Yukarı Çık




22   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   24 

           
Bu konu, Sunny’nin özellikle ilgisini çekiyordu.

Elbette, Büyü’nün nasıl işlediğine dair genel bir fikri vardı. Ancak İlk Kâbus, gerçeğin popüler kültürde anlatılandan çok daha farklı olduğunu ona acı bir şekilde göstermişti — küçük ama ölümcül derecede önemli farklarla.

Gerçeği efsanelerden ayırması gerekiyordu. Üstelik, Rüya Diyarı’na bizzat gitmiş birinden duymak çok daha faydalıydı. Bu yüzden dikkat kesildi.

Uyanmış Rock konuşmaya başladı:

“Çoğu insan Kâbusların ne olduğunu bilir — çünkü bunlar gerçek dünyayı ve insanların yaşamını etkiler. Hepiniz İlk Kâbus’a girmeden önce uyarıldınız: orada ölürseniz, bir Kâbus Yaratığı sınırı aşarak gerçekliğe adım atacaktır.”

Evet, işte bu yüzden Usta Jet yanında beklemişti; gerekirse o yaratığı öldürmeye hazır bir şekilde.

“İlk Kâbuslar benzersizdir, çünkü her biri kişiseldir. Bu nedenle ortaya yalnızca bir tek Yaratık çıkarabilir. Ancak İkinci Kâbus’tan itibaren işler çok daha tehlikeli hâle gelir. İkinci Kâbuslar, kişiye bağlı değildir. İkinci Kâbuslar’a Rüya Diyarı’nda ortaya çıkan geçitler aracılığıyla girilir. Bunlara, Kâbus Tohumu diyoruz. Kâbus Tohumu büyürken, dileyen her Uyanmış onu fethetmeye çalışabilir.”

’Kâbusu fethetmek, Uyanmışların başlıca göreviydi.’ Sunny bunu zaten biliyordu.

“Eğer hepsi ölürse ya da Tohum tam olarak olgunlaşmadan bunu başaramazlarsa, gerçek dünyada bir Geçit açılır. Bu Geçit sayısız canavarı dışarı salar. Sonuçlarını hepiniz biliyorsunuz. Diğer Uyanmışlar bu tarafta savunma yapmak zorunda kalır, ama o zaman da sivil halk arasında büyük yıkım ve kayıplar yaşanabilir.”

Dünya üzerinde Geçitlerin açılması, gezegendeki herkesin korktuğu bir felaketti. Bu, Büyü’nün dünyaya getirdiği ikinci büyük belaydı — ilk dalgada ortaya çıkan Kâbus Yaratıkları’ndan sonra. Tek fark, o ilk dalgada yalnızca Uyuyan seviyesindeki canavarların olmasıydı. Oysa Geçitlerin de kendi rütbeleri vardı; içlerinden her tür Yaratık geçebilirdi.

Sunny doğmadan kısa bir süre önce, 5. Seviye bir Geçit açılmış ve koca bir kıta yaşanmaz hâle gelmişti. Neyse ki yüksek seviye Geçitler nadiren görülüyordu.

Uyanmış Rock’ın sesi daha da ciddileşti:

“Yani, Uyanmışların görevinin Rüya Diyarı’na girip olgunlaşan Kâbusları bulmak ve onları kapatmak olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu şekilde, Rüya Diyarı ile Kâbuslar birbirine bağlı olsa da, aynı şey değillerdir. Eğer Kâbuslar bir hedef ise, Rüya Diyarı o hedefe giden yoldur. Ama aynı zamanda daha fazlasıdır.”

’Ne kadar da şiirsel bir anlatım’ diye düşündü Sunny. ’Uyanmış Rock’ın şairane bir tarafı var demek ki.’

