Biz de çiziyoruz – Bölüm 1: Galip Tekin
Vakitler sonra bir pazar günündeyiz. Serinin tanıtımından bu yana 2 ay veya fazlası geçti. Yine de tekrar toparlanıp ilk yazıyla, ilk emektar yazar-çizerimizle başlıyoruz.
Üstad Galip Tekin
Öncelikle mutlu, aydınlık fotoğraflarını koydum. Neşeli başlayalım ve aklımızda hep böyle kalsın, diye. Fakat Galip Tekin, hikayelerindeki karanlık ve korkuyu yaşamında da barındırıyordu. Baştan başlayalım.
20 Nisan 1958’de Konya’da doğdu. İlkokulda okuduğu sıra bir gün eve geldi ve babasının cansız bedeniyle karşılaştı, intihar etmişti. Bu bir kenarda dursun. Annesiyle beraber taşındılar bu olaydan sonra. Lise yıllarında çizimlerine başladı. Daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ni (o zamanki adıyla Güzel Sanatlar Akademisi) kazandı. 1978’de Gırgır’a karikatürler götürmeye başladı. Ertesi yıl ise parasızlıktan okulu 3. sınıfta bıraktı ve Oğuz Aral’ın teklifi üzerine Gırgır’a profesyonel düzeyde katıldı. Oğuz Aral eksik olan baba rolünü yerine getirmişti onun için. Şefkatiyle, ustalığıyla Galip Tekin’i dizginlemiş; ilgi ve alakası sayesinde bu pervasız çocuğu güzel işler yapmaya yönlendirmiştir. Bir dipnot olarak aralarında: “Derginin epey sattığı bir dönem, diğer yazar ve çizerler gibi Galip Tekin’de iyi para kazanıyordu. Fakat bu para har vurup harcanıyor, geri alınamaz borçlara ve şuraya buraya gidiyordu. Bunu fark edip sinirlenen Oğuz Aral da emir verdi:
‘Bundan böyle bu it'e hayati ihtiyaçlarını karşılamasına yetecek kadar para ödensin, geri kalanı biriktirilecek.’ Galip Tekin buna karşı çıkmayınca da para birikmeye başlar. Bu biriken parayla da hayata gözlerini yumduğu, yıllar boyu yaşadığı Arnavutköy’deki stüdyo dairesi alınır. Sonra kendisi de der, eğer ustam böyle yapmasaydı ben hayatta biriktirip de alamazdım, diye.”
Böyle işte, o zamanki Gırgır ve diğer çoğu dergi ortamı böyleydi. Dayanışma içindeki ortamlarda çizgi dersleri veriliyor ve gençler yönlendiriliyordu. Yeni kalemler ve çizerler bu dergi okullarında çıkıyordu, sanırım bir dahaki yazılarda da bunları sıkça görürüz. Galip Tekin bu eğitimin hep etkisinde kalmış, aldığı eğitim gibi eğitim verip öğrenciler yetiştirmişti. Çizgi (veya animasyonun) alanının ilk akademik eğitimini de sanırım kendisi verdi.
Gırgır yıllarında hem kendisi yazıp çizerken hem de Ergün Gündüz gibi arkadaşlarına hikaye götürüyordu. Gırgır profesyonelliğinin tekrarı çok azdır, denir. Gerçekten de böyledir. Yazanı, çizeni ayrı; duruma göre bir bölümü ayrı çizere rica edilen dergiydi. İyi hikayeyle iyi çizgi birleşirdi. Mesela roket, doğaüstü, makinik bir çizime ihtiyacınız varsa Galip Tekin’e gidip rica edebilirdiniz. Çünkü o bunların artık piri olmuştur. Ortaklaşa işleri çoktur Galip Tekin’in, az sonra sıralarken bir iki seride görebilirsiniz. Ki bunlar seridir. Ama bunlardan öte bir gün, bir sayfada (5. sayfa) içerik ihtiyacı doğdu ve kendisine ününü, popüleritesini sağlayacak hikayelerinin başlangıcı oldu. Yıl 1982’ydi. Ara sayfa olarak kimsenin tam bir seri tutturamadığı bu köşe, Galip Tekin’in Metre-Golden-Mahir’inin (MGM) olur. Gırgır ekolüne uygun bir içeriktir başta (ki Gırgır içerikleri genelde aktüel gündem, spor, medya ile alakalı komedilere dayalıdır). MGM de Yeşilçam saçmalıklarını eleştirmek için mükemmel bir yoldu. Fakat Galip Tekin’in aklı başka hikayelerdeydi. Birkaç bölüme de bunları ortaya çıkarmaya başladı, MGM garip bir hal alıyordu. Uçan kameralar, sivrisinek canavar, hücre büyütme aletleri… İleriki hikayelerinin öncülüydü. Bu tür konu kaçamaklarına, Gırgır çizgisi dışına çıkmasına hem Aral’ın Galip Tekin’e sempatisi hem de Nuri Kurtcebe’nin alanı önceden deneyip başarılı sonuçlar alması sebep olmuş olabilir. 1983 başında ise ilk acayip hikaye yayınlandı hem de iddialı bir başlangıçla. Artık Galip Tekin genel anlatıcı olarak karşımızda, yanı başımızdaydı.
