendi ‘Emrindekilere asla aşağıdan bakma ama asla zayıf yönünü görmelerine de izin verme’ derdi.
 
Elbette, zayıf yönlerinin çoğu zaten açığa çıkmıştı ancak bunları göstermeye devam etmeyecekti.
 
Karısının endişelenmesini istemediği için duygularını geri tutmak zorundaydı.
 
‘Ağlama. Güçlü olmak zorundasın.'
 
Caville artık kendisine ağlamama sözü verdi.
 
Ancak takdire şayan tepkisinin aksine, Elody ayrılıkla baş edemedi.
 
"Oh hayır, madam ... ağlamayın."
 
"Ugh, waah ..."
 
Ayrılmasının sefaletiyle üzüldü ve artık gelmeyeceği düşüncesi kalbini kırdı.
 
'Bebeğim. Ne yapmalıyım?'
 
Bu sözler ağlamalarının arasında karışıktı.
 
Her zaman olgun bir yüz ifadesi sergileyen hanımefendi, çocuk gibi ağladığında hizmetçiler de kendilerini kötü hissettiler.
 
Sonunda Elody, hizmetçilerin yardımıyla odasına geri dönmeyi başardı. Boş yatağına uzanırken gözyaşları yeniden aktı.
 
"Çok korkmuş olmalı ..."
 
Bütün gece ona bakmayı umarak uyanık kaldı - ama "o" diye bir şey yoktu. Ayrılık acısı onu üzgün ve yalnız bıraktı.
 
Bunlar Elody ve Caville için zor günlerdi.
***
 
Caville’in ayrılışından sonraki günden itibaren Elody bir işkolik oldu. Gün boyu serada ve laboratuvarda çalıştı.
 
Kederinin depresyona yol açacağından korktu, bu yüzden geceleri iyi uyumasına yardımcı olacağını umarak bütün gün işle meşgul oldu.
 
Kendini fazla çalıştırmadıkça uyuyamıyordu.
 
Gözlerini her kapattığında tek düşünebildiği Caville'di. Eşi savaş meydanında acı çekerken, o burada konağında rahat bir şekilde yaşıyordu.
 
Bazen böylesine rahat bir yatakta yattığı için üzüldüğünden şöminenin önünde bile uyumaya başlamıştı.
 
Marie onu böyle bir durumda bulduğunda, sadece üzüntü içinde iç çeker ve üzerine bir battaniye örterdi.
 
‘Caville şimdi ne yapıyor?’
 
Elody bugün araştırması üzerinde çalışıyordu ve bir kitap okuduktan sonra aniden Caville'i düşündü.
 
"Umarım incinmeden iyi gidiyordur ..."
 
Yine de Brien'ın yanında olması güven vericiydi.
 
Elody, bitkisel örnekleri kontrol etti ve yeni bir ilaç türünü incelemek için verileri derledi.
 
“Madam, gözlerinizin altında koyu halkalar var. Dün gece iyi uyuyamadınız mı? " diye Marie endişeli bir bakışla sordu.
 
Elody garip bir şekilde gülümsedi. Bu hızda koyu halkaları yanaklarına kadar inebilirdi.
 
“Madam, lütfen kendinizi fazla yormayın. Lütfen konağa dönüp yemeğinizi yer misiniz? "
 
"Peki ... onu laboratuvara getirebilir misin?"
 
"... Dilediğiniz gibi, madam." Marie iç geçirdi ve başını salladı.
 
Elody onun endişelenmesini istemiyordu ama yapacak çok iş vardı.
 
Araştırmasını ihmal etmemiş olmasına rağmen, o kadar halsizdi ki bu konuda kendini suçlu hissetti.
 
Sonunda pişman olana kadar çalışmaya devam etti.
 
Elody gereksiz düşünceleri kafasından sildi ve Caville'e en iyi, hangi ilaçların gönderileceği üzerine kafa yordu. Bazıları fiziksel zindeliği artırmak için kullanılan haplardı.
 
