Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 

           
İçimde oluşan derin boşluk git gide büyüyordu.

İlk defa açlığı bu raddede hissediyordum, kaç gün oldu yemek yemediğim hiç bilmiyorum. Açlığımı unutmak için hayal gücümü kullandım. 

Beni buraya hapsetmişlerdi ama bu hapis sadece bedenim için geçerliydi. Ben aslında şuan burada değildim, en sevdiğim yerdeydim. Sırtımı çimenlere yaslamış masmavi gökyüzünü izliyordum. Yağmur çiseliyordu ve yüzüme küçük damlacıklar konuyordu. Hafif bir rüzgarın estiğini bile hissedebiliyordum, en güzelide burnuma gelen toprağın o hoş kokusuydu.

Ben aslında bir kafeste değildim. Ruhum özgürlüğünü ilan ediyordu. Şuan istesem dünyayı dahi gezerdim, buna engel olamazlardı. Onlara meydan okuduğumu hissettim, sonra gülümsedim. Elimi uzattığımda yağmur damlasını kelimenin tam anlamı ile elimde hissettim. Elimi ağzıma götürdüm ve parmağıma konan minik damlayı yaladım. Susamıştım.. Ama bu yaptığım şey susuzluğu benden almadı.

Gözlerimi kapattım. Hayır ben bir odada haps olmamış bilakis özgürlüğümün zirvesinde bulunmaktaydım. 

Gözlerimi açtığımda mavi gökyüzünü göreceğime kendimi inandırmıştım. Yavaşça gözlerimi açtım ve gökyüzünün yerinde etrafa beyaz ışık saçan lambalarla karşılaştım. Nefesimi dışarıya yavaşça üfledim.

Aslında oldukça da üşümüştüm.Haziran ayında olmamız gerekiyordu, aylarca burada olmadığımıza emindim.Yoksa açlıktan dolayı çoktan ölmüş olurduk. Kış gelmiş olamazdı ama sanki kış gibiydi. Şuan sabah mı akşam mı onu bile bilemiyordum. Hep şu beyaz ışık yanıyordu ve kapatmıyorlardı. Onlardan hiçbir şey istemek istemediğim için ışıkları kapatmalarını da istememiştim. Hoş beni dinleyecek değillerdi ya. 

Ben zaten bu heriflerin içlerinden birtanesinin  yüzünü dahi daha görmedim. Arkamda bulunan boşluktan birkaç sefer biri varmı diye baktım ama yoktu. Tuvalet ihtiyacımı söylediğimde bu sefer biri ile karşılaşacağımı düşünmüştüm ama olay hiç beklemediğim şekilde oldu. 

Ayağımın bağlı olduğu zincir uzamıştı ve ben buna şaşırmıştım. Ulaş ile son konuşmamızdan sonra ilk kez o an göz göze gelmiştik. Oda benim gibi şaşırmıştı ama birşey demedi. Anlaşılan ona dediğim şey oldukça ağrına gitmişti ve kesinlikle benimle konuşmayacaktı. O an buna sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Evet sessizlik sevdiğim birşeydi ama tahminimce  iki gündür hiç bir insan sesi duymamıştım. 

Ayağımdaki zincirin uzaması sayesinde şuan Ulaş'ın yanına gidebilirdim. Ama tabiki bunu yapmayacaktım. Çıkış kapısı olduğunu düşündüğüm odadaki tek kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açtığımda ise buranın çıkış olmadığını anladım.Tuvetti. Neyseki temiz bir yerdi ama lanet olası bu odaya biz nereden girmiştik. O an kafama dank etti. Cam. Tabi ya muhtemelen açılabiliyordu.

