Yukarı Çık




17   Önceki Bölüm 
           
‘‘Haberleri hiç gördün mü?’’ diye sordu Sirka.
 
Elody ‘‘Evet gördüm’’ diye cevapladı.
 
"Savaşın uzun süreceğini düşünüyorum."
 
"……"
 
On yıl sürecekti.
 
On acı yıl.
 
Elody ciddi bir ifadeyle ‘‘Bu konu hakkında tartışmak istemiyorum… Bunun yerine iş konuşalım’’ dedi.
 
"İş mi? Konuşacak başka ne var? "
 
‘‘Şu anda yeni bir proje üzerinde çalışıyorum.’’
 
Sözleri karşısında Sirka’nın gözleri parladı.
 
‘‘Gerçekten mi?’’ dedi.
 
Elody sakince ‘‘Evet henüz bitmemiş olsa da’’ dedi.
 
“Sonuçları dört gözle bekliyorum! Bu sefer ne tür bir ilaç? "
 
"Her derde deva."
 
"Anlıyorum ..." diye cevapladı Sirka, "Öyleyse hayatımı düşese adayacağım."
 
Elody onun sözlerine sırıttı.
 
'Evet! Daha fazla para! Caville eve gelene kadar çok para kazanacağım! ‘
 
Elody bir karar vermişti.
 
Eğer Caville eve prensesi getirirse o zaman Elody’nin malikaneden ayrılmak için biraz para kazanması gerekecekti.
 
‘Ama nerede yaşayacağım?’
 
Elody yakınlarda yaşamak istiyordu ama meraklı bir baldız gibi görünmek istemiyordu.
 
Sonra bir şeyin farkına vardı.
 
Caville savaştan döner dönmez konağı terk etmek zorunda kalacaktı. Daha yeni buluşmalarında tekrar ayrılma düşüncesi bile kalbini üzüyordu.
 
"… Bu sohbete daha sonra devam edelim." Dedi Elody, oturduğu yerden kalkarken.
 
"Ne? Zaten?"
 
"Evet, gitmem gerek ..." dedi Elody hafif bir ses tonuyla, "Hizmetçilere sen gitmeden önce sana yemek hazırlamalarını söyleyeceğim." dedi
 
Sirka onun tuhaf dalgalanmalarından biraz rahatsız olarak gidişini izledi.
 
Elody sohbet edecek havada değildi.
 
Dahası, en yalnız hissettiği günlerde Caville'e mektuplar gönderiyordu. Mektup yazmak, zihnini rahatlatmaya yardımcı oluyordu.
 
Küçük kardeşini daha on yaşındayken askere gönderiyor gibiydi.
 
Elody gücünü topladı ve her derde devayı incelemeye başladı.
 
Geleneksel ilaç olarak kullanılan en iyi bilinen bitki türü, ginseng’in köküydü.
 
Sonuçlar iyi giderse, bol miktarda para kazanabilirdi ve bu, eski ilaçlarından elde ettiği kazançla kıyaslanamazdı.
 
Yapabileceği tek bir şey vardı.
 
Altı yaşındaki kırmızı ginseng!
 
‘Caville’in sağlığını koruyacak!’
 
Elody, doğal ortamlarından elde edilen yabani ginsengi inceleyerek ginseng tohumlarını geliştirmeyi amaçladı. Şans eseri, yetiştirdiği ginseng, dağlarda doğal olarak yetişenler kadar etkiliydi! Böylece onları geliştirmeye devam edecek ve onları kırmızı ginseng olarak işleyecekti.
 
Yaptığı ağrı kesiciler gibi, onları hap olarak işleyecek ve sonra bir mektupla birlikte Caville'e gönderecekti.
 
‘Çok çalışacağım.’
 
Ve böylece Elody, yeni inşa edilen seraya bol miktarda ginseng tohumu ekti.
 
 
Bir kaç gün sonra…
 
 
 
Elody, ginsengin ekildiği tarlanın önünde çömelirken "Bu nedir?" Dedi.
 
Önünde, biçmeye hazır bir tarlanın yanında büyüyen alışılmadık bir çimen vardı. Aynı yonca gibi görünüyordu ama biraz farklıydı.
 
‘‘Madam, bu ne tür bir bitki?’’
 
‘‘Şey ... Bunu daha önce hiç görmedim.’’
 
‘‘Zehirli değil, değil mi?’’
 
"Hayır, zehirli bitkiler burada yetişemez. Bunun olmadığından emin olmak için bir iksir kullandım. "
 
Elody, içeriklerini inceleyebilmek için onları ayırmaya karar verdi.
 
Gövde yeşildi ama yapraklar kırmızıydı. Eşsizdi.
 
Gizemli bitkiye özen gösterirken gözleri alana döndü.
 
‘‘Ginseng iyi büyüyor’’
 
Bitkiler sağlıklı görünüyordu ancak Elody onlara ekili ginseng mi yoksa yabani ginseng mi diyebileceği konusunda endişeliydi.
 
Şimdilik onlara ginseng demeye karar vermişti.
 
