Yukarı Çık




7   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   9 

           
Nafız, bir eliyle belinden kavradığı Sallabaş’ı omuzundan da destek alarak tabutların başına kadar getirdi. Sallabaş’ın durumu gittikçe ciddileşiyor, her adımına bir inleme eşlik ediyordu.
”Önce sen, acele et!” 
Nafız tabutların büyük olanını işaret ederek konuştu. Ağır kapağını sürükleyerek yere düşürdüklerinde, beyaz iç döşemenin üzerindeki kristal küreyi gördüler.
Sallabaş küreyi ellerine aldığında, içinde atan bir kalp olduğunu keşfetti. Aynı anlarda tabutun iç döşemesi yukarı kalkarak, alttaki gizli bölmeyi açığa çıkardı.
Sallabaş, alt bölümde ortaya çıkan zırh takımına hayranlık içinde bakarken, Nafız’dan gelen uyarıyla irkildi.
”Çabuk, atması durmadan elindeki kalbi ye!”
İçgüdüleri, bunca senedir bekleyen bu organın atmasında bir keramet olduğunu söylemişti Nafız’a.
Bir anda telaşa kapılan Sallabaş, elindeki futbol topu büyüklüğündeki kalbi ağzına atarak çiğnemeye başladı. Kalbin parçaları midesine indiği zaman, bilincini kaybedip yere yığıldı.
Nafız endişeyle Sallabaş’ın yanına eğildi. Solunumunu kontrol ettiğinde, nefes alışverişinin devam ettiğini görüp rahat bir soluk aldı. Baygın olduğu zaman içinde, Sallabaş’ın beyaza çalan suratı eski rengini yavaş yavaş geri kazanıyordu. Vücudundan gelen kemik sesleri eşliğinde göğsüne aldığı yara kapanmış ve neredeyse tamamen iyileşmişti.
Uzun bir süre sonra, Sallabaş derin komadan çıktı. Yattığı yerden etrafı seyrediyordu. Yaralarının iyileşmesi dışında, herhangi bir fiziki değişim göze çarpmıyordu.
Asıl değişim ruhunda yaşanmıştı gibiydi, doğduğundan beri saflığın zirvesindeki mizacı tamamen değişmişti. Bakışlarına yerleşmiş olan keder, bunun en önemli kanıtıydı.
”Teşekkür ederim!”
Sallabaş yerinden doğrularak Nafız’a seslendi. ”Benimle ilgilendiğin için, gerçekten teşekkür ederim”
Nafız, her zaman kaygısızca çevresine bakan bu orktan duyduğu sözler karşısında ne diyeceğini bilemedi. Lafını bitiren Sallabaş, ayağa kalkarak odanın uzak kösesine doğru yürüdü.
Yerde yüzüstü yatan bir yaratık vardı. Kızgınboğa, vücuduna giren çekiçle beraber odanın köşesinde can çekişiyordu.
Sallabaş sapından yakalayıp kendine çektik sonra devasa çekici tek eliyle bir kaç tur çevirdi ve konuşmaya başladı.
”Bana Alyon ismiyle hitap edebilir misin ?” 
Davudi ses kulağına eriştiğinde, Nafız büyük bir şaşkınlıkla bambaşka tavırlara bürünen Sallabaşı izliyordu.
”Ben Alyon’ un son hediyesiyle ilgilenirken, sen de kendi mirasını alabilirsin! Hızlı davranmayı unutma”
Alyon, yerde yatan Kızgınboğa’nın cılız vuruşlarla atan kalbini yerinden sökmeden önce gülümseyerek konuştu.
”Evet, evet, benim numaramı bana satmak eğlenceli oluyor değil mi? Hadi sen keyfine bak!” 
Nafız yalandan bir trip atarak kapağı kapalı tabuta doğru yürümeye başladı. Açtığındaysa diğerinin aksine tabutun içinin kan kırmızı bir kumaşla döşendiğini gördü. İstemsizce Mora’nın saçları aklına düştüğünde kederle mırıldandı.
“Ölümünde bile tavrını yaşatıyorsun” 
Tabutta küçük bir cam şişe ve içinde yüzen birkaç damla kan vardı. ‘Demek bizim de olayımız bu’ diye düşündü Nafız. Şişenin kapağını açtığında, burnuna tanıdık bir koku geldi. Hayalinde Kızgınboğa ile tam çarpışacakken kendisini sersemleten kokuydu bu.