Bulunduğum yeri incelerken çok sevindiğim birşeyi gördüm. Musluk vardı! Su şuan en ihtiyacım olan şeydi. Ve evet musluk su akıtıyordu. Bir mucizeymiş gibi bakıyordum suya. Avuçlarım ile kana kana sudan içmiştim ve midemin su ile dolmasına izin vermiştim. Suyun büyük bir nimet olduğunu hep söylerlerdi. Gelecekte dünyada 1 şişe su yüzünden savaşlar olucağını dahi idda edenler vardı.Ben suya hiç bu kadar acıkmamıştım.Su bana hiç böyle lezzetli gelmemişti. Bütün hücrelerimin içine ulaştığını hissettim.Kafamı kaldırıp gülümsedim.Çenemden su sızıyordu. Daha demin hayal ettiğim şey şuan benimdi. Bu öyle büyük bir hazdı ki. İçimde birşeyler yeşermiş gibi geldi..

Karnım açtı ve kendimi su ile doyurmaya çalışmıştım. Sonra yaptığım şeyin aptallık olduğunu idrak ettim. Bu kadar su içmek sık sık tuvaletimin gelmesine sebep olucaktı ve ben durmadan bu kaçıklardan birşey isteyecektim. Büyük bir aptaldım!

Kasıklarım içtiğim su sebebi ile iyice sıkışmıştı. Hemen klozote yöneldim ve işimi hallettim. Birçok peçete vardı ve sabun şişeleri oldukça fazlaydı. Bidonlar halinde ki sabunlara baktım ve burada bizi ne kadar daha tutacaklarını merak ettim. Geberene kadar buradamıydık yani. 

Tuvaletten çıktığımda ise bana göz ucu ile bakmayan Ulaş'a baktım. Bütün gururumu ayaklar altına alıp onun ile konuşacaktım. Bu onun iyiliği içindi. Oda susamış olmalıydı.

"Burası tuvaletmiş. Su da var. Eğer susadıysan diye söylüyorum."

Yüzüne bakmadan kendi yerime geçerken söylemiştim.Bana bakmadı ve birşey demedi.

Daha demin oturduğum yere oturunca ayağımdaki zincir tekrardan eski boyutunu aldı ve kısaldı. Zincirin kısalırken çıkardığı ses odanın içinde yankılandı. Delikten bakmaya çalıştım ve gördüm. Duvarın arkasında bulunan mekanizma dönüyordu ve biraz önce benim tarafımda olan zincir o tarafa geçiyordu.

Bir süre sonra Ulaş'ta tuvalete gitmek istediğini bağırdı ve ayağındaki zincirin boyutu uzadı.

Tuvalet olan yerden çıktığında saçlarının  ıslanmış olduğunu gördüm. Yüzünden damlacıklar akıyordu. 

İtiraf etmeliyimki yakışıklı bir yüzü vardı. Düşmanımın yakışıklı olduğunu düşünmem ne kadar etikti bilmiyorum ama yakışıklıydı. Çok farklı bir havası vardı. Bir erkeğin hem karizmatik hem sempatik gözükmesi çok nadir bir durumdu. Ama Ulaş bu iki sınıfa da giriyordu. Yumuşak olduğu belli olan siyah saçları karışmış durumdaydı ve yorgun bakan gözleri ona çocuksu bir hava katıyordu. Gülünce nasıl bakardı acaba. İyice çocuk gibi gözükeceğini düşünüyordum. Ama dediklerime tezat olarak sert ve keskin yüz hatlarına sahipti. Geniş omuzlu ve oldukça kalıplıydı. Bakışları ise yorgun olmasına rağmen sertliğini koruyordu. Kokusu odanın içine yayılmıştı ve ciğerlerime bu kokuyu doldurma isteği yaratıyordu bende. Kokusunu daha yeni almıştım çünkü burnum alışmış olmalıydı. Tekrar odaya girdiğimde fark etmiştim kokusunu.

Ah ben neler düşünüyordum böyle. 

Ulaş kolları ile dizlerini sarmalamış ve kafasını dizlerinin arasına gömmüştü. Bu görüntüsü ile yalnız duruyordu. İçimden mutsuzca güldüm. Zaten yalnızdı ve ben de yalnızdım. 

Yalnızlık şuan etrafımda buram buram yayılan bir koku gibiydi. 