Ginseng kökü, ginseng bitkisinin diğer kısımlarından daha sık kullanılırdı ancak bunlar birkaç yıllık ekimden sonra hasat edilebilirdi. Otların büyümesi çok uzun sürerdi, bu yüzden Elody sihirli güçlerini kullanıyordu. Büyümesini hızlandırabilen ampuller kullanıp onlara ginseng enjekte etmişti.
 
Büyümeyi destekleyen ampuller çok nadirdi ve yalnızca küçük damlacıklar halinde kullanılabiliyordu, bu yüzden onları diğer mahsuller için kullanmak bir israftı.
 
Ancak bunu yapmak, bitkileri büyük miktarlarda yetiştirmenin yollarını araştırmasına da yardımcı olabilirdi.
 
Elody’nin mahsul yetiştiriciliği, doğal türden farklı değildi. Çünkü sihir yoluyla çevre dağlarınkine benzer hale geliyordu.
 
Onları kırmızı ginseng olarak işlemeyi düşünürken ağzında bir gülümseme oluştu.
 
‘‘Madam, bu bitki o kadar harika mı?’’
 
"Evet. Hasat edildikten sonra, yenebilir hale getirip deneyebilmeniz için birazını size vereceğim. "
 
"Gerçekten mi? Teşekkürler Madam! Yani… Bunu Marie'den saklayayım mı? "
 
‘‘Gerek yok, zaten ben her şekilde onlara bunu vermeyi planlıyorum’’
 
Anna dilini şaklatırken ‘Ne yazık.’ diye düşündü.
 
Elody, onun komik tepkisine güldü.
 
***
 
Bundan kısa bir süre sonra Elody, büyümesini hızlandırmak için sihir kullandıktan sonra ginsengleri topladı.
 
"Kökler şaşırtıcı görünüyor."
 
Elody, bitkileri hasat etme zamanı geldiğinde heyecanlandı.
 
Otları topladı, sonra tohumları yeniden ekti. Ginsengler yıkandı, soyuldu, dilimlendi ve bazıları bala batırıldı.
 
Kalanlar kırmızı ginseng olabilmesi için Elody’e geri verildi.
 
‘Bu zor olabilir’
 
Ginseng kökü, ek formunda doğal bir çare olarak kullanılıyordu. Buharda pişirilen ve kurutulan köke kırmızı ginseng deniyordu.
 
Ginseng'i buharlama ve kurutma işlemi oldukça kapsamlıydı. Buharlamadan sonra iyi havalandırılmış bir alanda kurutulması gerekiyordu. Kurutma işlemi de önemliydi.
 
Elody, işlem sırasında sürekli olarak manasını enjekte etmişti.
 
Bunu tekrarladıktan sonra, bitmiş kırmızı ginsengi bir kapsüle dönüştürdü. Jöle benzeri yumuşak bir hap ama yuttuktan sonra anında eridi ve vücuda nüfuz etti.
 
Taşınabilir ve yemesi kolay hale getirilmişti.
 
‘‘Acı değil, tatlı’’
 
Elody etkilerini kontrol etmek için önce kendisi yedi. Etki oldukça hızlı gerçekleşmişti.
 
Vücudu enerji doluydu. Mucizevi bir şekilde güçlenmiş gibi değildi ama gerçekten yorgunluğunu azaltmıştı. Bunu alan insanların ateşi de yükselebileceği için bu tür yan etkileri sihir yoluyla ortadan kaldırdı.
 
Elody, hapları nasıl seri üreteceğini düşündü.
 
Caville'e haplarla birlikte bir mektup göndereceğim.
 
Mesafeyle ayrılmış olmalarına rağmen Elody Caville’i desteklemek istedi.
 
***
 
‘‘Madam, araştırmanız nasıl gidiyor?’’
 
Uşakla kışlayı gezerken biri Elody ile konuştu.
 
"Sör Therion. İlgin için teşekkür ederim. Çok güzel gidiyor."
 
Adı Therion'du ve şu anda şövalyelerden sorumluydu. Sarı saçları ve uzun bir figürü olan harika bir şövalyeydi.
 
Therion, olağanüstü yetenekleri sayesinde bir şövalye rütbesine ulaşmayı başardı. Ancak savaşa katılmadı.
 
Kararname, İmparatorluk Ordusunda hizmet etmek için aile başına yalnızca bir erkeğe ihtiyaç olduğunu söylemişti. Bu yüzden ailesi, onun yerine savaşa katılması için Therion’un kardeşi William’ı seçmişti.
 
Therion savaşa katılamamaktan mutsuz görünüyordu ama kardeşinin sözleri onu ikna etti, ona toprağın güvenliğinin de önemli olduğunu söylemişti.
 
Therion ‘‘Bunu duyduğuma sevindim’’ diye gülümsedi ‘‘Bu gelişinizi neye borçluyum?’’
 
‘‘Şövalyelere erzak veya takviyenin lazım olup olmadığını sormak için buradayım. Bir şeye ihtiyacınız var mı?’’
 