Bilinci gel git yaşarken Nafız şişeyi fondip yaptı. Yuttuğu kan geçtiği her yeri yakarak yolculuk etmeye başladığında, Nafız acı içinde bağırıyordu. Vücudunun her santimini kavuran kor ateş parçaları, bir süre sonra yukarıya doğru toplanmaya başladılar.
Kanlar başına ulaştığında sayısız sahne, hayal kırıklıkları, mutluluklar, beynini patlatmak istercesine akın etti. Mora’nın aldığı zorlu eğitimin acılarını bedeninde hissederken sancılar içinde kıvranıyor, çığlıklar atıyordu.
Sonsuz ıstırap döngüsünde savrulurken kafasında bir soğukluk hissetti. His ilahi bir tını gibi vücudunda yayılırken, Nafız kendine geldi.
”Höst ulan ibiş! Çek ellerini üzerimden!” 
Nafız acılardan uyandığında, sinirle konuştu. Alyon kafasını okşarken, kucağına kıvrılmış kedi yavrusu gibi oturtmuştu onu.
”Sana da iyilik yaramıyor, her zamanki gibi huysuzsun!” 
Alyon vurdumduymaz bir tavırla tabuttaki zırhı giymek için ayağa kalktı. Zırh, simsiyah bir maddeden yapılmış, biçim olarak ortaçağ Avrupa’sının modellerini çağrıştırıyordu. Alyon zırhına bakarken keyifle konuştu. Giydiğindeyse zırh kendiliğinden onun üstüne uyacak şekilde yeniden biçimlendi.
”Mora’nın babasının işçiliği, birinci sınıf” 
Nafız hayranlığını gizleyememişti. Kendi tabutunun başına döndüğünde, onu da üç güzel hediye bekliyordu. İkinci bölümde bir kompozit bileşik yay, soluk kırmızı renge sahip iki deri bileklik ve gümüş yüzük bulunuyordu.
Mora’dan aldığı bilinç sayesinde Nafız, bu maddelerin kullanımlarına zaten aşinaydı. Mora, geçmişte iki uzmanlığa sahip eşsiz bir savaşçı olarak tanınıyordu. Karanlık sanatlardan kan büyüleri konusunda yüksek seviyede uzman olmasının yanında, suikastçı yetenekleri de inanılmazdı.
Parmağına gümüş yüzüğü takınca, eşyalarını ve ganimetlerini saklayacak geniş bir depolama alanına kavuştu. Bu yüzükten ork steplerinde sadece şu anki Ork Lordunda bulunuyordu. Nafız, Abarran’ın kızına epey bonkör davrandığını itiraf etmek zorunda kalmıştı.
Deri bilekliklerin üzerinde gümüş kuru kafa kabartmaları vardı. Görünüşleri sadece dekoratif bir eşya gibi dursa da, Mora’nın atak gücünün neredeyse tamamı bu bileklikler tarafından sağlıyordu.
Bileklikler, Alyon’ un zırhı gibi ebatlarını kullanıcının boyutuna göre ayarlayabilen bir özelliğe sahipti. Nafız’ın bir düşüncesiyle, bilekliklerin elin dış tarafına bakan kısmından iki hançer fırladı. Bu hançerlerin görünümü, Cengiz Han’ın hayatını konu alan bir filmdeki savaşçıların hançerlerini anımsattı Nafız’a.
”Hala sıcak olmalı ceset, biraz kan özü toplamalıyım”
Hançerleri görünce aklına kalbi Alyon tarafından yenilen Minotaur cesedi geldi.
”Sizi lime lime edeceğim! Senin de hoşuna gidecek, merak etme!” 
Nafız hançerlerini yeni ölmüş bedene saplarken, Minotaur’un canlıyken yaptığı konuşmaları taklit ediyordu.
Bir süre cesedi parçaladıktan sonra, bileklerin rengi kırmızılaşmaya başladı.
’’Bu yeterli değil, daha çok kan dökmem lazım’’
Aldıkları miraslar müthiş olsa da, seleflerinin teknikleri ve güçlerini kullanmak istiyorlarsa kendilerini geliştirmeleri gerekiyordu. Bir şeyin nasıl yapılacağını bilmek, her zaman onu yapabileceğiniz anlamına gelmezdi.
Yayını sırtına atan Nafız, “Buradan çıkma vaktimiz geldi’’ dedi.
Alyon ile beraber odada bulunan kapıdan geçtiklerinde, kendilerini Kara Mağara’nın içinde buldular. Gün ortası girdikleri bu mağaradan çıkışlarında, havanın çoktan kararmış olduğunu gördüler.
“Kabileye gitme zamanımız geldi mi Titrek!’’ 