Elody'de ayrıca acil tedaviler için ilaçlar da vardı ancak bunlar kelimenin tam anlamıyla aşırı yaralar içindi.
 
İyi olan şey, Thysser Tapınağı'nın da savaşa katılmasıydı.
 
‘Tapınak ile ittifak yapılan bir savaş olduğuna sevindim…’
 
Rahiplerin ve büyücülerin iyileştirme güçleri vardı, bu yüzden savaşta yaralananlar iyileştirici sihirle tedavi edilebilirdi.
 
Aslında, şifa büyüsünü kullanabilen bir rahip olsaydı, ilaca hiç ihtiyaç yoktu.
 
Yine de, Elody her ihtimale karşı hala ağrı kesiciler ve hemostatik ilaçlar gönderiyordu.
 
‘Onun için yapabileceğim başka bir şey var mı?’
 
Savaş alanı olduğu için düzgün yemek yiyemeyecekleri açıktı. Beslenmelerini artırmaya yardımcı olacak bir şeyler yaratması gerekiyordu.
 
Elody, böylece sağlık takviyeleri üzerinde çalışmaya başladı.
 
Dahası, Elody hasta ve fakir insanlar için de ilaç yapmak zorundaydı.
 
Ne yazık ki düklük sadece bir tapınağa sahipti.
 
Elody bu yüzden ilaçlarını küçük kliniklere teklif etmişti: Bu dükalık sakinleri için faydalı olacaktı.
 
Aniden biri laboratuvarın kapısını çaldı.
 
"İyi günler madam!" Anna, Elody'yi parlak bir ses tonuyla selamlarken, dedi.
 
‘‘Evet, günaydın Anna.’’
 
"… Hala sabah olduğunu sanmıyorum madam," Anna endişeli bir bakışla yanıtladı.
 
Elody, Anna'nın endişeli ifadesini görmemiş gibi başını çevirdi.
 
‘‘Neden bugün dinlenmiyorsunuz? Bir süredir uyumadınız. Böyle devam ederseniz hasta olacaksınız madam. "
 
"Hastalansam bile sorun değil ..."
 
‘Ah…! Hastalığımın tedavisini yapmam gerekiyor…’
 
Elody kafasını karıştırdı.
 
‘Yapılacak çok şey var ...’
 
"... Serayı kontrol edeceğim, madam."
 
Elody, Anna başını eğip seraya doğru yönelirken "Evet, lütfen," dedi
 
Anna, seranın yönetiminden sorumluydu. İşinde titiz olduğu için harika bir iş çıkarıyordu.
 
Anna gittikten sonra Elody, Anna'nın dün getirdiği taze otları çıkardı.
 
‘Önce yorgunluğu giderici bir ilaç yapmalıyım.’
 
‘Buna dayanabilirim ...’
 
Elody, şişeyi suyla doldurdu ve Peria çiçeklerinin kırmızı yapraklarını ezdi.
 
Peria yaprakları ruh halinizi iyileştirmenize, daha iyi uyumanıza ve kan dolaşımınızı ve konsantrasyonunuzu artırmanıza yardımcı olurdu.
 
Çay ile kaynatılabilirdi ama sorun aynı zamanda oldukça acı olmasıydı.
 
‘Neden bu kadar acılar?’
 
Elody, acı tadı olabildiğince bastırmak istediği için şişeye bal dökmeyi düşündü.
 
Ama zor olacağı için yapmamaya karar verdi.
 
Biraz mana enjekte ettikten sonra Elody, ilacı olduğu gibi içti.
 
"Ughhh ..."
 
Dilindeki tat korkunçtu, çok buruk ve iğrençti.
 
Sonra ağzındaki korkunç tattan kurtulmak için tatlı bir şeker yedi.
 
‘Caville bu şekerleri çok seviyor ...’
 
Daha çok yemesine izin vermeliydi. En sağlıklı atıştırmalık değildi ama ona sadece iyi şeyler yaptığında veriyordu.
 
Caville'e daha iyi davranmadığı için pişman oldu.
 
Elody şekeri yerken, Anna laboratuvara girdi.
 
