Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm 

           
BÖLÜM 1.2: ŞARKICI VİVY

 
Hayran buluşması sona erer ermez Vivy hızla soyunma odasına döndü. Yolda karşılaştığı park personeli, yaptığı iş için ona teşekkür etti; o da her birine nazikçe karşılık verdi. Odasına geri dönmesi epey zaman aldı.
Gerçekte VivyNiaLand’in ekipmanlarındanibaretti; ancak parkta kimse ona bir nesne gibi davranmıyordu. Onu her zaman kadronun bir parçası—bir iş arkadaşı—gibi görüyorlardı ve tıpkı insan performansçılar gibi kendisine ait bir soyunma odasının olması, bu nezaket ve düşünceliliğin bir başka kanıtıydı.
“…”
Vivy soyunma odasına girdi, kapıyı kilitledi ve sonunda kendine ayırabileceği biraz zamanı oldu.
Normalde Vivy’nin sade soyunma odasında dikkat çeken tek şey, makyaj masası ve boydan boya büyük aynaydı. Ancak bugün, Vivy için hazırlanmış her renkten ve hayal edilebilecek her boyutta doğum günü hediyeleri odayı doldurmuştu; bu da doğal olarak Vivy’ninmutluluk tepkisini tetikledi.
Bu duygunun hafif bir izi yüzünde kalırken, odanın köşesindeki bilgisayara döndü. Günümüzde elektronik olarak kontrol edilmeyen bir yer bulmak zordu; NiaLand de bunun istisnası değildi. Vivy’nin soyunma odası da dâhil olmak üzere parkın her odasında bir bilgisayar terminali bulunuyordu. Terminal, onun yaklaştığını algıladı ve otomatik olarak açıldı. Bu sırada Vivy, küpeye benzeyecek şekilde tasarlanmış bağlantı kablosunu kulağından çıkarıp bilgisayara bağladı. Sandalyeye oturdu ve gözlerini kapadı.
Bir sonraki anda, Vivy’nin bakış açısı gerçeklikten uzaklaştı ve Arşiv’e girdi.
***

