Yukarı Çık




84   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   86 

           
Bölüm 85 - Adım Adım
— Çeviri: Raban—

Sinsi Hırsız Kuş’un yuvasında Sunny kaşlarını çatmış ve yumruklarını sıkmış bir halde oturuyordu.

Kül Tepesi’ne geldiklerinden beri bir gariplik vardı. Şimdi Cassie’nin uyarısını hatırlayınca, bunun ne olduğunu anlamıştı. Zihinleri etkileniyordu… Unutkan ve dalgın bir hale gelmişlerdi, hepsinin dikkati kolayca dağılıyordu.

Şuan da bile farkında olmasına rağmen, düşüncelerini toparlamak hala zordu. Aklını koruyabilmek ve olanları hatırlamak için tüm iradesini kullanması gerekiyordu.

Son yaşanan olaylar hala zihnindeki sis perdesinin ardında saklanıyordu. Bir şeyleri hatırlamaya çalıştığında düşünceler bulanıklaşıyordu. Sunny hayal kırıklığıyla gözlerini kapattı.

Gerçekten sadece birkaç gün mü geçmişti? Ruh Ağacı’nın meyvelerinden kazandığı Gölge Parçacıkları sayısına bakılırsa, hayır. Belki haftalar, hatta bir ay geçmişti.

Ve her geçen günle birlikte, zihinleri biraz daha çürüyordu. Sonunda geriye hiçbir şey kalmayacaktı — sadece yüzlerini taşıyan, onlar gibi görünen içi boş kabuklar…

Sunny’nin yüzü soldu.

Korkusu içinde büyüyordu, hafızasında büyük boşluklar olduğunu fark etti. Kül Tepesi’ne nasıl geldiklerini, neden geldiklerini ve nereye gittiklerini hatırlamıyordu. Bazı şeyler belirsiz veya tamamen silikti.

‘Sakin ol.’

Belki de hatırlarını geri döndürmenin yolları vardı. Hafızası her ne kadar bozulmuş olsa da sonuçta Cassie’nin uyarısını hatırlayabilmişti. Bu da demekti ki henüz silinmemiş, sadece zihninde sislerle örtülmüştü.

‘Birinci adım… her şeyi unutma isteğine karşı koy.’

Zihnini saran o çekim güçlüydü ama direnebiliyordu. Şimdilik.

‘İkinci adım… neden bunları hatırlayabildiğini anlamaya çalış.’

Cassie ondan beş sayısını hatırlamasını istediğinde, muhtemelen yeni bir Nitelik kazanacağını biliyordu. Sunny de bu gizemli beşinci Niteliğin varlığını sonunda fark etmişti, tabii bu da içinde bulunduğu korkunç gerçeği ortaya çıkarmıştı.

Ama neden beşinci Niteliğin varlığını tamamen unutmamıştı?

Onu özel kılan neydi? Cassie neden Değişen Yıldız yerine onu seçmişti?

Sunny şakaklarını ovdu. Sonra birden fark etti.

‘Kuşkusuz!’

Kuklacı’nın Pelerini’nin tılsımlarından biri, zihinsel saldırılara karşı ufak bir direnç sağlıyordu. Bu yüzden, Kül Tepesi’ndeki korkunç unutkanlıktan diğerlerine göre bir nebze daha az etkilenmişti.

Bu yüzden “mucize meyveleri” yemeye en son o razı olmuştu. Bu yüzden hep bir şeylerin ters gittiğini hissediyordu. Cassie’nin uyarısını hatırlayabilen tek kişi de oydu… hatırlaması çok uzun sürse de.

Cassie, Kuklacı’nın Pelerini’ni biliyordu. Bu yüzden Nephis yerine onu seçmişti.

‘Akıllı kız.’

Demek ki yaşadıkları şey bir zihin saldırısıydı. Peki ama bu ıssız adada onlara kim saldırmış olabilirdi?

Cevap aslında gayet açıktı.

‘Lanet olası ağaç!’

Aşağıya bakarken Sunny’nin sırtından soğuk terler akıyordu.

Ruh Ağacı aslında devasa, kadim ve dehşet verici bir Kabus Yaratığıydı. Eğer haklıysa, gücü akıl almaz bir seviyedeydi. Rütbesini ve türünü düşünmek bile ürkütücüydü.

‘Kızıl labirentteki yaşamı neden emdiği şimdi anlaşılıyor.’

Bu cehennem vari diyarda dahi yaşamaya devam edip büyümesine ve gelişmesine şaşmamalı. Bu acımasız labirentteki varlıkların arasında belki de en korkunç olanıydı.

Sonunda Sunny, diğer Kabus Yaratıkları’nın neden Kül Tepesi’ne yaklaşmaya cesaret edemediğini anlamıştı. Hepsi Ruh Ağacı’ndan korkuyordu.

…Tabii, karanlık denizin derinliklerinde yaşayan diğer dehşet verici şeyler hariç.

Onu yok etmeleri mümkün değildi. Ruh Ağacı çok büyük, çok yaşlı ve çok güçlüydü. Sunny onu yakmayı da düşündü, ama vazgeçti. Böyle birşeyi yakıp, yok etmek için ya bir volkan patlamalıydı ya da tanrılar olaya bir el atmalıydı.

