Yukarı Çık




2   Önceki Bölüm 
           

Keiga Köyü; Narmel krallığının 13 büyük şehrinden biri olan Nevta ‘da bulunuyordu. Sıradan köyler gibi küçük bir yer değildi. Bunun başlıca nedeni büyük bir geçmişinin olması ve diğer şehirlerden uzakta ve izole edilmiş tehlikeli dağlık bölgelerin içinde yer almasıydı. Orada doğan bir daha çıkamazdı. Çıkanlar geri dönmezdi.

 Köyün 3 büyük kapısı vardı. Bu kapıların yanında  Keiga ‘nın korkulan simgesi olan, sönmeyen ateşi taşıyan devasa şamdanlar bulunuyordu. Tıpkı demircilik binasında ve sokak lambalarındaki ateşler gibi, gece gündüz yanarlardı.

Başkaları oraya ateşin doğduğu yer ya da lanetin doğduğu yer derdi. Bunun nedeni küçüklüklerinden beri duydukları bir efsaneydi.. Efsane şöyle başlıyor.

Yüzyıllar önce Epha adında bir kız vardı. Kız ne zaman gülse etrafına neşe saçar ve enerjisiyle insanları büyülerdi. Komşuları ve arkadaşları tarafından çok sevilirdi. Sıradan ailede büyüyen mutlu bir çocuktu. Bir gün oyun oynarken daha önce hiç görmediği bir kelebekle karşılaştı. Kelebeğin kanatları ateştendi ve kanat çırparken etrafa kıvılcımlarını saçardı. Küçük kız çok korkmuştu. Kelebeğin yandığını ve acı çektiğini sanarak ona yardım etmek için evine koştu. Bir kova dolusu suyu ormanın derinliklerine taşırken artık kelebeğin orada olmadığını fark etti. Saatlerce kelebeği aradı ama bulamadı. Eve döndüğünde kelebeği penceresinin koluna konmuş bir şekilde buldu. Kovayı bir hışımla kelebeğin üstüne boşalttı. Ama o kadar suya rağmen kelebek sönmemişti. Kız ağlayarak kelebeğin yanına gitti. Hala pencerede duran kelebek yavaşça büyümeye başladı. Kızın gözyaşları bir anda dindi ve kelebeğin yeni görünümünden etkilendi. Ona dokunmak istedi. Dokunduğundaysa hiçbir sıcaklık hissetmedi. Tek hissettiği kıvılcımların parmak uçlarını gıdıklamasıyla oluşan garip histi. Kelebek yavaşça eline kondu. Kanat çırptıkça ateşi söndü ve gözden kayboldu. Kız şaşkınlıkla elinin üstündeki kan damarlarına baktı. Teni kırmızıydı. Damarları geniş ağaç kökleri gibi belirginleşmiş ve içinde akan kan görülebilir hale geldi. Ne yaparsa yapsın eski haline dönemedi.

O günden sonra köylüler ondan korkmaya başladılar. Küçük kızın lanetlendiğini ve ateş tanrısını kızdırdığını söylediler. Tek istediği ona yardım etmekti fakat bu gizemli kelebeğin insan versiyonu olmuş gibiydi.
 Bazen görünümünü kontrol ederdi bazen de edemez günlerce evde kalıp saklanmayı seçerdi. Zaman geçtikçe onu seven köylüler yokluğunu hissetmeye başladılar ve onunla iletişim kurdular. Fakat çok mutlu olduğunda ya da ani tepkiler verdiğinde bir anda kendini kırmızılara bürünmüş bulurdu. Yaşı ilerledikçe kendi güçlerini keşfetti. Ateşin içinde bulunan yeni bir duygu gibi kendiliğinden oluşabildiğini gördü. Köyün ileri gelenleri onun güçlerini iyi isler için kullanmayı, bunun halka da çok faydasının dokunacağını söylediler. Küçük kız büyüdükçe içindeki ateşte büyüdü ve kontrol etmesi zor hale geldi. İstemse bile bazı kayıplara yol açtı. Büyük bir güç büyük bir kabiliyet gerektirirdi. Köylüler güçlerini her kullanışında onu bastırmaya çalıştılar. Ona büyücülerden aldıkları ilaçları verir, ateşi fazla hasara yol açtığında yeraltına kilitlerlerdi.

 Zaman geçti ve Epha köy için bir araç haline geldi. Kışın odun kesmelerine gerek kalmadan her ev onun ateşiyle ısınırdı. Demirciler için haftada birkaç gün saatlerce güçlerini kullanmaya zorlanırdı. Büyüyüp genç bir kız olduğunda avcılığa başlamak zorunda bırakıldı. Ateşiyle hayvanları kıskıvrak yakalar pişirip köy halkına sunardı. Başka ülkelerden kızı görmeye gelenler ondan bir gösteri sunmasını bekler, Epha da onları basit numaralarla büyülerdi. Krallar kış ortasında doğan çocukları için armağan olarak birkaç saatliğine bütün bir şehri karlardan eritmesini istedi. Yaptığı işlerle insanları kendine hayran bıraktıkça daha fazla kişi ona sahip olmak istedi. Artık hem bir araç hem de oyuncak olmuştu. Bu gücünü daha iyi yerlerde kullanması gerektiğine karar veren kral onu saraya alarak onu şövalye olarak eğitti. Eğitimini aldıktan sonra savaşlara gönderildi ve kolaylıkla düşmanı yendi. Kahramanlıkları dilden dile dolaştı ve ismi dünyanın dört bir yanına yayıldı.