“Basitçe söylemek gerekirse, Rüya Diyarı bir dünyadır. Geniş, gizemli ve çoğunlukla keşfedilmemiştir. Ayrıca ölüdür. Orada, yozlaşmış ekosistemler, Kâbus Yaratıkları ve tabi bizden başka hiçbir canlı yoktur. Ama eskiden öyle değildi. Uzun zaman önce, Rüya Diyarı’nda ilkel uygarlıkların yaşadığına dair izler buluyoruz. Zamanla yok olmuşlar. Toprağın altında hâlâ sayısız harabe yatıyor.”

Sunny’nin bildiğine göre bu uygarlıklar aslında ilkel sayılmazdı. Sadece gelişimleri teknolojiye değil, ruh çekirdeklerine ve mistisizme dayanıyordu. Başka bir deyişle, onların dünyasında “mucizeler” ve “büyü” vardı. Peki, bu uygarlıkların adı neydi? Neden yok olmuşlardı? İşte bunu kimse bilmiyordu.

Belki de onları yok eden Büyü’nün ta kendisiydi.

“Rüya Diyarı, Büyü’nün içinde yaratılmış devasa bir yanılsama mı, yoksa gerçekten böyle bir yer var ve Büyü de bizi bu iki gerçeklik arasında taşıyan bir geçit mi hâlâ bilmiyoruz. Ancak Kâbuslarımızda gördüğümüz sahnelerin, o dünyanın tarihinden alınmış yankılar olduğuna inanıyoruz. Yani, bir şekilde geçmişin olayları yeniden canlandırılıyor.”

’Demek ki o kara dağdaki köle kafilesi bir zamanlar gerçekten var olmuş olabilirdi.’ Sunny, Kâbus’un başında zamanın tersine aktığını hatırladı. ’Peki ya o isimsiz tapınak kölesi? Dağ Kralı’nın ağzında diğerleriyle birlikte öylece yok mu olmuştu?’

’O köle sıradan biri olamaz’ diye düşündü. ’Yoksa Büyü onu neden hatırlasın ki? Peki ya Kahraman? O kurtulabildi mi acaba?’

’İnsan merak ediyor’

“Rüya Diyarı ile Kâbuslar arasındaki dört temel farktan bahsedeceğim,” dedi Rock. “Birincisi, Rüya Diyarı’nın bir ‘hikâyesi’ yoktur. Yani sizi çözmeye zorlayan belirli bir çatışma bulunmaz. Yeter ki vahşi doğada hayatta kalacak gücünüz olsun, özgürce dolaşabilirsiniz. Çoğu kişi insanların yaptığı kalelere yakın yerlerde kalmayı tercih eder.”

’Güzel bilgi.’ diye düşündü Sunny, ama pek de ikna olmamıştı.

Elbette Rüya Diyarı’nda önceden belirlenmiş bir hikâye yoktu ama onun “Mukadder” niteliği göz önüne alındığında, bela mutlaka gelip onu bulurdu. Rock’ın bahsettiği özgürlük, Sunny için biraz hayal ürünüydü.

Eğitmen konuşmasına devam etti:

“İkincisi, söylediğim gibi Rüya Diyarı’nda sizden başka insan yoktur. Yalnızca canavarlar vardır. Bazıları insan biçimine bürünebilir, bu yüzden dikkatli olun.”

Sunny’nin sırtından soğuk bir ter aktı. İnsan kılığına giren Kâbus Yaratıkları mı? Tüyler ürpertici! Ne zamandır böyle bir şey var ve neden kimse söylemedi?

Ön sıralardaki Mirasçılara baktı; hiçbir şaşkınlık belirtisi göstermemişlerdi. Demek ki biliyorlardı.

“Üçüncüsü, İlk Kâbus’taki gibi, Rüya Diyarı’nda ölürseniz Kâbus Yaratıkları gerçek dünyaya geçemez. Kulağa acımasız geliyor ama bu iyi bir şeydir. Uyanmış kuvvetler zaten yetersiz. Her Uyuyan’ı izlemek zorunda olsaydık, önemli meselelere odaklanacak gücümüz kalmazdı.”