"Pek çok yeni gelen var. Bu yüzden daha fazla tahta kılıca ihtiyacımız var. "
 
"Gerçekten mi? O zaman pek çok takviye olduğu anlamına gelir, bu iyi haber. "
 
"Evet, Düşes tarafından şövalye ilan edilebilecekleri için çok daha heyecanlılar," diye sırıttı.
 
"Pardon? Neden heyecanlansınlar? "
 
‘‘Huh?’’
 
Elody ve Therion şaşkındı. Therion gerçekten Elody'nin neden bahsettiğini anlayacağını düşünüyordu.
 
‘‘Sana hayranlık duyuyoruz. Eğitimdeki çocuklar, çıraklar, hatta tam zamanlı şövalyeler…. Madam bunu bilmiyor muydu? "
 
Elody kızardı, "Sör Therion ..."
 
Therion’un doğrudan sözleriyle, uşak Norman ona sözlerine dikkat etmesini söylüyormuş gibi baktı.
 
Therion omuzlarını silkti ve, "Madam farkında olmasa bile sorun değil. Pekala… bu kadar yolu geldiğine göre, bizim antrenmanımızı seyreder misin? "
 
"Yapardım ama korkarım programım bunu yapmama izin vermiyor," dedi, "Şimdi gitmeliyim, Sör Therion. Beni selamladığınız için teşekkür ederim ve iyi işlere devam edin. "
 
Elody yavaşça gülümsedi ve ödemelerin etkilerini uşakla kontrol etmeye başladı.
 
"Bunu çabucak bitirip gidelim."
 
‘‘Evet, Majesteleri.’’
 
Kışla içindeki tesisleri inceledikten sonra Elody, ayaklarını dinlendirmek için dışarıdaki bir masaya yerleşti.
 
Sonra Norman'ın kendisine verdiği belgeleri aldı ve kendi başına düzenlemeye başladı.
 
"Şey ... Norman. Şövalyeler benden bu kadar hoşlanıyor mu? " diye Elody sordu.
 
"Şey ... Dürüst olmak gerekirse, madamın bunu biraz tahmin edebileceğini düşünmüştüm. Buradaki herkes size bayılıyor ve bazı şövalyeler kalbinizi bile ele geçirmeye çalışıyor. Aslında oldukça fazla. "
 
Elody şaşkına döndü.
 
Elbette, her gün aynaya bakarken güzel görünümünün farkındaydı.
 
Ancak orijinal hikayede onu seven tek bir kişi bile yoktu.
 
Bunun nedeni onun kötü işleri yüzündendi.
 
‘Ev……’
 
Elody yakında yirmi yaşına girecekti.
 
Genç erkekler, yüksek statüye sahip güzel bir bayan olduğu için ona kur yapmaya çalışabilirdi.
 
‘Caville prensesle tanıştığında da aynısı olacak ...’
 
Romanda ikisi ilk görüşte aşık olup birbirlerine karşı güçlü bir bağ hissedeceklerdi.
 
Elody depresyondaydı. Romandaki gibi tekrar bir araya gelirlerse, o zaman konağı terk etmek zorunda kalabilirdi!
 
"Ekselansları!"
 
"…?"
 
Düşüncelerinde kaybolan Elody sonunda başını kaldırdı.
 
Genç bir çocuk ona yaklaşıyordu. Norman bir an tetikteydi ama Elody onu caydırıp sakinleştirdi.
 
Yaklaşık on beş ya da on altı yaşındaydı. Eğitimdeki bir şövalye gibi görünüyordu.
 
"Şey, uh ... lütfen bunu kabul edin."
 
‘‘Huh?’’
 
Eğildi ve utanarak onları kollarına itti.
 
Bir buketti.
 
"Onları sizin için çayırdan seçtim," diye kızardı, "Önemli olmadığını biliyorum, ama ..."
 
Çocuk yanaklarında büyüyen ısıyı hissedebiliyordu.
 
"Teşekkür ederim. Onu bir vazoya koyacağım. " Elody buketi kabul ederken gülümsedi.
 
Çocuk başını kaşıdı "Hayır, sorun değil," dedi ve antrenman sahasına geri koşmaya başladı.
 
"……"
 
Elody bir süre bukete baktı.
 
Norman Elody'ye baktı ve endişeyle sordu, “Madam, iyi görünmüyorsunuz. İyi misiniz?"
 
"…Ben iyiyim."
 
Çiçekler ona anılarını hatırlatmıştı.
 
Caville’in ayrılmasından aylar önceydi ...
 
Her zamanki gibi Elody, Marie ve Anna ile daha fazla ot toplamak için çayıra çıkmıştı.
 
O sırada Caville antrenman yapıyordu.
 
Uzun bir süre ot topladıktan sonra Caville koşarak geldi ve ona uzaktan çağırmıştı.
 
"Eşim, şuna bak!"
 
Soluklanmaya çalışan Caville, arkasına sakladıklarını uzattı.
 
Kır çiçekleri demetiydi.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


17   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.