‘Eee… ne yapacağım şimdi ben?’

Bir süre düşündükten sonra acele etmemeye karar verdi. Her şeyi adım adım ilerletecekti.

Önce, şu Niteliklerinin durumunu tam olarak anlamalıydı.

Rünleri çağırarak gizli beşinci Niteliğin tanımını okumayı yeniden denedi.

Sonuç aynıydı. Orada olduğunu biliyordu ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın olmuyordu.

‘Eh… böyle olacağı belliydi.’

Bunu kendi başına çözemeyeceğini anlayınca dikkatini İlahi İşaret’e verdi. Tanımın altında yeni rünler belirdi:

[İlahi İşaret] Nitelik Açıklaması: “Üzerinde belli belirsiz ilahi bir koku var, sanki çok uzun zaman önce ilahi bir varlık sana dokunmuş gibi.”

[İlahi İşaret] evrimleşmeye hazır. Evirilsin mi?

Vakit kaybetmeden “Evet.” dedi.

Anında isim ve açıklama değişti. Yeni rünlerde şunlar yazıyordu:

Nitelik: [İlahi Kıvılcım].

[İlahi Kıvılcım] Nitelik Açıklaması: “Her yangın bir kıvılcımla başlar. Ruhunun derinliklerinde, ilahi bir ışıkla parlayan küçük bir kıvılcım yanıyor.”

Vücudunda yada kendinde hiçbir değişim hissetmedi. Görünüşe göre ona yöneltilen “evirilsin mi?” sorusu sadece bir formaliteydi, büyük ihtimalle Nitelik zaten İkor Damlası’nı tükettiği anda evrimleşmişti.

‘İlahi güçle olan bağım arttı. Güzel… ama ne işeme yarayacağını bilmiyorum.’

Belki de Hatıraların iç yapısını görebilmesi, Ruh Denizi’ndeki gölgeleri fark edebilmesi bu yüzden oluyordu. Acaba bu, tüm Uyanmış’larda görülen genel bir özellik miydi, yoksa sadece ona mı özgüydü?

Nedense Sunny, ikinci seçeneğin doğru olduğunu hissediyordu. Sonuçta İkor Damlası’nı, Dokumacı adlı bir varlıktan almıştı ve ondan sonra Hatıraların içindeki “ipleri” görmeye başlamıştı. Bu ikisi arasındaki bağlantı ortaydaydı.

Eğer öyleyse, demek ki farklı ilahi varlıklar da vardı. Bu da demek oluyor ki Sunny, bu özel ilahi varlık türünden minik bir miras almıştı.

Peki Dokumacı gerçekten bir tanrı mıydı? Sunny bugüne kadar sadece birkaç tanrının adını duymuştu: Gölge Tanrısı, Savaş Tanrısı… şey… sanırım başka yok.

Ama Dokumacı’nın ismi farklıydı.

Belki de o bir tanrı değildi…

Belki de o, büyünün Bilinmeyen dediği türdendi…

Sunny hemen kendini sarstı. Az kalsın dikkati dağılacaktı, pamuk ipliğine bağlı olan hafızasının kontrolünü de kaybedecekti. Bunu yapamazdı, şimdi sırası değildi.

Odaklanarak yeni Niteliğine, [Kan Dokuması]’na baktı.

[Kan Dokuması] Nitelik Açıklaması: “Dokumacı’nın yasak soyundan gelen bir miras aldın. Kanın değişti ve tuhaf bir dayanıklılık kazandı.”

Demek ki… bundan sonra kan kaybından ölme ihtimali biraz daha düşüktü. Gayet güzel bir gelişmeydi.

Ama bunun, içinde bulunduğu duruma bir faydası yoktu.

Sonraki adıma geçme zamanı gelmişti…


***


Sabahın henüz erken saatleriydi. Gökyüzü daha tam ağarmamıştı. Sunny, Ruh Ağacı’ndan inerken yanında hiç meyve getirmemişti.

Uyuyan Cassie’nin yanına gidip omzuna dokunarak onu nazikçe uyandırdı. Bu sahne, Cassie’nin bir zamanlar ondan “beş” sayısını hatırlamasını istediği anı anımsatıyordu.

Kör kız yavaşça gözlerini araladı, uykulu ve şaşkın bir ifadeyle ona baktı.

“Sunny? Neden bu kadar erken kalktın?”

Sunny kısa bir an duraksadı, sonra her şey yolundaymış gibi gülümsemeye çalıştı.

“Aslında… bu gece hiç uyumadım.”

Cassie kaşlarını çattı. Neyse ki Sunny’nin yüzündeki kurumuş kanı göremiyordu.

“Hiç mi? Neden?”

Omuz silkti.

“Ruh Ağacı’na meyve aramaya çıkmıştım. Ama önemli değil. Şey… senin Yönelim Yeteneğin başkalarının Niteliklerini görebiliyor, değil mi?”

Cassie şaşkın şaşkın başını salladı.

“Evet. Bunu biliyorsun zaten. Neden ki?”

Sunny kısa bir an düşündü, sonra kayıtsız bir ses tonuyla konuştu.

“Benimkine bir bakar mısın?”

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

84   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   86