İlk Acayip Hikaye'den
Çizgisi hala Gırgır ekolünde olsa da konular bambaşka olmuştu artık. 4-5 yıla ise müthiş bir değişimle Gırgır’ın taramaları az tutan çizgi anlayışından; karanlık öykülerine yakışır bol taramalı ve detaycı, özgün çizgisine geçti.
Fırfır'dan, Vedat Özdemiroğlu ile
Kariyerine bir ufak bakıp devam edelim:
- 1980’ler başında darbeye dek 4 ay Günaydın gazetesine İmparator adlı bir günlük bant hazırladı (darbe döneminden de bir ufak bahsetmek gerek sanırım. Bu dönemde mizah dergileri en büyük konusunu kaybetmişti: siyaset. Bu kayıp Galip Tekin sayesinde bir kazanç da olmuştu: fantastik hikayeler. Hikayeleri ne kadar doğaüstü alanlarda geçse de gerçekleri içine alarak veriyordu. Fark edebilmek işte. İşkenceler vs. gibi şeyleri hikayeye yediriyordu.)
- 1989’da Oğuz Aral’ın ricasıyla Dıgıl dergisinin yöneticisi oldu (bu dergide en hoşuma giden ara sayfa bir yerde çizer tanıtımıydı. Yabancı ve yerli çizerleri sunuyordu.)
- 90’lı yıllarda ise çok popüler olan Galip Tekin, hem kısa öyküde hem uzun öyküde başarısını göstermişti. Senaryo ve çizimleriyle bağlıyordu kendine.
- Sıralı olarak; Gırgır, Fırt, Laklak, Dıgıl, Fırfır, Hıbır, Limon, Leman, L-Manyak, Penguen, Uykusuz, Hortlak’ta çalıştı ve Gececi’yi en son kurdu.
- Leman’da “En Alttakiler” serisini Kemal Aratan’la oluşturmuş, Dıgıl’daki Vah Vahap Vah’ın maceralarını tasarlamıştır.
- Hıbır’daki Pı’ya Mektuplar sanırım en uzun serisidir.
- 1994’te Boğaziçi Üniversitesi’nde ve 2000 sonrası Bilgi Üniversitesi’nde çizgi roman dersleri vermiştir. Bu dalın Türkiye’deki ilk düzenli eğitimini yapmıştır. Art of Animations adlı ders bütününde; çizgi roman, karikatür, illüstrasyon, animasyon ve çizim teknikleri dersleri vermiştir. Alanla alakalı da pek çok konuk davet etmiştir.
Çizgisiyle devam edelim. Çizgisini Jean “Moebius” Giraud ve Enki Bilal’den özgünleştirmişti. Konuları ise tamamen tuhaf bir aklın ürünüydü. Din ve uzaylı harmanı olsun, bilimkurgu ve doğaüstülük birleştirmeleri olsun pek çok bileşkeler oluşturdu hikayelerinde. Gizem korumada becerikli, sinematografiye önem veren Galip Tekin. İyi bir çizerin sinematografi bilmesi gerektiğini ve güzel çizimlerin gerçeklerden esinlenerek çıkacağını söylerdi. (“Bir roket çizmek için bir böceği inceleyin.”) Ki zaten çizimlerinde ansiklopediler, resimler kullanırdı.
İmzası
“Bir gün Mustafa Altıoklar, İstanbul Kanatlarımın Altında filmindeki kanatları çizdirmek için teklif sunmaya Galip Tekin’e gelir. Altıoklar gittikten sonra Galip Tekin bu soyadı bir yerden anımsadığını fark eder ve filmin setinde çalışan bir tanıdığına Mustafa Altıoklar’ın Hasan adında babasının olup olmadığını sorar. Sonra ise Hasan’ın Altıoklar’ın amcası olduğu ortaya çıkar. Babası ortağı olan bu kişiyi vurup sonra intihar etmiştir. Ve Altıoklar bunu zaten bilmektedir, sonra ikisi iyi arkadaş olacaklardır.”
Galip Tekin, İstanbul’un gözde mekanlarından “Kemancı” barının da ortağıydı. Orada arkada bulunan küçücük odasında; nice tanıdık kişiler ve çizer öğrenciler ağırlamış, nice de çizimler yapmıştı. Pek çok düşmanı da vardı Galip Tekin’in. Hiç yalnız dolaşmaz yanında hep Kemancı’dan birkaç koruması olurdu. Bazen öğrencilerini bile tehlikeli olduğu için uyarır, yanında dolaştırtmazdı. Sokak ortasında öldürüleceğinden korkardı. Ruhsatlı tabanca da taşır, bazen -yalnız olmamak kaydıyla- ara sokaklarda dolaşırdı.