Bu mantıklıydı. Her bir Uyuyan, Rüya Diyarı’nda haftalarca, bazen aylarca kalabiliyordu. Her biri izlenemezdi.

“Ve son olarak, en önemlisi: Kâbusların aksine, Rüya Diyarı adil değildir. Orada karşınıza ne çıkacağına dair hiçbir sınır yoktur. Büyü’nün denemeleri sırasında, düşük rütbeli biriyle onun seviyesini çok aşan bir yaratık karşılaştırılmaz…”

’Hadi ya, emin misin?’ diye homurdandı Sunny.

Ama Rock’ın sözünde haklılık payı vardı. Hem Kahraman hem Dağ Kralı onun seviyesinin çok üzerindeydi, ama aralarında yalnızca birer seviye fark vardı. Kendisi bir Uyuyandı ve onlarda Uyanmış’tı.

“... Fakat Rüya Diyarı’nda böyle bir sınır yoktur. Teorik olarak, bir Tanrısız Titan’a rastlayıp neye uğradığınızı bile anlamadan yok olabilirsiniz. Bu yüzden dikkatli olun ve gücünüze denk düşen bölgelerde kalın. Bu sizi tamamen korumaz ama en azından çiğneyemeyeceğiniz lokmaları yutmaya çalışmazsınız.”

Sunny, kendinden düşük rütbeli yaratıkların bulunduğu bir bölgeye sığınmayı planlıyordu zaten.

Rock birkaç saniye durdu, gençlerin yüzlerini süzdü, sonra devam etti:

“Gündönümü geldiğinde Rüya Diyarı’na çekileceksiniz. Tam olarak nerede ortaya çıkacağınızı önceden kestirmek mümkün değil, ama çoğunuzun birbirine yakın yerlerde bulunma ihtimali yüksek. Bir araya gelin ve en yakın insan kalesine gidin. Her kale bir Ağ Geçidi’nin etrafına kurulmuştur. Oraya ulaştığınızda geri dönebileceksiniz.”

Ağ Geçitleri, Rüya Diyarı’ndan çıkışı sağlayan özel portallardı. Uyuyanlar bu portallara ulaştığında gerçek dünyaya döner, Uyanmış olur ve çekirdekleri evrim geçirirdi. Ayrıca ikinci bir Yönelim Yeteneği kazanırlardı. Bundan sonra, her uyuduklarında Rüya Diyarı’na yeniden dönerlerdi.

“Eğer bir kaleye ulaşamazsanız, sahiplenilmemiş bir Ağ Geçidi arayın. Genellikle bölgedeki en dikkat çekici yapının içinde ya da yakınında bulunur. Muhafızlarını yenin ve sağ salim geri dönün.”

Rock bakışlarını sertleştirdi.

“Bugünlük bu kadar. Şimdi, iletişim cihazlarınıza gönderilen talimatları izleyerek size atanan yatakhaneleri bulun. Yerleştikten sonra yemekhane açık, geçte olsa akşam yemeğinizi yiyebilirsiniz. Ardından, eğitim programlarınızın hazırlanması için kısa mülakatlar yapılacak. İyi bir uyku çekin. Yarın eğitiminiz başlıyor.”

Bunu dedikten sonra kısa bir selam verip sahneden indi.

Sunny içini çekti.

‘Önceden tahmin edilemez’ ha?

Onun şansı düşünülürse, ya Rüya Diyarı’na düştüğünde doğrudan bir kalenin ortasında, Ağ Geçidi’nin dibinde uyanacaktı ya da kimsenin adını bile duymadığı, ölümcül bir bölgenin ortasında yapayalnız kalacaktı.

’Umarım ilki olur.’

Yapabileceği bir şey yoktu, bu yüzden fazla kafaya takmadı. Şu anda bundan çok daha önemli bir soru vardı aklında:

“Burada akşam yemeğinde ne veriyorlardı acaba?”

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

22   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   24