Ben hayatım boyunca yalnızdım ve yalnızlık ile dost olmak zorunda kalmıştım. Bir süre sonra benim sevgilim olmuştu yalnızlık. Ama şimdi boğazımı sıkıyor ve beni öldürmek istiyordu. 

Dedem acaba benim yokluğumda endişelenmiş miydi? Şuan bunu çok merak ediyordum. Sadece geride bıraktığım insanlar arasında benim için biraz endişelenecek birisi varsa o da dedemdi. Hayatımın hiçbir evresinde dedemin korkan gözlerini görmemiştim. Kendinden emin bakardı. Şuan o emin bakışlara korku yerleşmiş midir acaba diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Beni seviyormuydu onu bile bilmezdim ama beni koruyan tek insandı o. 

İçimde hiç hissetmediğim bir duyguyu hissettim o an. Özlem.Hayatımda ilk kez  dedemi özlemiştim. Onunla pek vakit geçirmezdim ama özlemiştim işte onu. Özlemin yakıcı bir duygu olduğunu anladım. Ben annem ve babamı dahi özlememiştim bu zamana kadar. 

Gözlerimi kapattım ve dedemi hayal ettim.  Gözlerim kapalı olmasına rağmen ışık beni rahatsız ediyordu. Işığa engel olmak için kolumu koydum göz kapaklarımın üzerine.
Şimdi rahatlıkla dedemi düşünebilirdim. Onun o ağır hareketleri beni bitirir ve içime hüzün yerleştirirdi. Çok yaşlanmıştı, bu hayatta bana kalan tek insan dedemdi ve benden gitmesini istemiyordum. Onu sevip sevmediğimi bile pek bilmiyordum. Ben sevgi gören bir insan olmadığım için bu duyguyu pek bilmezdim.

Ama şuan anlıyorumki ben o yaşlı adamı bu kadar özlüyorsam demek sevmişim. Gülümsedim. Kendim ile ilgili bir yeni bilgi öğrenmiştim. Evet bende de  bir insanı sevebilen kalp bulunuyordu.

Düşüncelerimin arasından sıyrılıp ağırlaşan göz kapaklarımın bebi uykuya teslim etmesine izin verdim.

Uyandığımda ise karşımda yemek yiyen Ulaş'ı görmüştüm. Yanıma baktığımda kuru bir ekmekle bir kaç üzüm olduğunu fatk ettim. Sonunda bize birkaç parça yemek vermeyi akledebilmişlerdi. 

Bir parça ekmek oldukça aç olan karnımı doyurmamıştı ama açlığın çarpıcı hissinin vücudumdan gitmesine azda olsa katkıda bulunmuştu. Halsiz düşen vücudum ise bu ekmekten pekte faydalanamamıştı ne yazık ki.

Yemekler arkamdaki delikten geçebilecek durumdaydı muhtemelen oradan bize bu yemekleri göndermişlerdi.

Bir takırtı sesi duydum ve refleksle yanıma baktım. Gördüğüm şey şok olmama sebep olmuştu.Bir silahtı. Boşluktan baktığımda ise bir adamı odadan çıkarken görmüştüm.

Dertleri neydi bu insan  müsveddelerinin bilmiyordum. Silahın yanında ise bir zarf vardı. 

Ulaş'a baktığımda ise onun da yanında bir silah ve zarf gördüm. 

Zarfı açıp okuduktan sonra bakışları beni buldu.

Asla tahmin etmeyeceğim şekilde bakıyordu.

Korkmuş..

Kaşlarımı çatarak zarfı alıp içinde yazan yazıyı büyüyen gözlerim ile okudum.

Başımdan kaynar sular dökülmüş ve sanki tüm kanım çekilmiş gibi hissediyordum..  

Zarfta ise yazan şey suydu;

"ODADAN ÇIKMAK İSTİYORSAN SANA VERİLEN SİLAH İLE ULAŞ'I ÖLDÜR ! "





Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.