Defalarca kez alkol komasına girmiştir. İlginçtir ki normalde pek de içmez. Hayatın ağır geldiği, depresyona girdiği durumlarda ise tamamen içmeye verirmiş kendini. Ta ki, ta ki kendini komaya sokana dek. Daha sonra kaldırıldığı bağımlılık ve akıl hastanesinde kafa dinlermiş. 60-70’e yakın olduğu söylenir bunun. Belki de kaynak topluyordur, kim bilir.
Kısacası ve uzuncasıyla ilginç bir hayat yaşamıştır Galip Tekin. Ve bu ilginç hayattan gördüklerini, daha da ilginç hallerde bize sundu. Çizdi, çizdi. Durmadan, usanmadan, yıllar yılı, ince işçilikle çizdi. Aşağıda da görebileceğiniz üzere ne hikayeleri ne de çizgileri kopya edilemeyecek orijinallikteydi.
Bir çizgisever olarak neredeyse tüm mizah dergilerinde çalıştı hem de mizahtan farklı hikayeleriyle. Sayısı aşkın öğrenci yetiştirdi. Ne derse desin, hangi durumda olursa olsun öğrencilerine yardım etmekten geri durmadı. Çizginin sürmesini istiyordu. En son kendisi bir çizgi roman ve çizgi kültürü dergisi toplamıştı. Fakat derginin henüz ilk sayısı çıkmadan, 2017’nin 17 Temmuz’unda, Arnavutköy’deki evinde hayata gözlerini yumdu.
Gececi'nin ilk sayısından
Bize sayısı belirsiz öykü, yetenekli nice çizer ve çizgi sevgisi bıraktı.
Son yıllarda bir öğrencisiyle yaptığı röportajdan birkaç şey:
- İnternetin çıkması ayrıntı işçiliği ve odaklanmaya dayalı çizgi romana yönelimi azalttı. Tüketilebilir karikatürler daha öne çıktı. Tabii bunda çizgi romanın ülkede geçim sağlatmayacak ve ek işten öte gitmeyecek durumda olmasından kaynaklı. ABD ve Fransa gibi çizgi kültürüne sahip ülkeler, interneti yaygınlaştırıcı ve okurla çizeri yakınlaştırıcı olarak kullanıyor.
- Umut kesilmez, çizmeye herkes devam etsin. İstersen kendi kendine ama devam etsin.
- Dergi yoksa fanzin çıkarabilirsiniz, bir zamanlar İngiltere’nin en çok satan dergisi bir fanzindi.
Çağrı
Bu röportajı aktarmamın sebebi ise herkese, özellikle genç olanlara ve daha bir kendime çağrıda bulunmak. Çizgiyi, edebiyatı ve kültürü korumak için sizi fanzin çıkarmaya davet ediyorum. FANatik-magaZİNe’in kısaltması olan fanzinler; bir kar amacı gütmeden, söylemek istediklerimizi direkt iletmek için var. Tamamen amatör ruhla çıkan bu yayınlar fotokopide basılıp dağıtılıyor, elden ele yayılıp fikirlerimizi duyuruyor. MangaTR’deki kitle çizgi romanı seven, çizgi kıymeti bilen ve pek çok çevirmen/düzenleyici okur içeren bir kitle. Bunların yanında kültürlü ve kültürlenen bir kitle. Özellikle lise ve üniversite öğrencileri olmak üzere okulunuzda, ilçenizde sizi fanzin çıkarmaya davet ediyorum. Üniversitelerde notları çıkarttığımız fotokopiciyle anlaşsak dahi yeter.
Okuduğunuz için, sabrınız için çok teşekkür ederim.
İki haftaya görüşmek üzere, hoşça kalın.
Kamil/Birket
2 Öyküsü (Hortlak Sayı 13'ten)
Yazı başında bahsedememiştim. İzmir'de büyük bir deprem yaşandı ve hala bölgede çalışmalar sürüyor. Yaralananlar ve depremin şokunu atlatmaya çalışanlar başta olmak üzere herkese geçmiş olsun. Vefat edenlerin ailelerinin ise başı sağolsun. Bölgede canla başla çalışan arama-kurtarma ekiplerine ve diğer yardımsever insanlara da kolaylıklar dilerim. Çok teşekkürler, minnet duyuyoruz hepinize.
Her ne kadar tekrar yazıdan bahsetmek zor olsa da...
Yazıdaki dergi, öykü kaynakları için Çizgi Roman Diyarı'na (http://cizgidiyari.com/forum/) çok teşekkür ediyorum.
Diğer kaynaklar ise:
- http://www.cizgidiyari.com/forum/e-f-g-h/839-galip-tekin.html
- https://odatv4.com/ustami-bir-de-benden-dinleyin-0607171200.html
- https://gazetemanifesto.com/2017/dunyadan-galip-tekin-gecti-105700/
- Levent Cantek - Memleket Çizgisi, Hortlak Sayı:13
- https://www.5harfliler.com/galip-tekin/
- Ve öğrencileri