Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   2 

           

“Korkudan beslenen iblisler gibiydi..

Her anını kollayıp arkandan seni gözleyen, bir açığını, hızlı bir kalp atışını, ürkek bakışları, terleyen avuçlarını takip ediyordu.. Sen kendini korkuya teslim ederken gülümsemesi genişlerdi. Seni yiyip bitirmesine izin verdiğin an benliğini ele geçirirdi!”

“Hey nine! Yine çocuklara tuhaf hikayeler mi anlatıyorsun?”

“Hayır onlara gerçek hikayeler anlatıyorum.”

Kayanın üstünden geçen genç kız çocukların hikayesini böldüğü için maruz kaldığı bakışları kumaş parçalarının altından bile hissedebiliyordu. Aniden bir kız çocuğu kollarına atılıp eteğini çekiştirmeye başladı.

“Anne en güzel yerinde! Lütfen biraz daha kalmama izin ver lütfen.”

Nine homurdanmaya başladı.

“Sadece 5 dakika.”

Kız çocuğu annesinden hızla ayrılıp arkadaşlarının yanına oturdu. Nine hikayesine devam etmeden önce karşısındaki kadına oturması için işaret etti. Kız içini çekerek çocuk topluluğunun arkasına oturdu.

“Hadi devam et nine.”

“Sabırsız çocuklar..”

Boğazını temizleyip, sesini kalınlaştırarak hikayeye devam etti.

“İşte o zaman geldiğinde gözlerin kırmızıya döner. İblisin gülümsemesi sana geçer. Artık damarlarında bir ateşle uyursun. Sonu gelmez bir açgözlülükle ve nefretle! Kötülüğünle insanları hayatını lanetler-“

“Hayır hayır! Bu doğru değil çocuklar!”

Nine yine homurdanmaya başlarken güzel kadın ayağa kalktı ve çocukların karşısına geçti.

“Gerçekten bölmek istemedim ama bu saçmalıklara dayanamıyorum. Kor kelebek efsanesi duyduğunuz gibi bir şey değil çocuklar.”

Bir çocuk ışıldayan gözlerle kadına baktı.

“Nasıl yani? İblis seni ele geçirmiyor mu?”

“Hayır.”

Başka bir çocuk sordu.

“Ateşi sadece insanlara zarar vermek için kullanmıyor mu?”

“Hayır.”

“Kırmızı gözleri olduğunda insanları bir yemek olarak görmüyor mu?”

“Hayır! Nine sen bu çocuklara neler anlatıyorsun?!”

Nine kıs kıs güldü.

“Ah Yelena her gün bana bu hikayeler için ne kadar yalvardıklarını bilemezsin.”

“Tarihimizi onlara bu şekilde yansıtmamalısın. Dağılın çocuklar herkes evlerine. Bugünlük bu kadar yeter.”

Küçük kızının elini tutarak ahşap eve doğru yürüdü. Adımları öfkenin ona verdiği duyguyla hızlanmıştı.

“İnanamıyorum! Küçücük çocuklara bunları anlatıyor! Şu yaşlı cadı!”

“Anne neden onu kimse sevmiyor?”

Annesinin adımları bir anda durdu. Kızıyla göz teması kurabilmek için onun boyuna doğru eğildi.

“Onu herkes çok seviyor. Sadece size bu hikayeleri anlatmasını kimse istemiyor. Bazen çok huysuz, memnuniyetsiz olsa da herkesin biricik büyükannesi gibidir.”

“Hayır anne. O değil. Epha.. Epha ‘yı neden kimse sevmiyor?”

Bu soruyla ne diyeceğini bilemedi.

“Yaşlı cadı..”

Kızını kollarına alıp eve doğru yürüdü.

“Dinle Sia. Epha kötü biriydi. O insanları önemsemezdi. Ona verilen gücü kötüye kullanırdı. Kötü insanları kimse sevmez.”

“Ama anne o böyle olmayı istemedi ki. Eğer onun güçlerini kendileri için kullanmak isteyen insanlar olmasaydı... Eğer insanlar o kadar bencil olmasaydı belki de o zaten yardım ederdi. Kötü olması onun istediği için değildi ki.”

Annesinin gözleri dolmuştu.

“Ahh Sia. Biliyorum. Biliyorum.”

“Anne?”

“Efendim.”