Alyon, Nafız’a bakarak seslendi.
‘’Bana o isimle, sakın hitap etme’’
 Gözlerinden şimşekler çakarken, Nafız Alyon’a sertçe çıkıştı.
“Tamam, ne diyeyim sana?”
“Kabileye döndüğümüzde, herkesle beraber sende öğreneceksin ismimi’’ 
Laflarını tamamlayan Nafız tiz bir çığlık kopardı.
“Acilen güçlenmemiz lazım, ne dersin bir yarışa var mısın? 
Alyon çığlığın geldiği yere doğru koşan vahşi yaratıklara sevinç içinde bakarak ‘’Hatıralarımdan bildiğim kadarıyla, sana kaybettiğim bir yarış bulunmuyor” dedi.
İkili silahlarını çekip, üstlerine gelen vahşi yaratık sürüsüne doğru koşmaya başladılar. Sonraları ismi Kızıldağ olarak anılacak yerin üzerindeki kaybolmayan kan kokusunun nedeninin, bu geceki katliam olduğunu kimseler bilemeyecekti.
Tüm bu olaylar yaşanırken, ork kabilesinde de tuhaf şeyler olmaktaydı. Kara Mağara’ dan yaralanmış bir şekilde çıkan Kalındiş, geride bıraktığı on savaşçısını alıp geri dönmüştü. Kabileye girdiklerinde, şefin torunu orkların şaşkın bakışları altında babasının çadırına yöneldi.
‘’Kalındiş nasıl bu kadar yaralanabilir? Yanında yirmiye yakın asker vardı!’’
‘’Avda sorun çıkmış olmalı, onun gibi bir savaşçıyı yaralayan nasıl bir yaratıktı acaba!’’
Levazım bölümü orkları, bölgelerinden geçen Kalındiş’ in durumunu görünce aralarında tartışmaya başladılar. Söylentiler kısa sürede tüm kabileyi sarmış, herkesin yalan yanlış konu hakkında bir fikri olmuştu.
‘’Seni aptal, Kızgınboğa’nın mağarasında nasıl bu şekilde konuşabildin. Tek parça dönebildiğine şükretmen gerekiyor.’’
Kaplanyürek Yücedağ’ın lordu olan yaratığın hiddetini ilk elden tatmış biri olarak, oğluna sert bir fırça çekiyordu.
“En azından ilk önce benim yanıma gelmeyi akıl edebildin, şimdi duruma uygun bir bahane üretmemiz lazım.’’
Sözlerini tamamlayan Kaplanyürek’ in gözlerinde hain bir ışıltı belirdi.
‘’Şimdi beni iyi dinle! Birazdan sana söyleyeceklerimi, harfiyen ezberleyeceksin. Akşam dedenin huzurunda acil olarak toplanıldığında, sana ne dediysem onları konuşacaksın.
Kalındiş, aldığı darbenin yarattığı tahribat nedeniyle sadece başını sallayarak yanıt verebildi. Bu sahneyi gören Kaplanyürek biraz yumuşadı.
’’Git çadırına dinlen, şifacıyı yolluyorum yanına’’
Kalındiş aksak adımlarla dışarı çıkınca, Kaplanyürek yıldırım hızıyla babasının bulunduğu çadıra doğru yol aldı.
“Efendim lütfen durun! Şefimiz içeri kimsenin girmemesini emretti!”
Nöbet bekleyen savaşçının uyarısına yumrukla karşılık veren Kaplanyürek, çadırın kapısından içeri aceleyle girdi.
Ork şefi Ayıboğan, kollarının altına aldığı iki dişi orkla ateşli dakikalar yaşıyordu. Kapıdan destursuz şekilde içeri giren oğlunu görünce, siniri tavan yaptı.
‘’Kaplanyürek, ne yaptığını sanıyorsun sen!’’ 
Kükremenin ardından iki dizinin üstüne çöken Kaplanyürek, sesine hüzünlü bir nağme ekleyerek konuştu
“Baba! Bu günün geleceğini sana söylemiştim!’’
———————————————————————————————————————————–
Size zamanını ayırmayan birine, asla kendinizi harcatmayın.
Charles Bukowski
 

Altı Medeniyetin Dünyası sesli tiyatro şeklinde, her gün yeni bölümüyle Youtube kanalımızda. Hemen takip etmeye başlayabilirsiniz.
https://www.youtube.com/channel/UCFLFkHspxIWOS_quuhWnOEA


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


7   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   9 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.