‘‘Madam, korkunç ifadenizin sebebi ne olabilir?’’
 
"Biraz ilaç içtim ... sen de ister misin Anna?"
 
Anna başını sertçe salladı.
 
"Hayır, teşekkürler, iyiyim madam, iyi uyuduğum için yorgun değilim ..." diye durakladı, ‘‘İlaçlara fazla güvenmeyin ve lütfen biraz uyuyun."
 
Anna bir süredir Marie gibi dırdır ediyordu. Sağlığı konusunda gerçekten endişeliydi.
 
Elody, bakışlarından kaçarak "Pekala ..." diye onu yanıtladı.
 
‘‘Madam bu bitki serada büyümeye devam ediyor… Bununla ne yapmalıyız?’’ Anna bitkiyi masanın üzerine koyarak sordu.
 
‘‘Huh?’’
 
‘‘Daha önce size söylemiştim madam. O zaman ikimizde bitkinin ne tür bir bitki olduğunu bulamamıştık…’’
 
Elody şaşkınlıkla ‘‘Bu o zaman ki bitki mi?’’ dedi.
 
‘‘Evet, o zamandan beri pek düşünmemiştim… Ama şimdi oldukça kontrolden çıkıyor. Bitki alanın neredeyse her yerinde büyümüş. Sanırım madam bunu kendisi incelemeli’’
 
Son zamanlarda Elody, yeni bitki türleri yetiştirebilmek için serayı genişletmeyi düşünüyordu.
 
Ayrıca tarlada çiftçiler için olan yeni mahsulleri de denemek istiyordu.
 
Ve son olarak…
 
"Hmm…."
 
Bu alışılmadık bitkilerin sıklığı muazzam bir şekilde artmıştı. Yararlı olup olmayacaklarını incelemek için serayı genişletmesi gerekiyordu.
 
Elody gözlerini kitabından ayırdı ve bitkinin köklerine yakından baktı.
 
"Ha ...?"
 
‘Bekle, sanırım bunu daha önce görmüştüm.’
 
Elody bir süre düşündü.
 
‘Sakın bana…’
 
Fikir aklına çarptığında gözleri parladı. Beyninde iyi türden ani bir patlama oldu. Gözlemlerinin ortasında bir şey keşfetmişti ve şimdi her zamanki gibi hevesliydi.
 
Sandalyesinden atladı ve hemen seraya koştu.
 
Anna şaşkınlıkla ‘‘Ah, madam! Lütfen dikkatli olun!’’ dedi.
 
Elody yanlışlıkla sandalyesini yere düşürmüştü, bu yüzden Anna, Elody'yi seraya kadar takip etmeden önce sandalyeyi yerine geri koydu.
 
Elody alanın bir tarafına koştu.
 
Bu alan, özellikle Elody'nin araştırmaları için kullanılmıştı.
 
"Bu mu?"
 
Bazı nadir bitkiler sadece dağlarda yetişebildiği için bu bölge bilinçli olarak bu tür bitkileri yetiştirmek için kullanılıyordu.
 
Büyülü aletler ortamı dağlarınkine benzer olacak şekilde yapmıştı. Sıcaklığı, nemi, bitkilerin büyüme hızını ve diğer faktörleri ayarlamışlardı.
 
Fakat…
 
‘‘Hayır, bu hala büyüyor mu?’’
 
Elody bitkilerden birini çıkardı ve köklerini dikkatlice kontrol etti.
 
Anna daha önce ona verdiğinde, sadece bitkinin yapraklarını görmüştü. Yani ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.
 
Ama bu kesinlikle oydu.
 
Açıkçası ...
 
Elody ‘‘Bu benim ektiğim bitki mi?’’ diye haykırdı.


*********************************************************

Bugün bir bölüm daha atacağım onun haricinde novel evreninde daha ileride olduğumu söylemiştim. Burada daha gerideyim. İleri ki bölümleri erkenden okumak isteyenler oraya gidebilirler ve bugün bir bölüm daha atacağım. İyi okumalar....


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


15   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   17 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.