“Eğer kor kelebek tekrar gelirse biz lanetlenecek miyiz?”

Annesi kızının başını okşayıp etrafındaki insanlara baktı. Gözleri siyah kumaşlarla bağlı insanlar sıcak ve sevimli mahallenin havasını ürkütücü bir hale getiriyordu. Kısık sesle mırıldandı.

“Biz zaten lanetliyiz.”


_•_•_


15 YIL SONRA

Herkes telaş içindeydi. En güzel kıyafetlerini giyip evlerinden çıktılar. İnsanların yüzünde korku, hüzün ve telaş vardı. Büyük kitabın önünde sıraya dizildiler. Köyün büyüğünün yapacağı konuşmayı beklediler. Önlerinde bastonla zar zor ayakta duran bir adam vardı. Buna rağmen sesini kendine meydan okurcasına insanlara duyuracak kadar yükseltmeyi başarıyordu.

“Sevgili Keiga halkı! Yıllardır beklediğimiz gün sonunda geldi! Bugün 100. gün olan koruyucumuz Epha ‘nın bize kendi güçlerini vereceği gündür! Gece yarısı olduğunda bu büyük şeref için Epha ‘ya saygı duyun! Onu kabul edin! Etmeyenler lanetin gazabına uğrayavcktır!”

Yelena titreyen elleriyle kızının elini sıktı.

“Sia sakın korkma. O en çok korkuyu hissettiği kişiye gidecek. Dik dur ve sana dediğim gibi davran.”

“Tamam anne.”

Yaşlı adam bağırarak insanlara ne yapacaklarını söylemeye devam ederken Kalensia etrafına baktı. Annesinin ona söylediği öğütler hep korkusunu belli etmemesi konusunda onu uyarıyordu. Fakat bunları neden söylediğine dair hiçbir şey bilmiyordu. O Epha ‘dan hiç bir zaman korkmamıştı. Aksine ona hayranlık duyardı.

Adamın sözlerinin bir davul sesiyle bölünmesiyle koca kalabalıktan tek bir çıt sesi çıkmadı. Herkes nefeslerini tutup olacakları düşünüyordu. Kimisi içinden ben olmamalıyım derken kimisi Epha ‘ya lanet okuyordu. Sözde onun koruyucusu, yandaşları ve yuvası olması gereken bu halk içten içe ona nefret kusuyordu. Biliyorlardı. Eğer Epha içlerinden birini seçerse hayatlarının lanetleneceğini ve özgür yaşamlarının sona ereceğini..

Davulun sesi kesilmişti. Bu artık gece yarısı olduğunun ve 100. Yılın dolduğunun bir işaretiydi. Birbirlerinin gözlerini bir kez bile görmemiş arkadaşlar, aileler, akrabalar ilk kez gözlerinin üzerindeki kumaşları çıkarttılar. Kimse birbirine bakmadı herkes kaderini belirleyecek olan dakikalarda gökyüzüne odaklandı. Bir kişi hariç.. Kalensia insanların üzerinde süzülen, kırmızı, devasa kelebekten gözlerini ayıramıyordu. Herkesin üzerinde uçtu. Dakikalarca bir yükseldi bir alçaldı. Kalensia ‘nın üzerine doğru geldiğinde alçaldı ve küçülmeye başladı. Kırmızı kanatları alevlendi. Kanat çırparken etrafa saçtığı alevler küçük parıltılar olarak etrafa saçıldı. Kalensia ellerini açıp kelebeği karşıladı. Kelebek göğsüne yaklaştı ve kıyafetlerinin içinden girerek gözden kayboldu. Yelena tuhaf bir şeylerin olduğunu anlayıp kızına baktı.

“Sia..”

Sessizliğin içinde dalgalanan sesi herkesin o tarafa bakmasına sebep oldu. İnsanlar arkalarını döndüğü anda dehşet içinde geri gitmeye başladılar. Bazıları donup kaldı bazılarıysa küfür mırıldandı.

Kalensia ‘nın gözleri artık yeşil değildi, saçları sarı değildi. Kırmızı bütün insanların kalbine korku verdi. Kıyafeti ve derisi şeffaflaşmış gibi kalbi ve bütün damarları kırmızı renkte görülebiliyordu. 

Kısa saniyeler uzun dakikalar gibi geçmişti.

 Kalensia gözünü bir kez daha açıp kapadığında artık eski halindeydi..





Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.