 Büyük bir nefretle geçirdiği çocukluk hayatına bu kahramanlıkları ilaç gibi gelmeye başladı. Halk onu övgülerle çağırdıkça her geçen gün daha iyi hissetti.  Ona yapılan iltifatlar artınca yorgunluğunu unutup, nazik gülümsemesine geri döner insanları tatmin etmek için elinden geleni yapardı. Öldürdüğü insanları ve gece onu yalnız bırakmayan kabusları tek bir istekle unutabilirdi. Gücünün esiri olmuştu. Kendi hayatını başkalarına adayan bir köle gibiydi.

Bir gün annesiyle karşılaştı. Annesinin yıllar sonra gördüğü yüzüyle, uzun zamandır hissetmediği saf mutluluk duygusunu hissetti. Sonunda annesi ona “hayatından memnun musun? Bütün bunları yapmak zorunda mısın? Kim olduğunu hatırlıyor musun? Rahat uyuyabiliyor musun? Arkadaşların var mı? Yemeklerini atlamadan yiyor musun?” gibi sorular sordu. Hiçbirine cevap veremedi. Onun yerine yanaklarından akan gözyaşları konuştu. Ne zamandır ağlamıyordu. Bir bıçak yarası aldığında, ilaçlar kalbini dayanılmaz bir raddeye gelene kadar sıkıştırdığında, günlerce karanlığa hapsedildiğinde hiç ağlamamıştı. Ama birkaç soru onun kalbine dokunmaya yetmişti. Annesini ve eski kendini ne kadar çok özlediğini anladı. O sorularla çok yalnız olduğunu ve unutulmayacak yaraların sarılsalar da kanamaya devam edeceğini anladı. Bu onun gece gündüz düşünmesine yol açtığı ve değişmesinin başlangıcı olan ilk adımlardı. Gücünden büyülenen sadece başka insanlar değildi. Kendi ellerini zincirlemişti. O zinciri tutmaları için insanlara veren de ta kendisiydi. İçinden kendine bir acıma duydu. Hayatının sonuna kadar böyle yaşaması gerekmediğini hissediyordu. O günden sonra insanları memnun etmek için gücünü kullandığında kendine nefret besledi. Zamanla bu güçten nefret etti. En çok da onu zalim bir katile dönüştüren, yurdundan alıkoyan krala nefret besledi. Bu kini gün geçtikçe arttı. Arttı ve arttı.

Kral kendisini tahtından indirmeye yetecek her tehdidi öldürmesi için ona emirler verdi. İste o zaman dayanamadı. Artık kralın dediklerini yapmaya son vermesi gerektiğini anladı. Kralı kolayca öldürüp tahtı ele geçirdi. Onu katil olmaya zorlayan, acı çektiren herkesten intikam aldı. Kendini gizleyip kayıplara karıştı. Krallarını seven ve ülkelerine başarılar getiren hükümdarlarını kaybeden halk o başarıların asıl kaynağını unutup Epha ‘ya nefret besledi. Yaptığı yardımları bir kenara itip onu bir suçlu haline getirdiler. Şehrin bütün duvarlarına aranıyor posterleri asıldı.

 Oysa onun tek istediği özgürlüğünü kısıtlayan bu yaşamın kökünden kurtulmaktı. İstediğini elde etmenin bedeli dünyanın nefretini kazanmaktı. İnsanlara göre o, kullanılacak bir araç olmaya devam etmeli. İstese de istemese de mutlu bir gelecek için boyun eğmeliydi. Ama o bunu red etti.
Peşine takılan katilleri, suikastçıları, şövalyeleri birer birer öldürdü. Başka krallıklardan gönderilen ve onun gücüne göz diken diğer krallar güçlerini birleştirip onu yakaladılar ve hapsettiler. Ama muazzam gücü karşısında tek kazançları ellerinde tuttukları krallarının başı oldu. İki krallığı deviren Epha insanlar tarafından kinle ve saygıyla anıldı. O bir ölüm tanrıçası ya da ateş tanrıçası değildi. Kor kelebeğin varisiydi. Bu o tanrıçalardan daha mutlak bir güç olarak kabul edildi. Efsanelere konu oldu. Lanetin adı Epha ‘yla anıldı. Nasıl ve ne zaman olduğunu kimse bilmiyordu. Fakat onun ruhunun dünyayı terk etmediğini biliyorlardı. Her 100 yılda bir Epha ‘nın doğduğu köyden bir kişi onun güçlerini alırdı. Bu lanetin devam ettiğinin kanıtıydı. Keiga köyü insanlara korku saldığı için yeni krallığı onları kimsenin gitmediği dağların oraya sürgün etti. O güce bir daha bulaşmak istemeyenler , onu elde etmek için umutsuzca çırpınanlardan daha fazlaydı. Keiga halkı her Epha yı eğitip barış içinde yaşadı. Onun güçleriyle köylerini korumayı başardılar. Zaman geçtikçe kor kelebeğin lanetine saygıları ve onu koruma içgüdülerini yaşam prensibi haline getirdiler. Her yüzyılda bir yapılan ritüelde göz bandı taktılar ve Epha ‘yi gizlediler. Onu kimsenin bulmasına izin vermediler. Artık kimse köyden çıkmadı. Çıkanlar ise geri dönmedi.
 


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


2   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.