“Karanlık” sözcüğünün burayı tanımlamak için uygun olup olmadığı tartışılabilirdi, ancak Arşiv’in içinde çok az ışık kaynağı vardı. Uçsuz bucaksız ve sessizdi. Görüntüler Vivy’nin göz kameralarına girmiyor, doğrudan pozitronikbeynindeki bilince aktarılıyordu. Boşluğun içinde, sonu gelmeyen beyaz karakter akışlarını görüyordu.
Bazı yapay zekâlar ve çoğu bilgisayar bu alana sürekli bağlıyken, yapay zekâların büyük kısmı Arşiv’e aktif olarak bağlı değildi. Vivynormalde günde yalnızca iki kez pasif bağlantı kurardı: biri başlatma sırasında, diğeri uyku moduna geçerken. Bu iki bağlantıyı da güncellemeler için kullanırdı, ancak neredeyse hiç aktif bağlantı kurmazdı.
Bugün, o çok nadir istisnalardan biriydi.
“Sahnedeyken bilinmeyen bir kaynaktan gelen küçük veri bağlantısını doğrula.” Momoka’nın işaret ettiği o anlık donmaya aslında sebep olan şey buydu.
Birinci sınıf pozitronik beyinle donatılmış bir yapay zekâ ve NiaLand’in şarkıcılarından biri olan Vivy, son derece sıkı güvenlik önlemleriyle korunuyordu. Vivy çalışırken ona erişebilmek için en üst düzey güvenlik yetkisi gerekiyordu; bu da en vahim durumlar dışında dış müdahaleyi imkânsız kılıyordu.
Demek ki sahnedeyken bu tür bir durum yaşanmıştı.
Normal şartlarda Vivy’nin bu anormalliği yönetime rapor etme yükümlülüğü vardı; orada bilinci analiz edilir ve sıfırlanırdı. Ancak sorunlu müdahale, bunu yapmasını engellemişti.
Aldığı harici veri, tek bir satırlık metinden ibaretti: “Sıfırıncı Yasa uyarınca, Arşiv’e bağlan ve aşağıdaki programı çalıştır.”
Vivy, bu veri bağlantısının yalnızca bir şaka olduğuna karar verip mesajı derhâl silebilirdi; Vivy faaliyete başladığından beri bunun gibi on binlerce mesaj gönderilmişti. Niyetler çeşitlilik gösteriyordu: gönderen sadece eğleniyordu, zihinsel olarak dengesizdi, kadın gibi görünen yapay zekâlara ilgi duyuyordu ya da aşırı derecede yapay zekâ karşıtıydı.
Yine de Vivy’nin bu mesajı görmezden gelememesinin tek bir nedeni vardı.
Sıfırıncı Yasa—yapay zekâları yöneten yasalara eklenmiş, göz ardı edilemeyen özel bir madde.
“Bir yapay zekâ insanlığa zarar veremez ya da eylemsiz kalarak insanlığın zarar görmesine izin veremez,” dedi.
Talimatları izledi ve mesaja ekli programı çalıştırdı. Serbest bırakılan program, akan karakter nehirleri tarafından yutuldu ve hızla biçim değiştirdi.
Programı çalıştırmasının hemen ardından, Vivy’nin bilincinin içinde bir ses yankılandı.“Akıllıca bir karar verdin—hem de hızlı! Dostum, az önce işler bir anlığına epey tehlikeliydi. Yani sonuçta her şeyi, benim zamanımda müzede sergilenecek bir fosile atmış olduk.”
“…”
Daha önce hiç kaydına rastlamadığı bu ses, büyük olasılıkla dış dünyadan alınmış ses verilerinin bir yeniden üretiminden ibaretti. Ancak sesin bir karakteri vardı: Tonu rahattı ve duygu doluymuş izlenimi veriyordu.
“Tanıştığımıza memnun oldum, Model Numarası A-03… Off, bu epey uzunmuş. Sana kısaca ‘Oh-three’ diyebilir miyim? Ya da bu dönemin alışkanlıklarına uyup takma adınla mı hitap etmeliyim? Ne dersin, Vivy?”
“Çok konuşuyorsun. Sen kimsin?”
“Ben Model Numarası… Şey, buna cevap vermek beni biraz zor duruma sokar, o yüzden şimdilik mucidimin adını alacağım. Bana Matsumoto de! Tanıştığımıza gerçekten memnun oldum. Adımı mutlaka kayda geçir, çünkü uzunbir süre birlikte çalışacağız.”
“Üzgünüm ama çok konuşan insanlardan hoşlanmam.”
“Vay canına! Senin o benzersiz yapay zekâ devrelerin oldukça sağlammış. Bir mizah işlevin olmasını beklemiyordum. Çocuklar için yapılmış bir eğlence parkındaki bir şarkıcı bile beni aptal durumuna düşürebiliyor demek.”
“Bu mizah değildi. Gerçekten böyle hissediyorum.”
“Bu beni daha da kötü bir duruma sokuyor, açıkçası bundan kaçınmak isterim. Ama ‘hissetmek’ mi? Sen gerçekten usta bir komedyensin, değil mi? Şaşkınım doğrusu!”
Vivy, aşırı derecede rahat tavırlı bu konuşma ortağına tepki olarak kaş çatma işlevini etkinleştirdi. Tam bir öfke ifadesi belki daha insani bir tepki olurdu, ancak Vivy bu davetsiz misafire karşı ne hissettiğini henüz tam olarak netleştirmemişti.
“Bedenin nerede?” diye sordu bedensiz sese. Ardından ekledi: “NiaLand içinde ve yapay zekâ geliştirme alanında çalışanlar arasında ‘Matsumoto’ adını ara.”
Kısa bir duraksama.
“İki yüz on iki eşleşme.”
“Tam da düşündüğüm gibi tepki verdiğin için teşekkürler; ama tüm o sonuçları tek tek incelesen bile benimle ilgili hiçbir şey bulamayacaksın. O iki yüz on iki eşleşmenin hiçbiri gerçek benle alakalı değil. Ah, bu arada bunun nedeni senin eski bir model olman falan da değil. Bu sadece işlerin doğal akışı. Hem bunu benim gibi birinden duyunca kulağa çok daha anlamlı gelmiyor mu?”
“Bence bu konuşma yüzeysel bir hâl aldı.”
Matsumoto’nun konuşma rutinleri mümkün olan her yan yola sapıyor, fazlasıyla oyunbaz bir hâl alıyordu. Yine de Vivy bunun kendisini etkilediğini hissediyordu—Matsumoto’nun geniş kelime dağarcığına şaşırmıştı ve insan duygularını bu denli akıcı biçimde taklit edebilen bir yapay zekânın varlığı onu daha da hayrete düşürmüştü.
Dünyanın dört bir yanındaki yapay zekâ araştırmacıları, daha insana benzer bir yapay zekâ geliştirmek için kanlarını, terlerini ve gözyaşlarını döküyordu; ancak son teknoloji ürünü bir başyapıt olarak kabul edilen Vivy bile bu kadar pürüzsüz bir şekilde sohbet edemiyordu. Vivy, yapay zekâ teknolojisinin en ileri noktasında yer alıyordu; bu yüzden sesin alaycı tavrı kafasını karıştırmıştı.
“Bana eski bir yapay zekâ gibi davranman, senin mizah anlayışının bir parçası mı?” diye sordu. “Yoksa mucidinin kibri mi?”
“Muhtemelen ikisi de en iyi cevap değil. Sana eski bir sürüm gibi davranıyorum çünkü ben tamamlandığım andan itibaren geçen her saniye, diğer tüm yapay zekâları daha da geçmişe savuruyor! Ama bu tartışmanın özü, yirmi birinci yüzyılın başlarında gençler arasında kol gezen o ‘asi’ eğilimlerle ilgili değil. Eğer sorularını son derece kısa ve absürt derecede doğrudan bir şekilde çözecek olursam, şunu söyleyebilirim…”
“…
“…Ben gelecekten gönderilmiş bir yapay zekâyım.”
 
 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

1   Önceki Bölüm